pazar günüydü, iki saate yakın zamandır uyanıktım. yatağımda uzanmış bir halde duvarları seyrediyordum yalnızca. ne kadar zamandır yapıyor olduğumu bilmiyordum fakat yüzümü yıkamak için bile olsa kalkmamıştım henüz.
aylar sonra taehyung ile ilgili bir rüya gördüğümden huzursuz bir vaziyette uyanmıştım uykumdan, henüz saat dört iken. eskiye dair gülüşlerimizden bir kesitti bilinçaltımın oynattığı. bana ait olan eski evimde, gri kanepemde onun hemen göğsü üzerine uzandığım; onun saçlarımı öpücükleriyle süslediği, parmak uçlarıyla sevgisini bıraktığı bir anıydı.
ağlayarak uyandım uykumdan.
dokunuşlarına, öpücüklerine olan hasretimden mi yahut tüm o tatlı anların yalnızca geçmişin göğsüme sapladığı kırıklardan oluşu için mi ağladığımı kestiremiyordum. fakat göğsüm acıyordu. en net hissettiğim buydu. uyandığımdan bu yana göğsüme batan bir şey vardı. biliyordum ne olduğunu elbette.
kim taehyung'un kalbimin ortasında bıraktığı aşkıydı o, batıyordu.
yıl da geçse aylar da geçse üstünden, mevsimler değişse de, çok kez güneş doğsa da batsa da kim taehyung'un aşkı her daim kalıvermişti yüreğimin tam ortasında. bir mayıs günü düşüverdiği yüreğimden kaç mayıs geçse de çıkmamış, kalıvermişti oracıkta tüm anılarıyla.
sırf bu yüzden taşınmıştım ya evimden. senelerdir yaşadığım evimden, yokluğuyla geçirdiğim bir yılda her gün üzerime yürüyen o duvarlardan kaçmak istemiştim. fakat çok sonraları anlayabilmiştim mesele duvarlarda değildi, ev değildi. ev yalnızca duvarlardan, eşyalardan oluşmuyordu ya! asıl mesele hatıralardı, geçmişe dair anılardı. o zamanda tatlı olsalar dahi sonrasında tüm ruhumu acılar içinde bırakacak kadar üzen anılardı. ben o ev ile birlikte yalnızca taehyung'u değil, anılarımızı da silmek istemiştim. onu tüm zihnimden silmek istemiştim. kalbimden silmek, tenimden silmek...
şimdilerde düşündüğümde epey komik bir eylemdi benim için. zihnim hâlâ berrak iken neyden kaçıyordum sanki? kimden kaçıyordum? nereye kaçabilirdim, kalbim de zihnim de tamamen o iken? gülünçtü işte.
kim taehyung yıllar öncesinde de şimdi de tümüme sahipti benim, tüm benliğime.
kim taehyung benim tüm sabahlarım, akşamlarım; tüm hüzünlerim, sevinçlerim; tüm kalbim, zihnimdi. taehyung bana dair her şeydi. anlatamazdım.
seoul'ün tüm sokaklarını onunla gezmiştim ben. yağmurlarımda onunla ıslanmış, üşümüştüm. saçak altına sığındığımızda varlığıyla ısınmıştım ben. ilk pikniğimi onunla yapmış, öpücükler çalmıştım dudaklarından. sahip olduğum tüm çiçekler onun ellerinden uzatılmıştı bana. okuduğum tüm kitaplarda izini aramış, her şarkıda onu söylemiştim ben. kokusunu aylarca yastığımda solumuş, onun kıyafetlerini ağırlamıştım tenimde. sessiz bir gecede, sabahın dördünde, bir parkta onunla dans etmiştim. saçlarından öpmüş; tenimde dokunuşlarını, izlerini misafir etmiştim. tüm hepsi hayatımda bir kez olsun yapmadığım ilklerdi benim için. tüm ilklerimi taehyung ile yaşadım. hayır, hayır! ben taehyung ile yaşadım.
her şey böyle iken ilk hayalkırıklığımı da taehyung ile yaşamıştım elbette.
tüm detaylarıyla hatırladığım bir mayıs günüydü o gün. aylar boyu akademide belirlenen birkaç kişi ile birlikte 'kuğu gölü balesi' kategorisinde olacak yarışma için pratik yapmışken nihayet yarışma günü gelmiş ve hepimiz seoul'ün en büyük sahnelerinden birinde sahne almak üzere bulunuyorduk.
kuğu gölü balesi özel bir danstı. çoğu balerin ve balet bu dansın ardındaki hikayeyi bilirdi. bu yüzden sahne alacak arkadaşlarımın her biri izlemesi adına gönlündeki kişiyi davet etmişti. benim davet ettiğim isim belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hasretinden prangalar eskittim, taekook
Fanfictionmayıstı, seni o yüzden bağışladım. bir mayıstı, avuçlarımda yaralı kelebekler taşımayı öğrendim. [balet jeongguk, eğitmen balet taehyung; texting-düzyazı] nisan 2022