"Orospu çocuğu! Sen kimsin benim arkamdan atıp tutuyon lan!"
Minho, Hyunjin'in üstüne çıkmış yumruklarını yüzüne çekinmeden geçiriyordu. Fakat Hyunjin, akıllanmadan sinir bozucu kahkahasını atmaya devam ediyordu.
"Ne gülüyorsun lan?!"
Minho, yumrukları kesip yakasından tutarak sarstı.
"Ah, Minho...çileğinin artık sevmiyor olması hoşuna gitmedi mi?"
Bir yumruk daha geçirdi.
"Bana bak Hyunjin, ne yapıp ediyorsun o yanlış anlaşılmayı düzeltiyorsun."
"Düzeltmezsem?"
Minho, yüzüne korkutucu gülümsemesini yerleştirdi.
"O zaman kız kardeşin için endişelenmelisin."
Hyunjin, tekrar güldü.
"Yeji ile arkadaşsın Minho. Ona zarar veremezsin ki sen.""Ben değil, kardeşinin peşindeki sapık. Ona engel olmam ve başına neler gelir bilemiyorum."
Hyunjin'in yüzündeki gülümseme silinirken, sinirle soludu.
"Orospu çocuğu."
Minho, kahkaha attı bu sefer.
"Anlaştığımıza sevindim. Şimdi, siktir git yediğin bokları temizle."Hyunjin'in üstünden kalktı ve onunda kalkmasını bekledi. Beraber okulun arka bahçesinden ayrılırken Minho, Hina'yı görmesi ile başı ile orayı işaret etti Hyunjin'e. Hyunjin, sinirle solurken Hina'nın yanına ilerledi.
Ağacın altındaki bankta oturup müzik dinleyen Hina, ona doğru gelen Hyunjin'i fark etti. Korkusuna engel olamadı. Çünkü, uzaktan onlara bakan Minho'yu da görebiliyordu.
Ayrıca Hyunjin'in yüzündeki kızarıklıklar kavga ettiklerini işaret ediyordu. Sabır dilercesine soludu Hina. Minho, zaten onu reddetmemiş miydi? Neden hala uğraşıyordu?
"Hina, konuşabilir miyiz?"
Sadece kafasını salladı, Hina. Hyunjin, yanına oturdu.
"Minho hakkında söylediklerim...yalandı."
Hyunjin, aklında çakan ani şimşekle başka bir şey düşündü ve hemen tekrar konuşmaya başladı.
"O, sana söyleyemiyor ama sana çok aşık. Benden duymuş olma, söyleyemiyor diye biraz kızdırmak istedim ben onu."
Hina'nın anında kalbi hızlanırken, heyecanla konuşmaya başladı.
"Cidden mi?"
"Tabii ki! Ben, yakın arkadaşıyım sonuçta."
"Tanrım! İnanmıyorum."
Uzaktan onları izleyen Minho ise bu ani ruh değişimlerine anlam veremedi. Kaşlarını çattı, Hyunjin'in yine bir piçlik yapmamasını diledi.
"Sen, söyleme benim söylediğimi. Bir süre anlayışla iyi davranırsan, o sana açılır eminim."
"Ay! Tamam!"
Hina'ya bir süre daha gaz verdikten sonra, Minho'nun yüzüne bile bakmadan ayrıldı oradan. Minho, içindeki korku ile Hina'nın yanına ilerledi.
"Yanına oturabilir miyim acaba?"
Hina, başını hızla telefonundan kaldırdı. Heyecandan konuşamıyordu resmen.
"T-tabii."
Minho, usulca oturdu. Onu rahatsız etmek istemiyordu.
"Artık kızgın değilsin değil mi?"
"H-hayır, değilim. H-Hyunjin, yemiş bir haltlar."
Minho, Hina'nın kekeleyerek konuşmasından rahatsız olduğunu düşünerek hızlıca kalktı.
"Şey, beni hoca çağırmıştı gitmem lazım."
Hina, kafa salladı. Minho, yanından uzaklaşınca da kendini dövmeye başladı. Yaptığı heyecan onu yanlış göstermişti.
"Of! Salak ne yapıyorsun sen ya?" Kendi kendine konuşup, tokat atıyordu. Önünden geçen insanlar garip garip bakıyorlardı. Bunun içinde ayrı bir utanıp, koşarak okula girdi.
Bu aptallar ne zaman birbirlerine karşı açık olacaktı, Tanrı bilir...
▪︎
Cidden batırdım.
Bir kitabı daha bok ederek iyi akşamlar diliyorum <3