Tarih: 25.09.19
Sevgili Jungkook, söze nasıl başlamam gerektiğini yine bilmiyorum. Benim için böyle şeyler kolay değil, benim işim nota yazmak ve onu melodilere dökmek. Benim işim hiçbir zaman sevgilime ayrılık mektubu yazmak olmadı, ilk mektubu yazdığımdan bu yana her ne kadar bundan hoşnutmuşum gibi görünse bile böyle değil... Dün gördüklerim ile sana karşı içimde bağlı olan güçsüzleşmiş ipler tamamen koptu, sen başkasının elini tuttun, başkasına parıldayan gözlerin ile baktın, başkasına o mükemmel tavşan gülümsemeni sundun. Sen...sen sonunda bunu da yaptın. ben bekliyordum ki evren heryerimden yaydığım negatif enerjiyi biraz olsun hisseder, belki hayatıma pozitiflik katmak ister ve bir şekilde seni bana çevirir ama nafile... umudu çoktan kesmem gerekmiş, kestim artık umut falan kalmadı bende.
Sana bahsetmiştim önceki mektuplarda, bilmediğin çok şeyler var diye belki bilmeyi hala hak etmiyorsun ama bunları artık birine dökmem gerekiyordu. Senin bana son zamanlarda yaşattıklarından sonra ise sanırım anılarım tetiklendi ve kabuslara dönüştü, göz altlarım morarık uyanmaktan yoruldum ama sen bana bir kere bile sormadın ya da görmedin bile beni, fark etmedin. Tabi ben neyi konuşuyorsam hala, her şey ortada başka birini seviyorsun ben hala burada sana aciz aciz bir umut bir şeyler geveliyorum. Bunların senin için hiçbir öneminin olmadığını biliyorum, belki önceden öyle düşünmüyordum ama artık eminim.
Ben küçükken babamı kaybettim Jungkook, bunu biliyorsun babasız büyüdüm. Babamı kaybettiğimizde zavallı annem ikimizinde masraflarını karşılayamayıp işe girmişti, ben ise 10-11 yaşındaydım, okula gidiyordum. Fakat sabahçı olduğumdan akşam eve geldiğimde kimse olmuyordu ve korkuyordum. Annem benim için üst komşumuz ile konuşmuş, eve geldiğimde onlarda vakit geçirip geçiremeyeceğimi sormuştu. Üst katımızda oturan ise benden bir beş altı yaş büyük oğlu olan bir aileydi. Kadın onayladı, zaten hep bir kız çocuk istiyormuş o da öyle demişti yani hatırladığım kadarı ile. Ben okuldan döndükten sonra onlarda durmaya başlamıştım, abim olarak gördüğüm kişi sürekli kendisini odaya kapatır çıkmazdı. Birgün yine okuldan gelmiş onların evinde kullanılmayan salonda sehpananın yanında ödevlerimi yapıyordum. Anlamadığım yerler vardı, oraları annemle akşam yaparım diye işaretleyip geçiyordum. Komşumuz olan teyze ise markete kadar gideceğini, bir şey isteyip istemediğimizi falan sormuştu. Bende bir şey istemediğimi söyleyip kitabıma dönmüştüm, ödevime devam ederken arkama oturan abim olarak gördüğüm kişi ile ilk önce kaşlarımı çattım ama umursamadan ödevlerimi yapmaya devam ettim. Bana anlamadığım bir yer olup olmadığını sordu, bende yaptığımı söyleyip ödeve devam ediyordum ki ellerini atletimin üzerinden göğüslerimin üzerine koyup sıkmaya başladı, garipsedim ama o zamanlar bir şey bilmediğim için ödevime devam ettim. Göğüslerimi sıkmaya devam ettiğinde elini atletimden içeri sokup daha fazla sıkmaya başlamıştı, en sonunda tabi ben acıması ile söylendiğimde koltuk altlarımdan tutarak beni koltuğa yatırıp üzerime eğildi ve dudaklarımı öpmeye başladı. O kadar midem bulanıyordu ki, o yaşımda ne olduğunu ne yaptığını bilmesem bile o kadar midem bulanmıştı ki. Onu itmeye çalıştım çok kez ama itemedim, atletimi sıyırıp göğüslerimi öptü kaç sefer, dilini gezdirdi, ağladım...çok ağladım. Elini eşofmanımdan içeri sokmuştu ki annesinin arabasının kilitlenme sesini duydu ve beni bırakıp odasına geçti. Ben ise kitaplarımı toplayıp ağlayarak evimize indim, bir şey lazım olur diye anahtarım bende duruyordu.
