9┆❝ When I saw you being arrested,
I knew there was no going back. ❞
726 wordsJay şaşkınlıkla ona bakarken Jake hâlâ onu etkileyen bu olayı yine atlatmaya çalışıyordu. Gözlerinden yine yaşlar akmaya başlarken ve elleri titrerken yine de kendini sevdiği çocuğa açıklamaya çalıştı.
"Ben... Ben bu haldeyken senin beni bir kere bile dinlememen Jay... Şoktaydım, beni hiç mi düşünmedin? Neden beni direkt katil olarak kodlamıştınız ki? Kimse bana ne olduğunu düşünmedi..."
"Jake... Neden, neden önceden anlatmadın?"
Onu omuzlarından tutup bakması için kendine çevirdiğinde Jake anında ittirmişti. Seviyor olabilirdi ama bunları hak etmemişti.
"Olayı benden duymadan, benimle konuşmadan ve ben ulaşmaya çalıştıkça tersleyen size neyi, nasıl anlatmamı bekliyordun? Eğer ben kendimi kanıtlamadığım sürece bana güvenmeyecekseniz kendimi kurtarmamın ne anlamı var? Yanımda olan arkadaşlarım, sevgilim yok bile."
Şu anda ağlasa bile sinirliydi ve titremesine rağmen sesi hâlâ yüksekti. Jay ona suçlulukla bakarken dili tutulmuş gibiydi. Başka bir şey diyemedi, bir şey soramadı. Bu suçluluğu sadece onu dinlemeden yargıladığı için olduğunu düşünmüştü Jake.
Ama sonra gittikçe yaklaşan siren seslerini duydu. Polisler parka geliyordu.
Eğer Jay ona yanlış bir şey yapmış gibi hüzünle bakmasaydı üzerine alınmazdı bile. Ama onun için olduğunu anladı. Onun için geliyorlardı. Jay onları çağırmıştı çünkü Jake'in itiraf edeceğini sanmıştı.
"Jay..."
"Jake, özür dilerim. Gerçekten özür dilerim-"
"Bu yüzden yapmak zorunda olduğunu zırvalıyordun."
"Bunu beklemiyordum-"
"Elbette beklemiyordun! Bana hiç güvenmedin ki!"
Ayağa kalkıp bağırırken Jay kafasını eğdi. Onun yüzüne nasıl bakabileceğini bilmiyordu. Tek istediği adaletin yerini bulmasıydı. Herkese göre Jake suçluydu, şimdi ne olacaktı?
Öylece durup yaklaşan polisin seslerini dinlerken Jay onun kaçmasını bekliyordu ama Jake yerinden hiç oynamadı.
"Onlarla gideceğim. Ve benim yaptığımı söyleyeceğim."
"Ne?"
Bu sefer kafasını hızla kaldırıp sorduğunda Jake sadece küçük bir omuz silkmiş ve arkasını dönüp uzaktan gözüken birkaç polise baktıktan sonra tekrar Jay'e bakışlarını çevirdi.
"İstediğin bu değil miydi?"
"Hayır, hayır bu değildi."
"Çok yazık... İkimiz için de."
Polisler bağırıp koşarak gelirken Jake onların silahlarını çıkartmasını göz ucuyla görüp ellerini havaya kaldırmıştı.
"Sadece keşke, keşke sonumuz böyle olmasaydı."
Bir polisin onu tutup ellerine kelepçe geçirmeden önce sadece Jay'in duyacağı şekilde konuştu. Jay ise o götürülürken hızlıca arkalarından gitmişti.
"Bekleyin! Ah, ben de geleceğim!"
»»————> ♡ <————««
"Bunu doğruluyor musun? Lee Heeseung'ı sen mi öldürdün?"
Sorgu odasında bir adam masanın üzerine ellerini yaslayıp Jake'e doğru eğilirken gencin gözleri kelepçeli ellerindeydi. Nasıl bu hale düşmüştü? Onlardan daha kötü bir haldeyken şimdi suçlu olarak yargılanıyordu.
"Evet."
Mırıldandığı cevapla adam ellerini çekti ve sorgu odasındaki cama baktıktan sonra yeniden Jake'e döndü.
"Hayır..."
Jay onları izlerken kendi kendine mırıldandığında yanındaki adam ona garip bir bakış atmanın ardından yeniden ikiliye dikkatini vermişti.
"Bize olayı anlatabilir misin? En başından."
Karşısındaki sandalyeye oturduğunda Jake bir süre konuşmadı. Gözleri bu odaya gelip sandalyeye oturduğu süre boyunca kelepçeli ellerinden hiç ayrılmamıştı. Heeseung'ın, gözleri önünde öldüğü anda gibi hissediyordu. Hâlâ şoktaydı, Jay'in yaptığı yüzünden hem hayal kırıklığına uğramış hem de şaşırmıştı, şimdi ise Heeseung'ı öldürdüğünü kabul ettiği için suçlu psikolojisini kaldırmaya çalışıyordu.
"İkisinin Jay ile yakın olmasını kıskanıp onunla tartıştım."
Sonunda bu cümle ağzından çıktığında polis içtiği kahveyi hızlıca bırakmış ve yutkunduktan sonra devam etmesini belirtircesine hmlamıştı.
"Birkaç gün sürdü. Belki yaklaşık bir hafta. Onunla aynı ortamda olmayı kaldıramadım. Gördüğüm her an sinirle doluyordum."
Sen kimseye o kadar nefretle dolmazsın. Asıl nefret ettiğin şey nefret duygusunun kendisi.
Jay'in içinden söyledikleri ona yardımcı olmuyordu ama yine de üzülüyordu.
"Beni o binanın üstüne çağırdı. Kimsenin orayı bilmediğini ve rahatlıkla konuşabileceğimiz bir yer olduğunu söyledi. Benden özür diledi ama ben hâlâ sinirliydim. Jay hakkında söylediklerini kendime yediremedim. İkisinin daha çok yakışacağını ve benim Jay'e olan sevgimin sadece heves olduğunu söylemişti."
Jake... bu kurguyu ne zamandır düşünüyorsun?
"Konuşurken üzerine doğru gittim. O da geriye giderken sonunda gidecek yeri kalmamıştı. Önünde durdum ve elimi göğsüne koyup hafifçe ittirdim."
"Neden en başında bunu itiraf etmedin?"
"Aklanabilirim sandım. Jay'i bunu yapmadığımı inandırıp devam edebilirim diye düşündüm ama kimse beni dinlemedi bile."
"Pekâlâ, bu kadarmış. İstediğimizi aldık."
Adam sorgu odasından çıktıktan birkaç saniye sonra içeriye iki kişi girdi ve onun ardından Jake'i tutup çıkardı.
"Hayır, anlattıkları doğru değil! O yapmadı, Heeseung dengesini kaybedip düştü. Birbirlerinden özür dileyip barışmışlardı bile."
"Bu sana oyun gibi mi gözüküyor?! Ciddi bir iş yapıyoruz burada! Önce katilin o olduğunu söyleyip gelmemizi ve itiraf edeceğini söyledin, şimdi de o yapmadı mı diyorsun?!"
Jay'in yanındaki polis ona bağırırken Jay geri çekilmeyip karşısında dikilmiş ve gözlerini gözlerine dikmişti.
"Yalan makinesine bağlayın."
"Pardon? Bir ergenden emir almayacağım."
"İşini düzgün yapmak istemiyor musun?"
Birbirlerine kafa tuttukları birkaç saniyelik bakışmanın ardından adam geri çekildi ve odadan çıktı. Uzaklaşırken Jay'in duyabildiği tek bir cümle vardı.
"Poligraf uzmanı Bayan Shim'i çağırın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ɪ ᴡɪsʜ ᴡᴇ ᴅɪᴅɴ'ᴛ ᴇɴᴅ ᴜᴘ ʟɪᴋᴇ ᴛʜɪs ✓
Fanfiction| ᴇɴʜʏᴘᴇɴ | | ᴊᴀʏ ᴘᴀʀᴋ × ᴊᴀᴋᴇ sɪᴍ | "Sadece keşke, keşke sonumuz bu şekilde olmasaydı." | ! | Mutsuz son.