ep. 12

515 50 18
                                    

Bu arada yazdıklarım gram önceden kurgulanan birşey değil
Bölümü yazdığım zaman aklıma ne gelirse yazıyorum chhdhdhd
Mantık hatası varsa normal yani
Bu bölüm biraz Chan üzerine olacak gibi
Bu arada kıza sövmeyin uyarayım da jdjjfjd

_____

***
Bugünün pazar olması nedeniyle saat öğlene gelirken oturmuş abimin yaptığı jambonlu omleti yiyordum. Bir yandan da takip ettiğim animenin yeni bölümünü izliyordum. Bu pazar geçen pazar gibi olmayacaktı. Emindim.

Abimin telefonu eline alıp bölümü durdurmasıyla kafamı sinirle ona kaldırdım. "Yemek yerken birşeyler izleme. Yemeğini ye." dedi gülümseyerek. Gamzelerinin gözüküp içimi ısıtması üzerine -dolu ağzıma rağmen- tebessüm ettim.

/İLAHİ ANLATIM/

Koltukta oturan kız kardeşinin yanına oturdu Chan. Cho Hei duvara bakıyordu, gözleri doluydu üstelik. Genç adam hemen kıza döndü, "Hey, sorun ne tatlım?" dedi güven veren bir ses tonuyla. Kız ona dönünce dayanamayarak ağlamaya başladı. Abisi hemen kollarını ona sardı. "Hey... sorun her neyse bana anlatabilirsin. Biliyorsun." dedikten sonra da kızın saçlarına bir öpücük kondurdu. Cho Hei'nin ağlaması yavaş yavaş iç çekişlere dönünce abisinin kolları arasından çıktı ve "Ne yapacağımı bilmiyorum. Mahvettim herşeyi. Kırdım onu. Tam bir hayal kırıklığıyım." diye sıraladı cümlelerini. 

"Sen hayal kırıklığı falan değilsin Hei. Ne oldu, anlat bana." dedi Chan kızın gözlerinin içine bakarak. Kız yavaşça kafasını salladı ve anlatmaya başladı. "Yongbok...o, o benden hoşlanıyordu. Ben bunu anladım. Sonra benim de ondan hoşlandığımı fark ettim. Fakat ona söylemedim. Onu üzmek istemedim ve şuan beni arkadaş olarak görüyor ne yapacağımı bilmiyorum. Mahvettim herşeyi, herşeyi. Üzdüm, onu çok üzdüm." 

Chan yavaşça başını salladı. Kısa bir süre düşündükten sonra konuştu: "O zaman, istersen onunla konuşurum. Affedeceğini bili-"

Kız kardeşi onun sözünü kesip konuştu, "Hayır, olmaz. Yeterince affetti beni zaten. Sanırım bu ikimiz için de en iyisi olacak.". Abisi anlamlandıramamıştı. Zaten pek anlaşılacak yanı da yoktu. Yavaşça kafasını sallamakla yetindi Chris.

Cho Hei'yi neşelendirmek için birşeyler düşündü. Lunapark olabilirdi. Bu fikrini ona söylediğinde kabul etti, Cho Hei. Hazırlanıp çıktılar.

Otobüse bindiklerinde kardeşinin elini tuttu Chan. Kız anlamaz bakışlar attı. Bir kaç serseri tipli kişi vardı yakınlarında. Kızın kulağına eğildi, "Birileri birşey yapmasın diye." diye fısıldadı. Kız bu kadar iyi bir abiyi nasıl hakettiğini geçirdi aklından.

Kız durgun bakışlarla otobüsün camından dışarıyı izlerken Chan, onun omzuna dokunup "Birtanem bu kadar üzülme. Dünyanın sonu değil. Yaşadığımız zamandan zevk almalıyız değil mi? Babamın dediği gibi..." dedi ve sıcak bir gülümseme sundu. Kız da buruk bir tebessüm bıraktı abisine. İkisinin tutunduğu demirlerin yanındaki koltukta oturan yaşlı kadın konuştu: "Aigoo! Ne kadar tatlı çiftsiniz siz. Böyle aşk kalmadı sanırdım."

Cho Hei ve Chan birbirlerine bakıp kıkırdadılar. "Ahjumma o benim abim." dedi kız biraz kadına eğilerek. Kadın, "Ahh, kusura bakmayın yavrum. Yanlış anlamışım." dedi. Chan başını iki yana sallayarak sorun olmadığını belirtti.

