Yaslanacak bir omuz aradığında değil, başını dik tutmak zorunda kaldığında anlayacaksın gerçekten kaybettiğini.
☀️
"Bu hiç hayra alamet değil!" diyerek doğruldum yatağımdan. Gece mutlu olarak uyumamıştım. Güzel rüyalar da görmemiştim üstelik fakat nedensiz bir mutlulukla uyanmıştım bu sabah. Aynı zamanda gereğinden fazla bir enerjiyle.
Her sabah uyandıktan sonra en az yarım saat yatağın içinde oyalanırken şimdi onu bile yapmamıştım. Hızlıca yatağımdan çıktığım gibi ilk iş banyoya gitmeden önce dolabımın yanındaki aynanın karşısına geçip zavallı yansımama baktım yüzümü buruşturarak.
"Gece kim dövdü beni?" diye homurdandım birbirine girmiş saçlarımı daha da karıştırarak. "Tipe bak," dedikten hemen sonra yansımamla göz göze gelip gülmeye başladım. Biraz sonra kendi kendime güldüğümü fark ettiğim an yansımamla yeniden göz göze gelip gülmemi durdurdum. "Eninde sonunda tertemiz sıyırdık, iyi mi?" diye sordum kendime kaşlarımı kaldırarak. "Çok bile beklemiştik zaten," diye omuz silkerek odamdan çıktım.
Hızlıca elimi yüzümü yıkadıktan sonra duşa girmeye üşenip banyodan çıktığım gibi odamdan telefonumu aldım ve salonun yolunu tuttum. Bugün cumartesi olduğundan hazırlanmamı gerektirecek bir şey yoktu. Belki de içimdeki mutluluğun sebebi buydu. Tüm günümü evde kendi bokumda boğularak geçirebilecektim.
Kendimi koltuğa atıp günün keyfini çıkarmaya başladığım ilk an kursağımda kalmıştı bile. Bir süre hareketsizce avuçlarımın arasında ısrarla çalan telefonumun ekranına baktım yalnızca. Susmamaya kararlı olan telefonumla girdiğim savaşta yenildiğim için sıkıntıyla oflayarak aramayı onaylayıp telefonu kulağıma götürdüm.
"Neden aradın?"
Göktuğ'un cevabı gecikmedi.
"Sen neden açtın?"
Her zamanki gereksiz telefon döngülerimizden birine giriyor olmanın sıkıntısıyla gözlerimi devirdim.
"Daha kargalar bokunu yemeden beni aramanı gerektirecek sebebin ne olduğunu aşırı merak ettiğimden dolayı aramanı onaylama gafletine düştüğüm için özür dilerim!" dedim tek nefeste.
"Kargalar bokunu mu yiyor?" diye sordu.
"Yemiyor mu?"
"Yiyor mu?" dedi hemen ardımdan.
"Yemiyor mu?" diye uzattım iyice, sırıtarak.
"Ne zaman yiyor?"
"Sabahları," dedim oflayarak.
"Her sabah mı?" diye sorduğunda gözlerim yeniden devrildi. Belli ki bugün gözlerim devrilmekten bedenimden önce yorgun düşecekti.
"Ne fark eder Göktuğ?" diye yükseldim bıkkınlıkla.
"Ne?" diye bağırdıktan hemen sonra devam etti konuşmaya. "Kargaların önemsiz hayvanlar olduğunu mu iddia ediyorsun?" diyerek en alakasız konuda duyar kasmaya başladığı an kendimi tutamayıp sesli bir şekilde güldüm. Her telefon konuşmamızın böyle aptal bir süreçten geçmesi beni çok eğlendiriyordu.
"Evet, sen?" diye devam ettim konuşmaya.
"Evet," dediğinde ikimiz birden güldük bu kez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞİ SÖNDÜRMEM GEREK
ChickLitEmre Gül'ün kitabıdır... Umut'un hayatında her şey yolunda giderken, yaşadığı bir kaza sonrasında her şey değişir. İç dünyasında kendiyle hesaplaşmaya çalışırken hiç beklemediği bir gerçekle karşı karşıya kalır. Artık önünde iki seçenek vardır: Ya...