ep. 10

535 47 16
                                    

Kafeteryaya indiğimizde Hyunjin bize döndü ve "İstediklerinizi söyleyin, alayım." dedi. Göz ucuyla Felix'e bakıp onunla yanlız kalamayacağımı fark ederek reddedeceğim sırada benim yapacağımı Felix yaptı: "Siz söyleyin ben giderim."

"Çikolatalı süt alabilir misin?" dedim kısık sesle. Suratına bakmaya bile yüzüm yok şuan. Onu kırdığım ve utandırdığım açıkça belli oluyordu. Bu benim kalbimi acıtıyordu.

Felix, Hyunjin'in istediği şeyi de öğrenip yanımızdan ayrıldı. Felix uzaklaşınca hemen bana döndü Hyunjin, "Ne dedi sana?" diye sordu. "Özür diledi..." dedim. " 'Yaptığım çocukça hareketler için özür dilerim.' dedi." diye kısık sesimle ekledim. Hyunjin'in ağzından "Ups..." diye bir ses çıktı. "Senin ondan hoşlanmadığını düşünüyor." dedi, elini omzuma koyup destek vermek için sıkarken.

Yavaşça kafamı salladım. İşler baya kötü oldu. Ben ne yapacağım. Felix mutsuz, benim yüzümden. Onun neşesini geri getirmem lazım. Ama nasıl?

Elindeki tepsiyle yanımıza gelen Felix'e döndü bakışlarımız. "Neden oturmadınız?" diye sordu bize. Ben bir an "Ne?" dedim. Sonradan "Ha, şey. Unuttuk." diye mırıldanarak bir masaya oturdum. Onlar da yanıma gelince Felix'in masaya bıraktığı çikolatalı sütü alıp teşekkür ettim.

Elimdeki çikolatalı sütü içerken Hyunjin'in arkamda bir yere odaklandığını gördüm. Bende oraya baktım, Jisu'ydu. Bize koşarak geliyordu. Yanımıza varınca gülümsemeye çalışarak "Selam." dedim. "Selam" dedi yanımdaki boş sandalyeye otururken. Hyunjin 'O kim?' der gibi baktığı için ona dönüp "Bu Jisu, ama Lia diyoruz. Lia, bu da Hyunjin." dedim. Sonra Felix'e döndüm, "Sen biliyorsun zaten." diye mırıldandım.

Tekrar Lia'ya döndüğümde "Neyiniz var sizin? Siz normalde böyle değilsiniz. Özellikle Felix, sen. Okulda gördüğümde gülücükler saçıyor olurdun. Ne oldu size ya?" dedi bir çırpıda. Dedikleri şeylerle kafamı eğdim. Ne kadar kötü biriyim ben...

"Daebak! Ciddili birşey olmuş!" dedi Lia. Ardından Felix ve beni gösterdi, "Hemde bu ikisi arasında." diye ekledi. Hyunjin onu durdurmaya çalışmıştı ama başarısız olmuştu. Ardından daha fazla birşey olmaması için "Jisu-shi, biz gitsek mi?" dedi. Lia garipseyerek onayladı. Onlar kalkarken Felix ile yanlız kalacağım aklıma geldi. Bahane bulamayınca "Ben, şey, Taehyun'un yanına gidiyorum. Görüşürüz!" dedim.

Gerçekten gidip yüzsüce Taehyun ile konuşmayacaktım tabiki de. Okulun en ücra köşesindeki banka oturup Minho oppayı aradım. Uzun süre açmayınca tam kapatacağım sırada açmıştı.

(İtalik ve kalın olanlar Minho)

"Oppa?"
"Efendim Hei?"
"Birşey diyeceğim ama kızma. Tamam mı?"
"He, tamam aynen kızmam. De."
"Şey, ben dün dediklerim için çok pişmanım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Gelip benden özür diledi, 'yaptığım çocukça şeyler için' diye. Yüzüne bile bakamıyorum çocuğun. Ne yapmalıyım?"
"Akşam size geleceğim ya konuşuruz. Yanımda birini de getireceğim ama. Bu yardımcı olacaktır sana. Kapatmalıyım, biliyorsun oppan çok çalışıyor. Derslerini istediğin gibi aksat!!"

Son dediği şeyle telefonu kapatmıştı. Umarım yardımcı olurdu gerçekten. Abime akşam yemeğine Minho ve bir arkadaşı geleceğini mesaj atıp Jeongin'in sınıfına ilerledim. Kattaki herkes bana dik dik bakıyordu. Ne yani hiç mi birinci sınıfların katında ikinci sınıf görmediniz?!

Aussie Lovers {Lee Felix}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin