Çantamı sıraya koyup pencerenin önünde yerimi alırken erken kalkmış olmanın verdiği uykusuzlukla gözlerim kendiliğinden kapanıyordu. Erken kalkmayı sevmezdim nefret ederdim ama o erken kalkıyordu. Duvarda asılı saat gelmesine iki dakika olduğunu gösterirken gülümsedim. Asla şaşmıyordu saat tam yedide okulun kapısında görünüyordu. Aynı şu an olduğu gibi.
Ellerim ceplerimi ararken hızla çantamın gözlerini karıştırdım. Yoktu, bulamıyordum. Elimi anlıma vurarak tekrar pencereye yöneldim gözlüklerimi evde unutmuştum. Onu göremiyordum, miyop gözlerim ikinci kattan yüzünü seçecek kadar iyi değildi. Her zaman kısacık kestirdiği sarı saçları, sabahın yedisinde bile ışıltısını koruyan siyah gözleri ve o gülümsemesi. O gülümsemeyi bugün göremeyecek olmam ne yazıktı oysa sıcacık yatağımdan sadece onu görmek için kalkmışken... Görüş alanımdan çıktığında sinirle sırama oturup başımı kollarımın arasına gömdüm, söz konusu o olunca bir beynim olduğunu unutuyordum.
"Uyandırsak mı?"
"Bilmiyorum ki Ayşe Teyze son zamanlar iyi uyumuyor dedi."
"Ne oldu bilmiyorum ki!"
"Hiç öyle bakma bana bile tek kelime etmedi."
"Son sınavlara mı stres yaptı acaba?" Başımı hızla kaldırdığımda önümde duran Hale parmağıyla damağını çekerken bir elini kalbine götürdü.
"Kızım uyandım desene ne diye hortluyorsun?" Cevap vereceğim sırada hocanın gelmesiyle Hale önüne dönmüş Saran yanıma oturmuştu.
Hoca konuşmaya başladığında gözlerimi ovuşturup yüzümü sıvazladım ve kafamı tekrar sıraya gömdüm .Saat dokuzdan önce başlayan her türlü derse itinayla karşıydım bu yüzden beni ilk derslerde nadiren uyanık görebilirdiniz. Okul falan yanarsa ya da-
"Hocam Müfit hoca Süngü Sarıca ile Saran Doruk'u çağırıyor." Duyduğum sesle başımı hızla kaldırdığımda onunla göz göze gelmiştim ve bu anın gerçekliğini sorgularken başımı hızla masaya geri koymuştum. Bunu yapacağımı kestiren Saran'ın eli anlımın altında olmasaydı başımda büyük bir şişlik olabilirdi.
"Çık kapıyı çal öyle gel." Hocanın sözleriyle kapı çarpıldığında Saran eliyle birlikte başımı da kaldırmıştı. Kapı sertçe çalındığında hocanın izniyle tekrar içeri girmişti. Evet rüya görmüyordum, o buradaydı. Uygar Oğuz Aksa ...
Saran'ın dürtmesiyle ben de ayaklanıp ardından çıktığımda Saran ve Oğuz kendi aralarında konuşarak ilerliyordu. Yavaş adımlarla arkalarından giderken derin bir nefes aldım. Şu an sadece Müfit hocaya odaklanmalıydım. Müfit hoca hem müdür yardımcısıydı hem de ana branşı beden eğitimi olduğundan spor takımlarıyla ilgileniyordu. Bizi çağırma sebebinin takımla ilgili olmasını umuyordum eğer idari bir meseleyse iyi olmazdı.
"Hadisene Sünger Bob geç kalıyoruz." Saran'ın lakaplarından birine daha göz devirmemek için kendimi zor tutarken olabildiğince arkalarından geliyordum.
Adımları hızlandırıp yanlarına vardığımda Saran gülümseyerek konuştu.
"Bizim Müfit seni kaptan yapmaya karar vermiş." Sözleriyle karnımda kramplar oluşmaya başlamışken Oğuz'un hala yanımızda olması gerginliğimi daha da arttırmıştı.
"B-ben bir lavaboya gideyim." Hızlı adımlarla köşeyi döndüğümde kolumdan tutulmamla duraksadım.
"Hala cevap vermedin."
Alnına dökülen siyah saçları, donuk bakan gri gözleri, her an ütül duran kıyafetleri dimdik duruşu, taviz vermeyen bakışları ve yarım gülümsemesiyle Feza Sklera karşımda duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendimden Nefret Ediyorum;
Mystery / ThrillerBenliğimi yitirip iblislerimden birine dönüşsem de sever miydin beni? Tutar mıydın elimi durur muydun arkamda atar mıydı kalbin hala benim için deli gibi?