12; yüzün gökyüzünde bakamıyorum, havada nefesin var boğuluyorum

891 94 114
                                    

5k uzunluğunda ve jeongguk'un hayatını, taehyung ile tanışmalarını konu alan bir bölüm oldu yorumlarınızı, fikirlerinizi çok merak ediyorum belirtirseniz inanın çok sevinirim :'

🦢

belini ger, bacaklarını arala. kollar yukarı, etrafında dön ve... zıpla.

koreografiye son vermek için yapmam gereken yalnızca dört adımken zihnimin yükünü sırtlanmış bedenim sürekli tökezliyor, yapmam gereken yumuşak hareketleri yapamıyor, zıplamam gereken yüksekliğe ulaşamıyor ve yere çakılıyordum. saatlerdir böyleydi. tamamen darmadağın bir şekilde pratik yapıyordum fakat hayır, başaramıyordum. koreografinin tamamını bir türlü tam halde yapamıyordum ve damarlarıma nükseden siniri de fark ediyordum geçen sürede.

düştüğüm zeminde bıkkın bir nefes bırakıp tekrar ayaklandım. odayı dolduran melodi bu sırada başa sarmış, birkaç saniye dahi olsa soluklanmamın önüne set çekmişti.

"tamam... bu sefer yapacaksın jeongguk!"

aynada yorgun bakışlarına karşılık verdiğim aksime bakarak mırıldandım ve ritme ayak uydurarak yapmam gereken hareketlere göre bedenimi şekillendirdim. koreografinin yarısına kadar başarılı bir şekilde devam ederken, bedenimi bacaklarım yardımıyla öne ittirip parmak uçlarımda havaya zıpladığım ve sabit şekilde zemine inmem gereken kısımda; önceki denemelerim aksine parmak uçlarımda yere inemedim. saniyeler içinde bedenimin yükünü artık taşıyamayan yorgun parmak uçlarım sarsıldı ve ayak bileğim büküldü. yalnızca iki saniye içinde bedenim yana devrildi ve ayak bileğimde hissettiğim keskin acıyla yere kapaklandım.

"siktir!"

dudaklarım arasından refleks olarak kaçan mırıltıyla elimi ayak bileğime atıp ovuşturdum fakat acı öylesine keskindi ki dokunduğum an sızlıyordu ayak bileğim. bu yüzden elimi ayak bileğimden ayırarak derin bir nefes aldım. endişeler serpiştirilmiş bakışlarım birkaç saniye bileğimde dolaşırken gözlerimdeki netliği kaybettiğimi fark ettim. ardından göğsüm kesik bir nefesle havalandı, aynı anda kucağıma koyduğum ellerim üzerinde ıslaklık hissettim. saniyeler içinde yığılmak üzere olan bedenimi zemine bıraktım ve hıçkırarak ağlamaya başladım.

hayır, bu yalnızca acıyan ayak bileğimden kaynaklanan gözyaşlarım değildi. ruhum acıyordu benim. bedenim ile, tüm kemiklerim ile acıyordum ben. sebebi belliydi elbet, taehyung.

kim taehyung varlığı ile tüm dengelerimi altüst ediyordu, yokluğuyla aynısını yaşatmamışçasına. üç buçuk ay öncesinde artık tüm enkazlarımı hazmetmişken, yeni enkazlara gebe bırakıyordu ruhumu. inanın, var oluşunun benim için böylesi acı verici olacağını hiçbir şekilde tahmin edemezdim çünkü hadi ama! kim taehyung'un gülüşlerinden soluklanmıştım ben. nefeslerim onun çilek kokusundan meydana gelmiş, uzuvlarım onun elleri altında devam ettirebilmişti görevlerini. kim taehyung'un var oluşu yaşamın var oluşuydu benim için.

şimdi ise... nefeslerini yanıbaşımda alıyor oluşu, yüzüme bakıyor oluşu dahi acıtıyordu her bir parçamı. neden böyle hissediyor olduğumu biliyordum elbette. ben kim taehyung'un soluklarımdaki, tenimdeki varlığına aşinaydım; başka kokularda, uzak tenlerde olan bedenlerimize değil. ben taehyung'un bütün sarılmalarını, tüm öpüşlerini, tüm sevgilerini tatmışken şimdilerde birbirimize uzak olduğumuzdan varlığı böylesi acıtıyordu canımı. iki yabancı gibi oluşumuz, düşüncelerimizin dahi birbirinden bu kadar uzak oluşu yaralıyordu beni.

zihnimde sürekli kim taehyung'u sorgulatıyordu bu durum bana. "nasıl bu hale geldik biz?" diyerek ayrılığını sorguluyordum. bana olan tavırlarını, sözlerini sorguluyordum ve artık öyle bir durumdaydım ki, düşüncelerimi taşıyamıyordum. sürekli baş ağrılarım için ilaçlar alıyor, dalgın bir şekilde dans pratikleri yapıyor ve gün içinde yapmam gereken çoğu şeyi aksatıyordum. yalnızca zihnimin hapishanesine kapatılmış "ben" ile yüzleşmeye çalışıyordum ve bu... sahiden de acı vericiydi.

hasretinden prangalar eskittim, taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin