Number Eight-Umbrella Academy
∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷
"You Know What They Call A Hero Who Doesn't Listen To Anyone, A Villain"
∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷
Bir Buçuk Hafta Sonra
Akademi'ye geldiğimden beri on gün geçmişti. Bu sürede bir tane görev olmuş ama babam gitmeme izin vermemişti. Daha çok antrenmanlı olmalıymışım falan. Bir sonrakinde gideceğimi umarak günümü avluda çalışarak geçirmiştim.
Onun dışında Diego sert görünümlü bir çocuk olsa da beni iç dünyasına kabul etmiş ve arkadaş olmuştuk. Five'la da arkadaştık, yıllardır aradığı çalışma arkadaşını bulmuşçasına kabullenmişti beni ve her gün ders saatinde beraber çalışır olmuştuk. Klaus'la da aramız iyiydi, aslında hepsiyle iyiydi. Sadece Allison ve Luther'la pek konuşmuyorduk, gerçi onlar birbirleri dışında kimseyle iletişim pek kurmuyorlardı. O yüzden pek garipsemiyordum.
Bugün de sabahın köründe uyanmış, giyinmiş, kahvaltımı yapmış sabah antrenmanları için diğerleriyle avluya ilerliyordum.
"Bugün tekli antrenmanlarınız var, salı günü çalıştığınız hareketlerin üzerinden geçin." babamın dedikleriyle avlunun köşesindeki benimsediğim yere gittim. Dövüş hareketlerine çalışırken bir süre sonra izlendiğimi fark edip etrafıma baktığımda çalışmamız gereken hareketleri unuttuğundan beni izleyen bir Klaus gördüm. Gülümseyip yanına gittim.
"Bak buna çalışacaksın." dedim hareketi gösterip. Bana teşekkür edince yerime dönüyordum ki babamızın sesiyle durdum.
"8 Numara yerinden ayrıldığın için cezalısın. Akşam yemeğine inmeyeceksin."
"Sadece Klaus'a hareketi gösteriyordu." Five'ın sesiyle ona döndüm. Bizi mi izliyordu?
"Seni ilgilendirmez 5 Numara." Bana bakıp ekledi. "Cezalısın. Bu akşam."
Yapabileceğim daha iyi bir şey olmadığından kafa salladım ve egzersize devam ettim.Birkaç saat sonra egzersiz bitti. Ben de Diego'nun odasına gittim mola saatimizde. Bir yandan bir şeyler karalarken bir yandan da Diego'nun dışarıdaki hayat hakkında sorularını yanıtlıyordum.
"Peki sokakta iki yıl nasıl dayandın?"
"Kolay değildi ama alıştım. Farklı kişilerin vücutlarına büründüm, bir işte bile çalıştım. Bir keresinde bir kadının kılığındaydım yolda yürürken bir anda dört beş yaşlarında bir çocuk bana 'Mary teyze' diye koşup yapıştı. Ben de mecbur Mary teyze rolüne uydum ve tüm günümü çocuk ve annesiyle lunaparkta geçirmek zorunda kaldım. Bu hiç hoş değildi çünkü çocuk her bindiği alette kustu ve ben Mary teyzesi olarak temizlemek zorunda kaldım." dediğimde Diego bir kahkaha patlattı.
"İnanamıyorum, dışarı çıkmak isterdim."
"Emin ol o kadar da iyi bir yer değil." dedim ama yüzünde bir hayal kırıklığı görmedim. Muhtemelen yine de buradan iyi olacağını düşünüyordu.
Öğlen yemeğine kadarki vaktimi Diego'yla geçirip yemeğe indim. Akşam yemeğini yiyemeyeceğimin bilincinde çok yemeye çalışsam da midem almadı. Sokakta ve yetimhanede geçirdiğim yıllarda bünyem açlığa alıştığından bu benim için zordu.
Öğlen yemeğinden en fazla yarım saat sonra da kustum. 'Keşke hiç zorlamasaydım.' diye düşündüm.
