Her beden bir evreni her evren daha nice evrenleri içinde barındırır. 'Hum pande hum kün be hum' insan istediği her yerde istenildiği kadar var olabilir.Durdu,omuzlarını kafasına kadar çekti. Sırtını iyice gerdirdi, omuzları yine eski seviyesine indi. 'Bulunduğu yer önce bedenine hükmetmeye başlar, biçim yavaş yavaş değişir. ruh sonradan icabet eder.'dedi yaşlı ve isimsiz adam.
Kan damlası adam elindeki resme kilitlenmişti. Yer yer çatlamış hatta renkleri solmuş bir resim. Mutluluğunun kızının resmi. Bu resim ona yaşadıklarının gerçek olduğunu anlatan tek şeydi. o da olmasaydı her şeyin bir rüya olduğuna inanıp uyanmayı bekleyecekti. O resim olmasaydı pançelerinin mimarı olan karısına dönüp rüyaymış artık uyan diyebilecekti. Hayatı değişecekti. O resim vardı ancak. Gözlerini resimden ayırmadan 'Hangi boyutta olduğunu nasıl bulacağım' dedi.
'Hissedeceksin, yavrunun sıcaklığı tenini yakacak ancak onu bulana kadar her boyutta kalbin biraz daha kararacak merhametin biraz daha sönecek.Her boyuttan bir diğerine geçerken toprak, hava ve zaman biçim değiştirecek.Onları bulup birleştirdiğin zaman başka bir boyuta geçeceksin ancak bedenin de ruhunda senden biraz daha uzaklaşacak. Bir dem gelecek sana bakanlar seni göremeyecek bir dem gelecek sen sen olmayacaksın. senden arta kalan bu gök kubbede bir sedadan başkası olmayacak'
Kan damlası adam karısını düşündü önce. Sarı sıcak saçlarını, gökle yerin karışımı gözlerini onunla sevişmelerini tanrının kanıtı olduğuna inandığı gülüşlerini sonra elinin nasıl yakasına yapışıp yalvardığını kızını geri istediğini...isterik çığlıklarını sinir krizlerini ve bitmek bilmeyen ilaçları. Biliyordu dayanamayacaktı Tanrının sarı kanıtı. Bu buğday tenli emanetçi onu muhafaza edemeyecekti bu dünyada.Gözlerinden yaşlar akmaya çoktan başlamıştı. Kafasını kaldırıp yaşlı isimsiz adama baktı. 'Benden gök kubbeye kalan son seda DURU olacak ''dedi ve fotoğrafa tekrar döndü.
İsimsiz yaşlı adam masaya yanaşmış oturuyordu. Kan damlası adam ise adamın kaşısındaki duvara yaslanmış yerde oturuyordu. Güneşin öğleden sonraki ölgün ışıkları odayı lütfen aydınlatıyordu. Nem kokusu hakimdi odaya. Biraz da anı kokuyordu. Eski eşyayı anımsatan bir koku. Hoşa giden garip bir koku. Duvarlar çatlaklarla doluydu. İçerideki iki can suskundu. Şimdi oda kokusu aracılığa ile misafirleriyle konuşuyordu. iki misafir de ayrı ayrı alemlerde anılarına dalmışlardı. Sessizlik ve güneş yavaş yavaş odandan çekilirken karanlık odayla kucaklaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yetmis yedi bin
FantasyÜÇLEMENİN İLK KİTABI - YETMİŞ YEDİ BİN- ''Kan kıvamı adam elleri ile toprağı yüzünden tuttu çekti kendine doğru. toprağın karındaşı gök adamın tepesine bütün hışmıyla indi. adam göğü de kan kırmızı renginden yakaladı. zaman son karındaş da kan kıvam...