baba ve oğul

30 6 4
                                    

29/05/2009

Dün gece seninle konuştuktan sonra her şeyin daha iyi geçeceğini düşünürdüm Deniz, hiçbir şeyin beni üzemeyeceğini, kederlendiremeyeceğini. Sen vardın sonuçta, başka ne kötü gidebilirdi? Gidermiş Deniz, bal gibi de gidermiş. Babam geldi, üç yıl sonra.

Yaşlanmış, saçları, sakalları beyazlamış hep. Garip bir hâl almış, yaşlılık yavaş yavaş götürüyor onu ancak vücudu hâlâ sapasağlam, çok sağlıklı olduğunu söylüyor. İlk önce onu gördüğümde - içimdeki duyguyu nasıl ifade edebilirim bilmiyorum lakin illaki bir şey söylemem gerekir ise, uzun zaman sonra tekrardan doğan öfke ve üzüntü ile harmanlanmış şaşkınlıktı. Onu kovamazdım, ne kadar dayak yediysem de ondan, ne kadar aşağılama gördüysem de bir insanı kapıda bırakacak kadar nefret etmiyordum kendisinden.

Onu kibar bir dille içeri davet ettim, bavulunu aldım. İçeri girdi. Ceketini çıkardım, bir kaç hırkamın asılı olduğu askılığa astım. Huysuz, asık bir hâl aldı yüzüne ve evimi incelemeye başladı.

"Hayret, bu kadar küçük ve eski bir evde nasıl yaşayabiliyorsun?" dedi.

"Bana yetiyor babacığım, tek başıma yaşıyorum zaten bildiğin üzere." dedim sakince, tekrar alevlenen öfkemi söndürmeye çalışarak. Bavulunu kenara yerleştirdim, arkasından yürümeye başladım. Ona adresi kimin verdiğini merak ediyordum çünkü adresimi bilmiyordu. Uzun zamandan beri kullanılmış olduğu belli, hırpalanmış gri, geniş koltuğa oturdu, ikinci ele almıştım o koltuğu. Bende karşısındaki tekliye geçtim.

"İzninizle oturayım."

"Otur, otur."

Daha da huysuzluşarak kaşlarını çattı ve bana döndü.

"Ne kadar maaş alıyorsun sen? Bu sefilliğe nasıl dayanıyorsun? Sevgilin, arkadaşın falan gelmiyor mu evine? Bu rezillik, bu dağınıklık niçin?"

"Eğer geleceğinizi bilseydim babacığım, layığıyla karşılayabilirdim sizi. Ancak böyle çatkapı geldiniz, ne yapacağımı bilemedim."

"Geleceğimi söyleseydim, kabul etmezdin beni."

"Estağfurullah, babamsınız. Nasıl kabul etmem?"

Kabul etmezsin diyor! Kabul etmesem gelmeyecek sanki,öyle konuşuyor.

"Sorma kusurunda bulunduğum için bağışlayın baba, lakin adresimi nereden buldunuz?"

"Ablan söyledi."

Ablamı o kadar uyarmıştım. Söyleme, bilmiyorum de demiştim. Söylemiş. Ona güvenmemem gerektiğini biliyordum. Yaptığı huzurumu bozmaktan başka bir halta yaramıyor. Ona bunun hesabını sormayacağım zannediyor, soracağım!

"Televizyonun yok mu?"

"Yok."

"Niye?"

"İhtiyaç görmüyorum babacığım."

"Niye?"

"İzlemiyorum çünkü."

"Niye?"

"Zamanım kalmıyor."

"Niye?"

"Sabah yediden akşam altıya kadar işim var, evden gelince de bir şey yapmıyorum. Yemek yiyorum, kitap okuyorum derken saat on ikiyi buluyor."

Sana ciddiyim Deniz, aynı soruyu tam dört kez sordu, bende dört kez cevap verdim. Sabrımı sınamak için her türlü yolu deniyor.

"Yemeğin var mı?"

Ben genellikle dışarıdan yiyorum, o zamanda yemeğim yoktu normal olarak. Yemeğim olmadığını söylediğimde babam binlerce kez hayıflanmış, ne kadar zayıf bir erkek olduğumdan bahsedip beni küçük düşürmeye başlamıştı.

"Erkek adam parasını gidip restorantlarda harcamaz, kendi yemeğini kendi yapar! Niye bu kadar fakir ve sefilsin şimdi anlıyorum Atlas, tüm paranı gidip lüks restorantlara harcıyorsun da ondan! Harcadığın o parayı gidip biriktirseydin, şimdi koca bir evin olabilirdi. Dünya hakkında hiçbir şey bilmediğin ne kadar belli oluyor. Annen bu halini görse utanırdı, o yarın akşam gelecek, şükret! O zamana kadar bu çöplüğü bir şeye benzetsen, yemek yapmayı öğrensen iyi edersin!"

"Lütfen böyle söylemeyin babacığım, bana beni üzmekten başka hiçbir şey katmıyor söyledikleriniz."

"Sana akıl veriyorum, nasihat ediyorum! İyi dinlemelisin beni, yoksa yapayalnız ve bu çöplük içinde geberir gidersin, kimse de yüzüne bakmaz."

Derin bir nefes verdim, göz yaşlarımı babam görmesinde daha fazla benimle alay etmesin diye saklamaya çalışarak yere baktım.

"Kız arkadaşın, evlenmeyi düşündüğün biri var mı?"

"Yok babacığım."

"Evlenmeyi düşünüyor musun?"

"Eğer karşıma iyi biri çıkarsa, niçin olmasın?"

Senden başka iyi kim çıkacak karşıma? Senden başka birini sevebileceğimi düşünmek bile bana mezardaymışım gibi hissettiriyor! Ölsem bile, yataklara düşsem bile seni sevmekten asla, asla vazgeçmeyeceğim. Seni her türlü seveceğim, ister canlı, ister ölü, ister deli olayım. Sonsuza kadar benim kalbimde yaşayacak, benim kalbimde benimle birlikte öleceksin.
Seni seviyorum, her şeyden daha çok.

ATLAS.

İnci ÇiçekleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin