ep.15

498 47 16
                                    

Kütüphanenin rafları arasındaki ayak sesleri sadece kendisine aitti. Kütüphanede neredeyse bir başına raflar arasında gezinip duruyordu Cho Hei. Kendine hitap eden bir kitap arıyordu. Romantik romanların bölümüne geldiğinde gözüne çarpan kahverengi kitabı eline aldı. Yavaşça yere çöktü ve kitabı okumaya başladı.

Bu hikâye onu ve Felix'i anlatıyordu âdeta. İki arkadaş birbirlerinden hoşlanmaya başlıyor, daha sonrasında birbirlerine karşı hislerinin bittiğini söylüyor. Fakat ikisi de birbirinden hâlâ hoşlanıyor. Bu tam onlara uymasa da, daha doğrusu Hei'ye göre tam uymuyordu. Çünkü erkek karakterin kadın karaktere olan aşkı bitmiyordu.

Rafa birinin kapı tıklatır gibi vurmasıyla kafasını kaldırdı Hei. "Minho?" dedi kendisine bakan bedeni görünce. "Hafıza kaybın mı var? Benim işte." dedi Minho atarlı atarlı. Kız ayağa kalkınca sarıldılar. Ayrıldıklarında kız aklına gelen şeyle soru sordu: "Burada ne işin var?"

"Üniversiteye gireceğim için bir kaç kitap bakıyordum." dedi genç adam, ellerini ceplerine yerleştirirken. Kız heyecanla ellerini ağzına kapadı, "Wuah! Üniversiteye alındın mı?! Harika!". Minho, arkadaşının dediği şeyle üzülmüş numarası yaptı ve "Biricik oppanın yapamayacağını mı düşünüyordun?! Bu, beni..." dedi. Yüz ifadesi anında umursamaz bir hâl aldı, "Hiç etkilemedi." diye devam etti cümlesine.

Kız göz devirdiğinde Minho onun elindeki kitabı aldı ve "Ne okuyorsun?" dedi. "Kitap işte." Diye mırıldandı Cho Hei. Minho'ya, Felix'i anımsattığı için o kitabı okuduğunu söylerse dayak yiyebilme ihtimali olduğunu düşünüp geçiştirmişti onu. Kitabı geri kızın eline tutuşturdu genç adam.

Sohbete dalmışken aklına gelen şeyle gülümsedi Minho, "Sence, biricik oppan sevdiği kızı tavlamış mıdır?". Kız şaşkınlıkla gözlerini açtı, "Oha! Gerçekten mi?" Şaşkın ifadesini yüzünden sildi ve 'havalı' bir yüz ifadesi takındı, "Her ne kadar ondan küçük olursam olayım ben görümceyim." diye ekledi. Minho arkadaşına gülerken onaylamayı da unutmamıştı.

Minho bileğindeki saate baktı ve kafasını kaldırdı, "Şimdi gitmeliyim, sonra bir şekilde görüşürüz zaten." dedi. Kız kafasını sallayınca çocuk çıkışa ilerledi. Yavaşça gözden kaybolduğunda Hei, kitaba kaldığı yerden devam etmek üzere yere bağdaş kurdu. Kaldığı yerden okumaya başladı, ilerledi, ilerledi...

"Eunbyeol, her ne kadar onu sevse de bu hiçbir şey ifade etmiyordu, çünkü Eunshik'in ona olan sevgisi bitmişti; tabii ona göre.**" Son okuduğu cümleyi dışından kısık sesle okumuştu. İçine düşen "Ya beni hâlâ seviyorsa?" kaygısı yüzünden düşüncelere daldı. Ya onu şuan daha çok üzüyorsam, diye düşündü, defalarca. Bu işin bu şekilde olmayacağını anlayıp elindeki kitabı aldığı yere koymak üzere ayağa kalktı. Kitabı yerine bırakıp Fantastik bölüme ilerledi. Burada da romantizm olmazdı değil mi?

