çoğumuz yolculuğa çıkarken en az bir valiz hiç olmadı bir sırt çantası hazırlarız. ben ise sadece üzerimdekiler ve kalbimdekilerle yola koyulmuştum. yaşlı adamın evine doğru ilerliyordum. her şeyi öğrendiğim ve her şeyin başlayacağı yere doğru. seyahatler bana göre değildi. mahallemi bile adam akıllı bilmezken boyutlar arasında gezinecek ve kızımı arayacaktım. baştan aşağı saçmalıktı ve daha da beteri bu deli zırvaları benim tek umudum olmuştu. kendime acırken suratıma bir sırıtış yayılıyor bu acıma çoğaldıkça gözlerim doluyor dudaklarım titriyordu. ruhumun hiç bilmediğim bir yerinde bir şey benim bu acımla eğleniyor ve suratımdaki sırıtış daha da yayılıyordu. dudaklarım iyice incelmişken bir kahkaha koparacağımdan korkmaya başlamıştım. kafamın arka tarafı iyiden iyiye uyuşmuştum. ikiye bölündüğümü hissetmeye başladım. ağlayan bir çocuğun elinden tutan elinde kocaman bir baltayla bir psikopat yürüyorlardı. benim için yapılacak en iyi betimleme bu olmalıydı. içimdeki acizlik tiksintiyi tiksinti psikopatı uyandırmıştı ve o psikopat benim bütün anılarımı mutluluklarımı gözyaşlarımı elindeki baltasıyla paramparça ediyordu. o vurdukça ağlayan küçük çocuk haz alıyordu. daha da içten ağlıyor ulumalarının şiddeti artıyordu. o an uyuşan başın benim başım olduğunu aslında bir üçüncü kişilik olarak olaylara dışarıdan baktığımı ve küçük çocuğun ağlamasının ben de parçalamak istiyorum o baltayı bana ver demek olduğunu anlamıştım. her adımda kişilikler daha da artıyor ve hayatımın farklı anlarının vücut bularak bu yürüyüşe katıldığını görüyordum. bir sürü yüz ve bir sürü ben. kavga ederken sevişirken ağlarken gülerken. benden oluşan bir kalabalığın içinde asıl olmaktan şüpheye düşerek kalabalığı yarmaya çalıştım. önlere atılmaya çalıştım. gözlerimi kapadım olduğum yerde durup derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım. yoldaydım. bir ekip otosu ve iki polis yanımdaydı. ufak bir kontrolden sonra yoluma devam edebildim. anladım ki hayat akıyordu ve ben o akışkan pisliğin içinde her şeyi bir anlığına da olsa durdurabilmiştim. belki de bütün bunlar bir saçmalık değildi ve ben Duruyu bulacaktım.
evin kapısını çaldığımda yaşlı adam bekletmeden kapıyı açtı ve beni içeri aldı. yine aynı köhne odaya geçtik. rutubet kokusunun ve çatlak duvarların arasında umudu aramak bana haberlere çıkan umuda yolculukları hatırlattı. yaşlı adam bir umut taciri de olabilirdi bir şans da bunu denemeden anlamanın bir yolu yoktu. boşa yapılan bir uğraş çıkarsa onun gözlerini çıkartıp ellerimle bak görüyor musun al sana alemlerin diye bağırırken evinden çıkıp gidecektim. yaşlı adam gözlerimin ta içine bakarak iyice yaklaştı o kadar yaklaştı ki bu bende bir irkilmeye neden oldu. ellerimden tuttu ve geri çekilmemi engelleyerek gözlerimin içine baktı ve içindeki enleri tek tek bulacaksın. içindeki senleri tek tek yıkacaksın. sen kendi içinde kendini öldüreceksin asıl sen tek sen kaldığında ruhun arındığında yolculuğun başlayacak. ilk dolunaya kadar sadece 24 saatin var. unutma içindeki herkesi öldüreceksin. bir an afallamıştım. ağlayan çocuk, baltalı psikopat, daha nice benler. nasıl olabilirdi.bunları gördüğümü nasıl bilebilirdi. terlemiştim. aklımda bunca soru dolanırken yaşlı adamın ellerini bu sefer de ben tuttum ve tamam diyebildim. adam döndü ve odadan çıktı. aferin sana malkoçoğlu dedim içimden. gerçekten de tam bir mal koçsun sen. adam şurada öl dese öleceksin. bu ne itaat anlamadım. odanın bir kenarına yapılmış yer yatağını görünce anladım ki yolum uzundu. öldürmek ama nasıl kendi benliğimi bir ağaç gibi budamak. geriye benden ne kalmasını bekliyor olabilir ki. yer yatağının köşesine evsiz bir çocuk gibi iliştim. tam o sırada yaşlı adam odaya destursuzca girdi. elinde bir bardak su vardı ya da ben öyle biliyordum . karşıma geçti ve yere oturdu. bak evlat yapman gereken sadece bunu içmek sonra bir uyku çökecek karşı koyamayacağın bir uyku. hiç tatmadığın kadar ağır olacak. içindeki senleri öldürürken çocuğunun nasıl kaybolduğuna dair ipuçları bulacaksın. beden uyuyırken ruh gezinir unutma sen de gezinirken gördüklerini hatırlamak için onlardan kurtulmalısın onları birer perde olarak düşün ve tek tek arala. seni kaybolacağın bir maceraya bile bile sürükleyemem. beni anlamalısın bu senin için olduğu kadar benim için de önemli. gördüklerini sakın unutma. her bir senden kurtulur kurtulmaz bir görüntü ile karşılaşacaksın. şimdi iç bunu dedikten sonra elindeki bardağı burnuma dayamıştı. hiç tereddüt etmeden bardağı sonuna kadar bir nefeste bitirdim.
kan damlası adam bardağı bitirir bitirmez bayılmıştı. yaşlı adam kan damlası adamın boş bedenini yatağa özensizce attı. boş bir bavul kadar değersizdi ancak bu beden artık. yolculuğun ilk adımı başlamıştı. yaşlı adam kan damlası adamın cebinden Duru'nun fotoğrafını çıkarttı ve baygın bedenin yanı başındaki bir tasın içine koydu. kendi cebinden çıkarttığı bir başka çocuk fotoğrafını da resmin üzerine koydu. tasa iç çekerek derin derin baktı. meraklanma kavuşacağız derken kan damlası adama baktı. başaracak başarmak zorunda and olsun ki geri dönüşü seni bulmasına bağlı. duru'nun resmi üzerine koyduğu erkek fotoğrafına son bir kere daha uzunca baktıktan sonra kalktı ve odayı terk etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yetmis yedi bin
FantasyÜÇLEMENİN İLK KİTABI - YETMİŞ YEDİ BİN- ''Kan kıvamı adam elleri ile toprağı yüzünden tuttu çekti kendine doğru. toprağın karındaşı gök adamın tepesine bütün hışmıyla indi. adam göğü de kan kırmızı renginden yakaladı. zaman son karındaş da kan kıvam...