Kızıl gök altında nefes alan sadece bir kan damlası kadar sıcak olan o idi. Yeşil otlarla kaplı yer ile kırmızı bir bilinmezliğin arasında sadece o kan kıvamındaki adam vardı. Yavaş yavaş kızıl, kara bir ışıldamaya dönüşürken yeşil dalgalanmaya başladı. Kan sarsıldı. Kahverengi kara ışıldamaya merhaba dedi. Yer karındaşı göğe uzandı. Adam sarsıldı, sarsıldı ve neden sonra olduğu yere oturdu. Gök karadan maviye maviden kızıla döndü. olanları unutmuş gibi dinginleşti. Bir tek yer unutamadı olanları ve bir tek yer oturan adamın varlığından rahatsızlık duyuyordu. Kan sıcaklığındaki adamı kaçırmak için olanca gücüyle derdinden gelen bir iniltiyle başladı sonra bir çığlık atarcasına hırçınlaştı. Adam yerin yüzünü tuttu. Avuçlarındaki sıcaklık ile sanki toprağı cezalandırıyordu. Adam toprağı daha da sıktı. Elleri daha da derine indi. Her şey durdu. Yeşilin canlılığı durdu. Göğün kızıllığı durdu. Yerin iniltisi durdu. Kan kıvamındaki adamın nefesi durdu. Bir tek zaman durmadı. Zaman, alemlerin hükümdarı bir tek o durmadı. Kan sıcaklığındaki adam ayağa kalktı. Sağ elindeki toprak lastik gibi uzamış ancak kopmamıştı yer irkilmişti. Adam sol elini göğe uzattı. Göğü kızıllığından yakaladı. kan kıvamı adam, kan kıvamı göğü tuttu. yer ile karındaşı göğü birbirine bağladı. O an zaman da durdu. Adamın saçlarının her telindeki dalgalanış durdu, göz bebeklerindeki ifade dondu. Adam , yer , gök , zaman dondu. Hiçliğin içinden var olanlar dökülmeye başladı. ''Hum pande hum kün be hum'' adamın düşünceleri yankılanmaya başladı. seferinde aynı kelimeler ''Hum pande hum kün be hum'' Dökülenlerin bir kısmı yerden geçip gidiyordu. Kızıllıktan dökülenler kızıllığın kardeşinde yok oluyordu. bazıları gökte asılı kalıyor bazıları ise yerde takılı kalıyordu. Bir yerdeydiler. Ne tam anlamıyla var olabildikleri ne de tam anlamıyla yok olabildikleri. ilk olarak Kan kadar sıcak olan adam kurtuldu hiçlikten. Tabloda sırıtan keskin bir nesne gibiydi. Gözü yoran, orada olamaması gereken. İki eliyle sıkı sıkı tutmuştu yerle göğü. Sonra bir hamlede kopardı bu bağı. Gök olabildiğince yükseldi adamın tepesinden.Yer ise adamın ayaklarının altında kahverengini bir yarasını kapatmak istercesine yeşille kapamaya koyuldu. Adam yere oturdu. Sarsıntı yoktu artık. Zamana izin verdi adam üçüncü kardeşi de azat etti. Bir anda bütün tablo belirmeye başladı. düşenler, kalanlar ve gidenler yerli yerine oturmuştu. Kan kıvamlı adam ilk kapısını aralamıştı. Yetmiş yedi bin alemin içinde kendi aleminden kopup kendinden kopartılanın, geleceğinin yavrusunun peşindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yetmis yedi bin
FantasiÜÇLEMENİN İLK KİTABI - YETMİŞ YEDİ BİN- ''Kan kıvamı adam elleri ile toprağı yüzünden tuttu çekti kendine doğru. toprağın karındaşı gök adamın tepesine bütün hışmıyla indi. adam göğü de kan kırmızı renginden yakaladı. zaman son karındaş da kan kıvam...