Kız telefonuna gelen bildirimle bakışlarını kadından çekti. Okuldan gelen mesajı okuyup abisine döndü. "Abi, yarın veli toplantısı varmış." dedi. Abisi ona döndü ve "Saat kaçta? Dersimin olmadığı bir zamansa gelirim." dedi İngilizce. Mesajı gösterdi kız. "Yugyeom'dan benim için imza atmasını isteyebilirim. İki seferdir katılmıyorum. Öğretmenlerin birşey demesin." dedi. Kız dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı.

Ebeveynlerinin uzakta olması onlar için çok kötüydü hem 1 yılı aşkın bir zamandır, ne oraya gidebiliyorlardı ne de ebeveynleri buraya gelebiliyordu.

***
Lunaparkta oldukça eğlenceli bir iki saat geçirip eve geldi Bang kardeşler. Abisi, kız kardeşini neşelendirmeyi başarmıştı. Şuan ikisi de mutluydu.

"Hei, ben duşa girip geliyorum." dedi Chan, banyoya ilerlerken. "Tamam!" diye bağırdı arkasından Cho Hei. Telefon zil sesinin salonu doldurmasıyla çantasından telefonunu çıkardı. Çağrıyı cevapladı. Lia'ydi.

(Kalın ve italik olan Lia)

"Efendim Lia?"
"Hei, ben çok sıkıldım. Birşeyler yapalım mı?"
"Bilmem. Ben yorgunum biraz. Ben konum atayım bize gel. Film izler, dedikodu yaparız."
"Olur~ Bekliyorum konumu."
"Görüşürüz~"

Lia'ya konumu attığında, buraya yakın olduğunu söyleyen bir mesaj atmıştı. Koltuktan kalkıp üzerindeki rahatsız edici kotu değiştirmeye gitti. Onun yerine bol bir gri eşofman, üzerine ise siyah bir crop top giydi. Ardından mutfağa gidip atıştırmalık şeylere baktı. Bir paket cipsi paketinden bir kaseye boşalttı. "Aman, başka şeye ne gerek var." diye düşündü ve kaseyi de alıp salona girdi. Daha doğrusu, Amerikan mutfak olduğu için tezgahın yanından geçip salona geçti.

Zil sesini duyduğunda aşağı kapının kilidini açtı. Sonra ise evin kapısını açıp beklemeye başladı. Ayakkabılıktan bir çift terlik çıkarıp yere koydu beklerken. Merdivenlerden gelen Lia'yı görünce gülümsedi. Lia ayakkabılarını çıkarıp içeri geçer geçmez birbirlerine sarıldılar.

Klasik 'nasılsın' sohbetinden sonra Lia sevinçle Cho Hei'ye döndü. "Ben birinden hoşlanıyorum. Hiç tahmin edemeyeceğin biri hemde." dedi ellerini birbirine vururken. Hei, şaşkınlıkla arkadaşına döndü. "Kim?" diye sordu. "Jisung!!" diye bağırdı neredeyse evin içinde Lia. "Tanrım! Gerçekten mi?!" diye bağırdı Cho Hei.

Jisu'nun ifadesi bir anda değişti. "Ailen nerede? Dolaşmaya falan mı gittiler?" diye sordu. Hei kafasını iki yana salladı ve "Onlar Avustralya'da." dedi. Jisu gözlerini kıstı, "O zaman o erkek ayakkabıları kimin?" diye sordu. "Abimle yaşıyorum." dedi Hei sakince.

"Hei, akşama ne yapayım?"

Gelen sesle ikisi de kafasını salonun girişine çevirdi. Bunu yapmalarıyla birlikte Lia "Oha!" diye bağırıp gözlerini kapatmıştı. Çünkü Chan'in üzerinde sadece şortu vardı. Elindeki havluyla da saçını kuruluyordu. "Oov arkadaşın varmış!" dedi, Chan hızla odasına girerken. "Gözlerini açabilirsin Lia. Gitti." dedi Hei sabır dilenircesine nefes verirken.

Lia derin bir nefes aldı. Arkadaşına döndü ve "Hei, üstü çıplak bir şekilde ıslak saçlarını kurulayan Chan sunbae gerçek değil, değil mi?" dedi. Kafasını onaylamazca iki yana salladı. Bu daha çok 'bıktım' adlı bir kafa sallamaydı.
____
Evett!! Çok boş bir bölümdü. Yazmış olmak için yazdım.

-855 kelime

Aussie Lovers {Lee Felix}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin