0.5 | allegation

256 21 11
                                    


Derin bir nefes alıp saatime baktım. Saat 19.47 idi. Yaklaşık 15 dakika sonra yeni tanıdığım bid serseri ile basket maçına girecektim.

Neden? çünkü elinde kozum vardı. Kimsenin Park Chaeyoung'un ablam olduğunu öğrenmesini istemiyordum.

Bu zamana kadar bir şekilde saklamıştım, şimdi de saklayabilirdim.

Derin bir nefes alıp üzerime diz kapağımın biraz üzerinde siyah bir şort ve siyah oversize bir t-shirt gitmiştim.

Altıma siyah Nike spor ayakkabılarımı giyip, masamdan her ihtimale karşı içerisinde astım ilacımın ve suyumun bulunduğu çantayı alıp evden ayrıldım.

Yaklaşık 10 dakika süren yürüyüşümün ardından spor parkına ulaşmıştım. Etrafta bir kişi dışında kimseler yoktu.

Han Seojun.

Derin bir nefes alıp konuştum.

' Ee, başlamıyor muyuz? '

Arkasına dönmesi ile küçük bir tebessüm sundu dudaklarına.

'' Siyah seviyorsun sanırım. ''

Oflayıp elinden topu alıp potaya attım, 3'lük atmışım potaya girerken gülümsedim.

' Ağzın değil, elin işlesin.'

Ona baktığımda bana şaşıran gözlerle bakıyordu. Bunu beklemiyor gibiydi.

Ortaokuldan beri profesyonel basketbol ve voleybol oynuyordum.

Voleybolda ülke geneli bir çok yarışmada temsil ettim okulumu.

Ama basketbol için aynısı olmadı.

Kuzenim Soobin ile basketbol oynarken kafasına çok sert bir şekilde atmıştım topu.

Beyin kanaması geçirip uzun bir süre komada kaldı.

O günden itibaren bir daha hiç oynamadım basketbol.

'' Böyle yeteneklerin olduğunu bilmiyordum '' dedi gülümseyerek

' Benim hakkımda ne biliyorsun ki? '

'' Sandığından fazla şey '' diyip elimden topu alıp potaya attı, sayı olmuştu.

'' 1-1 ''

Histerik bir kahkaha atıp elimi kolundaki topa uzattım.

Sadece uzattım.

Benden önce davranıp topu havaya kaldırması ile yüzüne baktım.

Gözlerim gözlerini bulduğunda sinirlendiğimi hissettim.

Yukarıdaki topa doğru hamle yapmam ile topu elinden arkasına alması bir olmuştu.

' Şaka mısın?'

'' Ama sen buna bile alınırsan oynayamayız ki ''

Bu sözü iyice sinirlerimi bozup telaşıma telaş katmıştı.

Benimle dalga geçiyordu.

Bir hışımla arkasındaki topa yönelip aldığımda yerinde donmuştu, bu hamlemi beklemiyordu.

Hızlıca koşturup topu potaya atmam ile arkamı döndüm.

Dalga geçme sırası bendeydi.

' Sen böyle donup kalırsan oynayamayız ki. '

Sesli bir şekilde yutkunup yüzüme bakınca asıl maçın şimdi başlayacağını anlamıştım.

'...'

'' 9-8, son sayı. ''

Büyükçe gülümseyince ne yapacağımı şaşırdım. Bir süre yüzüne bakıp kendimi toparladım.

Çok fazla koşmuştum ve bu astımı olan bir birey için hiç sağlıklı değildi.

Derin nefesler alıp kendimi toparlamaya çalıştım.

Bir şeylerin ters gittiğini anlamış olacak ki, koşarak yanıma gelmişti.

'' İyi misin!? ''

Ben ise, çoktan yere çökmüştüm.

'' Vien, cevap ver lütfen, su ister misin!? ''

Derin nefesler alıp cebimi aradım.

Orada değildi.

Yerden kalkmaya çalışırken başımın dönmesi ile tekrar yere düştüm.

Elim ile çantamı işaret edip zar zor konuşmaya çalıştım.

' Çantamda-'

Başını hızlıca sallayıp koşarak banktan çantamı getirdi.

İçerisini açtı, bir süre çantadaki nefes ilacına baktı.

Gözleriyle 'bu mu?' diye sordu.

Baiımı zar zor sallayıp elinden ilacı çekip havayı soludum.

Kendime zar zor geldikten sonra birkaç yudum su içip ayağa kalktım

' Sağol. '

'' R-rica ederim, hadi, eve bırakayım seni ''

' Gerek yok, ben özür dilerim. Maçı mahvettim. '

'' Saçmalama! Ben zaten yeterince yorulmuştum. Şuracıkta bayılabilirdim. ''

Küçük bir tebessüm verip çantamı omzuma taktım.

' Cidden, gelmene gerek yok, ben gidebilirim. '

'' Hayır, ya yolda da bir kriz geçirirsen!? Hem bana da yürüyüş olur. ''

Her ne kadar dirensem de inatçı biriydi.

Sessiz süren yolculuğumuzun ortasında konuşması sessizliğimizi bozdu.

'' Ben, gerçekten özür dilerim. Keşke söyleseydin, astımın olduğunu. Çok koşturdun. Özür dilerim ''

Gülümseyip önüme döndüm.

'Özür dilemeni gerektirecek bir durum yok. Ben alıştım artık, bunun benim sosyal faaliyetlerimi etkilemesinden hoşlanmıyorum. Bu yüzden maç teklifini kabul ettim. Ayrıca, sen kazandın, istediğini dileyebilirsin. '

Evimin önüne geldiğimde durup ona döndüm.

'' Dileğimi yarın okulda söylemeyi tercih ediyorum. '' diyio gülümsedi.

Ben de gülümsedim.

' Tamam, o zaman? İyi geceler. '

'' İyi geceler. ''

Diyip bana el salladı.

İçeri girmemi bekledi bir süre.

Eve girdiğimde hızlıca odama çıkıp balkondan ona baktım.

Beni görmesiyle gülümsedi.

Ona el sallayıp gidişini izledim.

O gittikten sonra ise, içimde bir burukluk oluştu.

Han Seojun, ne yaptın sen bana?

____________________________________________________________________________




euphoria | han seojunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin