ㅡ 𝐂𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐈𝐈𝐈

248 29 21
                                    

3┆❝ U don't deserve them. ❞
885 words

Jake, omzuna çarpıp umursamadan ilerlemeye devam eden gence tepki bile vermemişti. Sadece düşmemek için dengesini zar zor sağladı, sonra da arkasından bir baktıktan sonra iç çekerek önüne döndü. Gözlerini kaldırıp etrafına bakarken insanların yüzündeki iğrenmiş bakışları görebiliyordu. Çoğu nefretinden yüzüne bile bakmıyordu, bir kısmı ise yüzünü buruşturup çekiyordu. Arkasında kalanların bakışlarını ise hâlâ üzerinde hissedebiliyor, hakkında konuşulan iğrenç şeyleri duyabiliyordu.

"Heeseung'ı ittiren bu çocukmuş."

"Onu kıskandığını duydum. Sevgisi için katil olmak mı? Kendini aşmış, psikopat."

"Bu aşk değil, bu sadece manyaklık. Umarım Jay bundan ayrılmıştır."

"Jay'i hak etmiyor. En yakın arkadaşını öldürdü sonuçta."

"Nasıl tutuklamazlar?! Elini kolunu sallaya sallaya okul koridorunda geziyor, şaka mı?"

"Jay'e fazla yanaşma! Seni de ortadan kaldırırsa görürsün!"

Canını en çok yakan elbette Jay ile ilgili olanlardı. O, Jay'i hak etmiyor. Bunu nasıl söyleyebilirlerdi? Birbirini seven iki gencin ilişkisi hakkında nasıl birinin diğerini hak etmediğini söyleyebilirlerdi? Jay yanında olsaydı dönüp onlara bakacağını ve hadlerini bildireceğini düşünmüştü ama şimdi neden yanında olmadığını hatırladığında buna pek ihtimal vermedi. Büyük ihtimalle kafasını eğer ve surat asarak duymamış gibi yapardı. 'Onları dinleme Jake, seni seviyorum.' demezdi. Belki de kendi içinden, dediklerini kabul bile ederdi. Kim bilir?

Koridorun sağ duvarındaki dolaplara ilerleyip kendi dolabının önünde durduğunda sesli bir nefes verdi. Elini kilidi açmak için götürürken gözleri hemen yanındaki dolabın üzerindeki yazılara kaymıştı.

'Seni seviyoruz Heeseung.'

'Bunu hak etmedin.'

'Umarım olduğun yerde mutlusundur.'

'Seni her zaman hatırlayacağız.'

'♡'

'İntikamını alacağız.'

Dolaba yapıştırılmış renkli post itlerin üzerindekileri okurken gözleri dolmuştu. Yutkunup gözlerini yeniden dolabının kilidine çevirdi ve yavaşça çevirerek şifreyi girmeye başladı.

"Ah, çıkmaya başladığınız tarih mi? Öğk, çok romantik. Midemi bulandırdı."

Heeseung'ın sesini kafasının içinde duyarken bu dediklerinden sonraki kahkahasını da gayet net bir şekilde duymuştu. Elleri titrerken görüşü bulanıklaşıyordu.

"Jay'i gerçekten seviyor musun ki? Yine gönül eğlendirmek için çıktığın birilerinden olmasın?!"

Bu sefer de onun sinirli sesi kulaklarını doldurmuştu. Kavgalarında ona bunu söylemişti. Ne cüretle onun Jay'e olan sevgisini sorguluyordu ki? Jake, bunu ilk duyduğu zaman kırılıp sinirlense de şimdi yarattığı tek etki ağlama isteğiydi. Ne dediği umurunda değildi, önemli olan sesini hâlâ duyabiliyor olmasıydı. Her ne kadar hatırladıkça midesini bulandıran bir anıdan olsa da.

Şifreyi girdiğinde dolabını açmaya çalıştı ama yapamadı. Gözlerini silip görüşünü düzeltmiş ve burnunu çekmişti. Yanlış görmüş olabilirdi, belki de karıştırmıştı. Bu sefer dikkatlice şifreyi tekrar girdikten sonra yeniden denedi ama açılmadı. Takılmış olabilir miydi? Geçen ay bunun yüzünden Riki'nin dolaba tekme attığını bile hatırlıyordu.

"Jaeyun hyung..."

Duyduğu sesle yanına döndüğünde yüzünde ister istemez bir gülümseme oluştu.

"Jungwon-ah."

Yanında birinin olduğunu görmek güzeldi. Belki de Jungwon onunla konuşurdu.

"Hyung dün burada olmadığın için bilmiyor olmalısın... Sınıfından birkaç kişi serbest bırakıldığını duyduğunda tepki gösterdiler ama yönetim kurulu onları dinlemediği için en azından dolabının, Heeseung hyungun dolabının yanında olmaması gerektiğine dair şikayette bulundular."

Jungwon'un düz ve tepkisiz bir suratla söylediklerini dinlerken yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solmuştu. Elbette bilgilendirme için onunla konuşacaktı, ne bekliyordu ki?

"Yani diyorsun ki dolabım değişti."

Küçük olan bu sefer sessizce kafa salladığında Jake derin bir nefes aldı. Gözlerini diğer dolaplarda gezdirirken biri gözüne çarpmıştı. Çarpmaması mümkün değildi çünkü diğerlerine kıyasla o farklıydı. Kan kırmızısı rengi vardı ve üzerine siyah sprey boya ile 'Katil' yazılmıştı.

"Sanırım hangisi olduğunu biliyorum. Teşekkürler Won-ah."

Tekrar önüne dönüp teşekkür ettiğinde Jungwon ona boş boş bakmaya devam etti ve omuz silkip oradan uzaklaştı. Jake ise yanına dönüp koridorun öbür tarafındaki dolaplara ilerlemişti. Yavaşça kendisinin olduğuna emin olduğu dolaba yaklaşırken nefes almakta zorlandı.

'Katil'

Ne büyük, ne acı verici bir damga ama...

Dolabına yaklaştıkça daha fazla yazı olduğunu fark etti. Önünde durduğunda ise yazılanları net bir şekilde okuyabiliyordu. Katil yazmıyordu orada sadece, arkadaş katili yazıyordu.

Ve altında orta büyüklükte yazılmış bir yazı daha Dikkat! Bir katilin dolabına bakıyorsunuz! Sizi çatıdan atma ihtimaline karşı tetikte olun! diyordu. Oldukça komikler.

'Biraz daha sabret, birimizin aynısını sana yaşatacağına eminim.'

"Bekliyorum..."

Kendi kendine mırıldanıp kilidi açmak için elini kaldırsa da duraksadı. Nasıl açacaktı ki? Dolabı değişmişti. Şifresini onlar nasıl girecekti? Yoksa şifresi yok muydu? Kilidi kavrayıp çekse de açılmadı. Belki arkadaşlarından biri şifresini girmiştir diye denedi ama yine açamamıştı.

"Yardım edeyim."

Yanında duyduğu sesten sonra dönüp Sunghoon'u gördüğünde tam ağzını açmıştı ki dolaba sert bir şekilde dirseğini vuran ve yüzünden alaylı gülümsemesi, yerini sinirli ve ateş açan gözlerine bırakan arkadaşı yüzünden dudaklarını birbirine bastırmıştı. Dolap aralandığında Sunghoon gözlerini onun gözlerinden çekmeden yavaşça geriye doğru çekildi ve son bir kez kaşlarını çatıp yüzünü buruşturduktan sonra arkasını dönüp gitti. Jake arkasından baktıktan sonra dolabına dönmüş ve kapağını tutup kendine çekerek açmıştı. Ne görmeyi beklediğini bilmiyordu ama ders kitaplarının darmadağın olduğunu görmeyi elbette beklemişti. Beklemediği şey Heeseung'ın fotoğraflarıydı. İkisinin ve arkadaş gruplarının fotoğrafları dolabın içinde her yere yapıştırılmıştı ve yüzü karalı olan tek kişi Jake'di. Heeseung'ın yüzü ise kalp içine alınmıştı. 

Dolabı tutan eli titrerken boğazına oturan yumruyla yutkundu ama geçmedi. Geçmiyordu. Yalnızca Jay'in olduğu bir fotoğraf gördü ama fotoğraf yırtılmış gözüküyordu. O fotoğrafı hatırlıyordu. Birlikte çekindikleri ilk fotoğraftı ve Heeseung çekmişti. Jay sağ tarafına gülümseyerek bakarken baktığı kişinin kendisi olduğunu biliyordu. Onun olduğu taraf yırtılmış ve yerine Heeseung'ın bir fotoğrafı yapıştırılmıştı. Ve elbette, o fotoğrafta da Jake vardı ama onda da onun olduğu kısım yırtılmıştı. Fotoğrafa uzanıp yapıştırıldığı yerden çıkarttı ve daha yakından baktı. Arka tarafını çevirirken bir yazı bulmayı beklemiyordu.

'Onları hak etmiyorsun.'

Yazıya gereğinden uzun baktı. Üzerine düşündü ve gözyaşlarının düşmemesi için kendini sıkmak zorunda kaldı. Zilin çaldığını duyduğunda ise fotoğrafı sanki kırılgan bir şeymiş gibi yavaşça dağıtılmış kitaplarının üzerine koymuş, hiçbir şey almadan dolabını kapatmıştı. Bu halde ders dinleyebileceğini zaten sanmıyordu.

ɪ ᴡɪsʜ ᴡᴇ ᴅɪᴅɴ'ᴛ ᴇɴᴅ ᴜᴘ ʟɪᴋᴇ ᴛʜɪs ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin