Uçurumun kenarında yürüyorduk seninle el ele. Sen düştün, ben öldüm.
☀️
Hislerinden kaçma derler çoğu zaman. Acılarından korkma, üzerine git. Ben çareyi onları yazmakta buldum, kaçtığımı sandılar. Yazmak benim için bir kaçış yolu değildi halbuki. Aksine kaçmam gerekenlere karşı dik duruşumdu. Sözcüklere sarılıştı benimkisi. Korkularıma cesurca duy deyişti.Yaşanılan her acı kalbin kapılarını biraz daha kapatır derler. Kalbime damla damla düşen acılarım günden güne etkisini gösteren güçlü bir zehirdi. Az kalmıştı... Biliyordum bu zehrin er ya da geç vücudumu yok edeceğini.
Hazırdım... Her şeye.
Günlerdir susmak bilmeyen vicdanımı yenik düşürmeye...
Yaşanan her şeyin benim suçum olduğunu haykıran içimdeki sesin ağzının payını vermeye...
Zihnimi tırmalayan düşüncelerden sonsuza dek kurtulmaya...
Her an gözümün önünde can bulan geçmişimizi silip atmaya...
Ölümün getireceği huzuru tatmaya... Ve dahi sevdiğim adamla kavuşmaya hazırdım. Ölüm nasıl bir şey bilmiyordum. Nereye bırakıyordu Azrail yaka paça götürdüğü zavallı ruhları? Neresiydi son durak?
Bizim durağımızın bulutlar olacağına hiç şüphem yoktu. Anıl'la bulutların üzerinde kavuşmaya hazırdım.
Ta ki o geceye kadar...
Ağlayarak uyanıp sabaha kadar Anıl'la oturduğum o gece değişmişti her şey. Bir rüyanın içinde miydim, hayal mi görmüştüm yoksa yaşananlar yüzünden aklımı mı kaçırıyordum? Hiçbir fikrim yoktu. Kafamın içinde o geceye dair net olan bir şey varsa o da Anıl'ın söyledikleriydi.
Yaşamamı söylemişti. "Yaşa!" demişti. "Yaşa..."
Yaşanan her acının ardından gelen günlerin, insanın yaşayacağı en güzel günleri olduğunu söylemişti. Ben ise özür dilemek, ağlamak dışında hiçbir şey yapamamıştım. Ne yapacaktım ki hem? Ölümüne neden olduğum bir insana ne söyleyecektim?
Neden gittin, demeye hakkım var mıydı? Beni neden yalnız bıraktın, diyebilir miydim?
Asla... Aptal inadımın bedelini en ağır şekilde ödüyordum fakat neden Anıl? Onun hiçbir suçu yokken cezama ortak edilme sebebi neydi?
Eğer bir adalet olsaydı; o gün arabanın çarptığı kişi ben olurdum. Zihnimi meşgul eden düşüncelerin hemen ardından "Anıl değil..." diye mırıldandım kuruyan dudaklarımı yalarken. "Anıl değil... O suçsuzdu!"
Kafamı dağıtmak için geldiğim bu yerde gerçekten kafamı dağıtmak istiyordum. Fakat sessiz sakin bir tatille değil, güzelinden bir kurşunla... Hiç fena olmazdı.
Kendime göz devirdim istemeden. Başka kızlar gibi saçlarımı kestirip derdimden kederimden arınabilirmişim gibi kendimi kandırmak varken bileklerimi kesmeyi isteyerek fazla mı intihara meyilli bir izlenim veriyordum acaba?
"Hiç de bile!" diye cevap verdim kendime tüm gamsızlığımla omuz silkerken. Bir anını bile ziyan etmeden günlerce ağlayan gözlerimi, şiddetli ağrısına aldırış etmeden kırpıştırdım hızlıca. "Her boku hak ediyorum ben..." Kuruduğunu sandığım gözlerim yeniden yaşardı. Biraz önceki gibi çıldırmışçasına çarpmaya başladı kalbim yine. Ve yeniden akmaya başladı yaşlar. "Hatta ben bokun ta kendisiyim!" diyerek günlük rutinimi yerine getirip yine nefret ettim kendimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞİ SÖNDÜRMEM GEREK
ChickLitEmre Gül'ün kitabıdır... Umut'un hayatında her şey yolunda giderken, yaşadığı bir kaza sonrasında her şey değişir. İç dünyasında kendiyle hesaplaşmaya çalışırken hiç beklemediği bir gerçekle karşı karşıya kalır. Artık önünde iki seçenek vardır: Ya...