O gün atlattım ama o günle sınırlı kalmadı Jungkook. Kabusum her zaman devam etti, taa ki üniversiteyi kazanıp Kore'ye gelebilme şansı kazanana dek. Anneme her şeyi anlatmıştım, o çocuk ne hikmetse bir trafik kazasında ölüp gitti. Ben karıncaya bile üzülürken o gün üst komşumuzun vefat eden oğlunun ölümüne kahkaha atmıştım. O kadar acıydı ki kahkaham, o kadar içtendi ki. Sonra gözlerimden süzülen yaşları saymıyorum bile, mutluluktan ağlamıştım. Kurtuluş olmuştu belkide ama gitmişti hayatımdan.
Kore'ye geldiğimde içime kapanıktım, arkadaşım yoktu. Üniversite başladığında hep tek takıldım, başlamadan önce de tektim. Sonra sen girdin hayatıma, yakıverdin ışıkları. Hani diyorum ya hayatıma renk kattın diye, ben daha fazla kötü şey görmemek için kapatmıştım renkleri Jungkook çünkü ben hep renklerin kötülüğü bir mıknatıs misali çektiğini düşündüm, bir insan ne kadar fazla renklendirirse hayatını, başına o kadar kötü şeyin geldiğine inanmıştım. Sen geldin, hayatım yeniden renklendi, birkaç arkadaşım oldu a sosyalliğimi yendim. Şimdi...şimdi yeniden gitti renkler.
Renklerim bu sefer elimden alındı, onları bu sefer ben kapatmadım.
Babamı kaybettim, çocukluğumu kaybettim, ortaokul ve lise yıllarımı kaybettim... benim elimde olan tek şey annem ve sendin Jungkook. Şimdi sen, en yakın arkadaşım ile çıkarken ben sana ne diyebilirim? Ona o kadar güzel baktın ki, bana ilk tanıştığımız zamanlarda baktığın gibi baktın ona Jungkook. Elini tuttun, gülümsedin. Belki öylesine bir kız olsaydı canım bu kadar yanmazdı ama o kızın yakın arkadaşım Rosé olması beni yürek ağrısının en büyüğüne sürükledi Jungkook. O kadar kötü bir durumdayım ki eserinle gurur duymalısın. İstediğin buysa elde ettin, başardın Jungkook.
Hayat bana hiçbir zaman gülmedi, hayat benden sevdiklerimi aldı, hayat benden gülümsememi aldı, hayat benden hayallerimi aldı, hayat benden babamı aldı, hayat benden çocukluğumu, masumluğumu aldı. Şimdi de sen, seni aldı Jungkook.
Sıradaki senmişsin.
Hayat bana gülmedi, gülmeyecek. Ama ben asık suratına alıştım, bu yediğim son tekmeydi ve aklımı başıma getirdi. Kendimden ve annemden önemli hiçbir şey yok hayatta, olmadı, olamaz. Ne yaparsam ikimiz için çabalayacağım, ne yaparsam annem için yapacağım, annem için yaşayacağım ben çünkü ben ölmek istiyorum.
Annem olmasa iki saniye durmam dünyada, o beni buraya, yaşama bağlayan ince bir ip. Halatlarımı kestiler benim.
Bu yanımı sana hiç açmadım, senin getirdiğin renkler anıların siyahlığı ile solar diye sana hiçbir zaman anlatmadım. Artık umrumda değil çünkü çoktan karanlığın en dibine gömüldüm ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards » liskook
Hayran Kurguİskambilden yapılmış bir ev, içinde biz Lalisa Manoban & Jeon Jungkook ( bu kitap travma tetikleyici içerikler bulundurabilir ) 2022, protraste