Tarih: 05.08.19
Merhaba Jungkook, daha önce günlük yazdım fakat hiç mektup yazmamıştım ve doğal olarak nereden başlasam bilemiyorum. Birçok örnek okudum fakat hepsi farklıydı, sanırım insanlar mektupları içlerinden geldiği gibi yazıyorlar, öyleyse bende bu şekilde yapacağım.
Sevgili Jungkook, benim tavşanım, sevgilim, bir tanem... bu mektupları yazmak için çok düşündüm aslında, bakma böyle belki kolay kolay yazıyormuşum, her bir kelimem dimağımdan kağıda hızlıca dökülüyormuş gibi düşünme; yazdığım cümleleri kurmak, içimdekileri kağıda aktarmak o kadar zor ki şimdiye kadar ilkini yazmak için bile beş kağıdı çizip kenara koydum.
Jungkook, bu mektuplar benden sana, senin bana bıraktıklarının eseri. bakma öyle kaşlarını çatıp, seni suçlamıyorum. Şu an bile farkındayım her şeyin fakat sana belli etmemeye çalışıyorum Jungkook, bunu okuduğunda ne halde olurum bilmiyorum ama umarım ben vermeden bulmamışsındır.
Uzun zamandır farkındayım aslına bakarsan, sadece başın çok kalabalık olduğundan müsait olduğun zamanlarda birde bu konuyu açıp seni boğmak istemiyorum sevgilim fakat, bunu okuyorsan daha doğrusu sana verdiysem çoktan konuşmuşuzdur. Dileğim meseleyi halletmemiz ve bu mektubu ve sonrasında yazacak olduğum mektupları yakmam fakat sanırım böyle bir ihtimal için artık çok geç.
Biraz sana benim gözümden kendini göstermek istiyorum; seni ilk gördüğüm zaman kampüsün bahçesinde elinde gitarınla bir beste çalmaya çalışıyordun, eksiksiz her gün, aynı saatte ve aynı yerde besteni çalıyordun. Zamanla besteni ilerletmeye başladığında ise bende sana alışmıştım, derslerden çıktıktan sonra elimdeki sütlü kahvem ve sandvicim ile gelir bir ağacın gövdesine yaslanır seni dinlerdim.
Eğlencem bundan ibaretti, tüm eğlencem.
Bir gün yine yeni bir şeyler deniyordun bestenin devamı için, hatırladın mı? bestenin bir kısmında takılıyordun, çok fazla takıldığın ve moralin bozulduğu için yanına gelip sana 'Yanlış anlamazsan takıldığın yere yardım etmek isterim' demiştim. O gün bana kızacaksın ya da sinirleneceksin diye o kadar korkmuştum ki, sen cennetten düşmüş bir melek olduğunu kanıtlayıp ilk önce şaşkın bakan sonra ise gülümseyen suratın ile gitarı benim elime vermiştin.
Çaldığın ve kendin bestelediğin notaları hatasız bir şekilde gitarın tellerine dökmem seni şaşırtmıştı fakat bestene benim sayemde eklediğin, daha doğrusu düzelttiğin kısım ile bana minnettar olduğunu belirtmiştin. Ders saatim için alarmım çaldığında yanından hızlıca kalkıp kampüse gitmek zorunda kalmıştım, hala unutamıyorum o hızlı ama yüzümde gülümseme ile koştuğum ve öncekilerden daha renkli gelen kampüs koridorlarını.
Jungkook, sen benim için gökten düşmüş bir melektin sevgilim, hayatıma renk ve mutluluk kattın.
Sonraki gün bu kez beni sen fark ettin 'Hey, gizemli kız' diyişin hala kulaklarımda yankılanıyor. O gün yakınlaşmıştık, bir çift arkadaş gibi. Senden başka kimsem yoktu, ilk arkadaşım sendin iki yıllık üniversite hayatımda.
Gerçekten çok mutluydum, beni alıp götürdüğün lokantalar, eğlence mekanları, kütüphaneler ve en mükemmeli ise müzikal ve konserler.
Onca şeyi bu kadar zamanda nasıl yapmışız hiçbir fikrim yok, iyi ki tanımışım seni, iyi ki girmişsin hayatıma o gün, iyi ki diyorum şu an yaşadıklarımıza rağmen seni duyup dinlemişim orada. Düşünüyorumda biz çok güzeliz Jungkook, yazık etmeyelim diyorum kendi kendime fakat bunu düşünen tek taraf benim sanırım.
Mektupların devamı gelecek ama sen şimdi kendine iyi bak. Gerçi şimdi elinde destelidir belki, yine de günde beş paket içtiğin muzlu sütlerini aksatma Jungkook.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards » liskook
Fanfictionİskambilden yapılmış bir ev, içinde biz Lalisa Manoban & Jeon Jungkook ( bu kitap travma tetikleyici içerikler bulundurabilir ) 2022, protraste