Kitaplardan gözüne çarpan bir tanesi yoktu şuana kadar. İsimlerine bakıp geri koyuyordu. Kafasını hafif kaldırdığında yukarı raflarda gözüne çarpan koyu yeşil kitaba doğru ilerledi.

O kitabı almak için ilk önce parmak ucuna çıktı, Cho Hei. Ardındansa zıplayarak almayı denedi. ikisinde de başarısız olduğunda pes edeceği sıra bir kolun kitabı onun yerine aldığını gördü. Kafasını ona çevirdiğindeyse Felix'i gördü, kalp atışları hızlanıyordu. Yüzünün kendisine çok yakın olduğunu fark edip kafasını diğer tarafa çevirip teşekkür etti. Felix, eliyle kızın çenesinden tutup kafasını kendisine çevirdi. Hei "Felix, ne yapıyorsun?" diye sordu mırıldanarak. O ise zaten fazlasıyla yakın olan yüzlerini daha çok birbirine yaklaştırdı ve "Ne yapıyor muşum?" diye mırıldandı. Onu ittirmeye çalıştığında Cho Hei'yi daha da kendine yaklaştırdı. Ardından "Sana aşığım." dedi. Ekledi: "Ve senin de bana aşık olduğunu biliyorum."

Kız kalp atışlarını kulağında duyarken gözlerini kaçırıyordu. Yoksa kötü şeyler olurdu. "Güzel şaka Felix." dedi stabil tutmaya özen gösterdiği sesiyle. Yongbok hafif tebessüm etti, "Şaka değildi. Sana hâlâ aşığım. Ve senin de eski hoşlantının aşka dönüştüğünü biliyorum. İnkar etme.". Kız yutkundu ve ağzında onu reddeden kelimeler geveledi. "Hei, sence de artık kavuşmamızın vakti gelmedi mi? Bunca zamandır görememişiz." dedi çocuk.

Kız çocuğun gözlerinde takılı kaldı. Felix fısıltıyla konuştu: "Benimle çıkar mısın?". Kız kafasını sallamak istedi, ama kafasını sallarsa dudaklarının birbirine değeceğinden adı gibi emindi. Bu yüzden kısık bir sesle "Evet." dedi. Çocuk kızın cevabını duyunca kocaman gülümsedi. Hei, gözlerini Felix'in gözlerinden ayırmazken Felix anlık bir öpücük kondurdu kızın dudaklarına.

"Jeongin kapa gözlerini kardeşim. Aile var burda, aile!"

Hei ve Felix, Changbin'in sesini duyduklarında birbirlerine bakmayı bırakıp yan tarafa döndüler. Changbin elleriyle Jeongin'in gözlerini kapatmış, onlara doğru kınayan bakışlar atıyordu. Felix utançtan kızın arkasına saklanırken Jeongin Changbin'in elini yüzünden çekti. Ve baş parmağını kaldırıp onay işareti yaptı, yüzüne de büsbüyük bir gülümseme ekledi. "Hyung, harika gidiyorsun!" dedi.

Changbin tarafından ensesine tokat yiyince sustu. Changbin, Felix ve Hei'ye kaşlarını kaldırarak baktı ve "Siz ne iş?" dedi. "Sevgili olduk." dedi Hei sakince. Felix kızın omzuna vurup "Tüm dünyaya duyursaydın Hei." dedi. Kız çocuğa kafasını çevirdi, "Sen utandın mı?" dedi oldukça stabil bir ses tonuyla. Çocuk kafasını yavaşça sallayınca "Onu beni öpmeden önce düşünecektin." dedi Hei.

"Siz konuşun ya biz yokuz. O zaman biz Chan hyunga anlatmaya gidiyoruz. Görüşürüz." dedi Changbin.
_______
**Bu bir kitaptan alıntı değil, kendim uydurdum.
Kısa olduysa özür dilerim,
Şunu yazmak için ne kadar kıvrandım ben ya...
Yazım yanlışı varsa özür dilerim...

-762 kelime

Aussie Lovers {Lee Felix}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin