Okulun 2. günüydü. Ayla ve ben kantindeydik. Bir tost ve bir ayran almış gözüme kestirdiğim yere doğru gidiyordum.
Dün sinirlerimi zıplatan çocuk yanımdan geçerken sert bir şekilde koluma çarptı ve elimdeki ayran üzerime döküldü.
Çocuk karşımda kıs kıs gülüyordu.
"Niye gülüyorsun serseri!"
Çocuk utanmadan hâlâ gülmeye devam ediyordu.
"Ayran kadın oldun da ona gülüyorum. Şu hâline bakan kim olursa olsun gülme krizine girer."
Sinirle çocuğa tokat attım. Çocuk neye uğradığını şaşırdı.
"Sen benim kim olduğumu biliyor musun da bana tokat atıyorsun?"
Ellerimi belime koyup konuşmaya başladım.
"Allah Allah kimmişsin bakalım?"
"Benim adım Emir Gür."
Küçük çaplı bir şok yaşadım. Bu ukala çocuk Kenan Hoca'nın oğlu muydu? Çocuk pişkin pişkin sırıtarak konuşmasına devam etti.
"Ne oldu korktun değil mi?"
"İstersen cumhurbaşkanı'nın oğlu ol umurumda değilsin."
"Vaaayyy demek öyle."
"Öyle."
Bana bir adım yaklaştı.
"Bu okulun bütün kızları benim peşimden koşarken sen ne hakla beni herkesin gözü önünde rezil edebilirsin?"
"O senin peşinde koşan kızların salaklığı. Şimdi çekil önümden de üzerimi silmeye gideyim."
Omzuna dirsek atarak yanından geçip gittiğim sırada kantin kapısına yaklaşırken çocuk arkamdan bağırmaya başladı.
"Sen de o peşimde koşan kızlardan birisi olacaksın."
Arkamı dönmeden omuzlarımın arasından bağırarak konuştum.
"Ben değil sen benim peşimden koşacaksın bunu unutma!"
"Göreceğiz" diye bağırdığı sırada kantinin kapısını çarparak çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Ukala
Teen Fiction"Amma da ukalasın." "Senin yanında ben hiçim." "Göreceğiz." "Göreceğiz."