"Daha iyiysen odana geçelim babam birazdan öğlen egzersizleri için bağırmaya başlar." Vanya'ya onaylar şekilde kafa salladım ve tuvaletten çıkıp odama gittik. Midem bozulunca tuvalete gitmiş, uzun süre dönmeyince de Vanya şüphelenip gelmişti.
"Sağ ol." dedim yardım ettiği için.
"Ne demek." diyip odamdan ayrılınca ve babam çalışma saatimizin geldiğini söyleyince güçlerimiz çalıştığımız antrenmana başladım.
Antrenman saati boyunca sadece bir elin parmağı kadar kişiye dönüşebilmiştim. Hiç enerjim yoktu çünkü. Ben de babam fark etmesin diye çalışır gibi yapıp çoğunlukla dinlemiştim. Kardeşlerim akşam yemeğini yerken biraz uyumuştum.
∷∷∷∷∷∷∷∷∷
"Sydney sen iyi misin?" Diego, babam ders saatinde konuşmamızı istemediğinden kitabı bana yaklaştırmış işaret ettiği soruyu sorar gibi demişti bunu.
"Evet iyiyim neden?" dedim ben de soruyu çözer gibi yaparken.
"Bayılacak gibi duruyorsun." Yemediğim akşam yemeğinden sonra ders saatinde Grace'in benim için aldığı yeni kitaplardan çözüyorum. Ve cidden bayılacak gibi hissediyordum. Bünyem aşinaydı aslında açlığa. Ama son bir buçuk haftadır gayet iyi beslendiğimden bugün öğlen ve akşam yemeği yemememi garipsemişti vücudum.
Diego geri önüne dönünce ben de dikkatimi sorulara vermeye çalıştım. Yine de başarısız oldum ve iki saatin sonunda az buçuk soruyla günü kapattım. Saat babamızın belirlediği yatma saatine gelirken odama çıktım ve yatağıma uzandım.
Beynim sadece açlık hissine odaklandığından uyuyamadan bir süre tavanı seyrettim.
Biraz sonra kapıdaki hareketlilikle o yöne baktığımda elinde bir tabaka yaklaşan Five'ı gördüm.
"Üzgünüm aslında yemekten hemen sonraki molada getirecektim ama babam tahmin etmiş gibi tüm mola boyunca mutfakta durdu. Ancak şimdi getirebildim."
"Gerçekten çok teşekkür ederim." dedim ve tabaktaki fıstık ezmesi ve marshmellowlu sandviçi yemeye başladım. Tabaka tek bir kırıntı bile kalmayınca baya kendime gelmiştim. Five'a defalarca teşekkür ettikten sonra biraz sohbet etmiştik. Ardından da artık yatmamız gerektiğini yoksa bu sefer bir gün boyunca açlık cezası alacağımızı söyleyip gitmişti.
O akşam cidden çok iyi gelmişti Five.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐍𝐮𝐦𝐛𝐞𝐫 𝐄𝐢𝐠𝐡𝐭
Fantasy1 𝙴𝚔𝚒𝚖 1989'𝚍𝚊 𝚎𝚜𝚛𝚊𝚛𝚎𝚗𝚐𝚒𝚣 𝚜̧𝚎𝚔𝚒𝚕𝚍𝚎 𝚍𝚘𝚐̆𝚊𝚗 43 𝚋𝚎𝚋𝚎𝚔𝚝𝚎𝚗 𝚋𝚒𝚛𝚒 𝚘𝚗 𝚊𝚕𝚝ェ𝚜ェ𝚗𝚊 𝚐𝚎𝚔𝚍𝚒𝚐̆𝚒𝚗𝚍𝚎 𝚁𝚎𝚐𝚒𝚗𝚊𝚕𝚍 𝙷𝚊𝚛𝚐𝚛𝚎𝚎𝚟𝚎𝚜 𝚝𝚊𝚛𝚊𝚏ェ𝚗𝚍𝚊𝚗 𝚎𝚟𝚕𝚊𝚝 𝚎𝚍𝚒𝚗𝚒𝚕𝚒𝚛 𝚟𝚎 𝚂̧𝚎𝚖𝚜𝚒𝚢𝚎 �...