Hale çalan telefonuyla benden ayrılırken aramayı cevaplamasıyla Saran'ın bağırışı duyuldu.
"Hale buldun mu onu? ÇILDIRACAĞIM NEREYE GİDER?"
"Tamam Saran buldum onu spor salonundayız."
"Bekleyin, bekleyin geliyorum. Sakla onu, kimse bulmasın!" Ayak seslerinden koşmaya başladığı anlaşılırken telefonu kapattı. Ben anlamazca Hale'ye bakarken beni tekrar soyunma odasına soktu. Feza ne ara çıkmıştı bilmiyordum ama ikimizden başka kimse yoktu. Arkamızdan kapıyı kilitlerken şokla gözlerine baktım.
" Neden yaptın bunu?"
"Kötü şeyler oluyor Süngü." Korkuyordum.
"Ne diyorsun-" Kapının yumruklanmasıyla Hale korkuyla geri çekildi.
"Benim Hale orada mısınız?"
Hale hızla kilidi açarken Saran, içeri girmeden acı bir gülümsemeyle yüzüme baktı.
"Şükür ki iyisin." Elini kapı pervazına dayayarak koluyla dolan gözlerini sildi.
"İçeri gir Saran." Hale'nin sözleriyle Saran içeri geçip kapıyı kilitledi.
"Lütfen biri bana ne olduğunu anlatabilir mi?" Saran bana doğru birkaç adım atıp arkasını döndü. Hale ona bakarken başını aşağı yukarı salladı.
"Bak bebeğim Çilem'in durumu şu an pek iyi değil-" Hale'nin sözlerini sinirle böldüm.
"Bana ne Çilem'den!"
"O öldü." Saran'ın kısık sesle söyledikleriyle gözlerim istemsizce sonuna kadar açıldı.
"Ne demek öldü?"
Saran ardını dönüp ellerimi tutarken kafasındaki plan ne kadar çılgın olsa da uygulayacak gibi bakıyordu ama kafamda dönen görüntüler ve aklımdaki karmaşa sözlerini anlamama engel oluyordu. Şaka yapıyor olmalılardı. Az önce önümde ağlayan kız doğruyu söylüyor olamazdı. O asla doğru söylemezdi ki! Kollarımdan sarsılmamla sesler tekrar kulağıma dolarken beynim birden puslarından arındı.
"Buradan çıkarız ve bir süre abinlerin yanına gidersin-" Beynim durmuş kulaklarım sözleri algılamaktan aciz hale düşmüştü. Sadece beyaz ekranı ve ağzımdaki demir tadını algılayabiliyordum.
Hani vardır ya bazı anlar, geçmişinizle şimdinizi karıştırıp önünüze bayat bir yemek çıkarılmıştır ve o yemeği yemekten başka çareniz yoktur. Geçmişi reddedip çöpe atamaz şimdinizi yok sayamazsınız. Kafanız sürekli bir savaş meydanıdır ve hayatı nefes aldığınız için yaşarsınız. Amaçlarınızın hepsi teker teker çökerken , zaten birkaç dayanakla ayakta kalan hayatınız üzerinize yığılır ve sizin bir harabeye dönüşmekten başka çareniz yoktur. Her yanınız kana bulanır, nefesiniz geçmişin tozlu sayfalarıyla tıkanır ve bunların hepsi olurken bir dalı dahi kaldıracak etkiniz yoktur. Hayat sizin hayatınızdır ama üzerine söyleyecek tek bir lafınız bile kalmamıştır.
"Onun sen öldürdün." Feza bunları söylediğinde buz kestim ve uyuşan ellerimi ardıma gizledim.
Sinirle üzerine giderken havadan gelip Feza'nın yüzüne inen yumrukla durdum.
Saran Feza'nın üstüne çullanmışken, Oğuz bana kısa bir bakış atıp Feza'yı Saran'dan kurtarmak için hareketlendi. O kısa bakış bile canımın yanmasına yetmişti. O kısa bakışla bile hoşnutsuz hislerini sezmiştim.
"İyi misin?" Hale'nin sözleriyle kendime gelip başımı iki yana salladım. Şu an hüzünlenip ah vah edemezdim. Hızla yanlarına gidip Oğuz tarafından zor tutulan Saran'a yöneldim.
"Sakin ol!" Bakışları bana dönerken nefreti hızla sönmüştü.
"Sakin mi olayım?! Yine bir çocuk seninle ilgili atıp tutuyor ve ben sakin mi olayım!?" Saran hep böleydi, çocukluğumuzdan beri yumruklarına güvenir sinirlendiğinde karşısındakine bir tane geçirirdi.
"İyi misin?" Saran'ın endişeli sesini duysam da bir anda içime çöken hüzün dudaklarımı mühürlemişti. Bazen, bir anda o gözümün önüne geldiğinde, gözlerim dolar eski günleri hatırlardım. Güzel bir aile olduğumuz, mutlu olduğumuz zamanları. Onun bizimle olduğu zamanları... İsmini bile anamayacak kadar kederlenir sadece yorganımın altına girip günlerce uyumak isterdim. Sadece her şeyin bir kâbus olduğunu ve o beni uyandırmaya gelene kadar yorganımın altında beklemem gerektiğini düşürdüm.
-------------------------------
Gerçekten hiç bilmiyorum bunun devamını burada yayınlamam ne kadar doğru ama uyarımı daha önceden yaptığım için şu an susup sadece düşüncelerinizi okuyacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendimden Nefret Ediyorum;
Mystery / ThrillerBenliğimi yitirip iblislerimden birine dönüşsem de sever miydin beni? Tutar mıydın elimi durur muydun arkamda atar mıydı kalbin hala benim için deli gibi?