Seoul Lisesi öğrencileri için sıradan bir Pazartesi günü. Ryujin ve Chan planlarını yürürlüğe koymak için, Minho'nun müzik sınıfına girmesini bekliyorlardı.
Öğle yemeğinin bitmesine on beş dakika kalmıştı fakat Minho şaşırtıcı bir şekilde hala müzik odasına gitmemişti. Onun yerine sırasında oturmuş telefonundan oyun oynuyordu. Hina ise kafeteryada sınıf arkadaşları ile sohbet ediyordu.
Chan ile Ryujin, Minho'nun sınıfının önünde saklanarak onu gözetliyorlardı.
"Normalde müzik sınıfından zor çıkarırız, bugün gitmeyeceği tuttu." Diye söylendi Chan.
Bir anda ayağa kalkan Minho ile Ryujin söylendi bu sefer.
"Sonunda amına koyayım! Götü yapıştı sıraya."
İkili duvara iyice sindiler. Önlerinden onları görmeden geçen Minho'nun peşine takıldılar. Müzik sınıfına ilerleyen Minho ile Chan Ryujin'i durdurdu.
"Sen şimdi git Hina'yı hallet. Minho bende. Hina da girince direk kitleriz kapıyı. Orada olacağım."
"Tamamdır." Dedi ve hızla Hina'nın yanına uçtu Ryujin.
Kafeteryaya ani girişi ile dikkatleri üstüne çeken Ryujin, takmadan Hina'ya ilerledi.
Nefes nefese kalan arkadaşını görünce kaşlarını çattı, Hina.
"Ne bu halin?"
"Hoca seni çağırıyor."
"Hangi hoca be?"
"Müzik."
"Saçmalama, ne işi olacak benimle onun?"
"Sorgulama piç, çağırıyor işte."
"Aman iyi ya."
Beraber kafeteryadan çıkıp müzik odasına ilerlediler. Bu sırada Chan, beklediğine dair bir mesaj atmıştı.
"Nerede bu adam?"
"Müzik odasındadır."
"İyi."
"Benim bir tuvalette gitmem lazım sınıfta görüşürüz."
"Tamam."
Ryujin, yol üstündeki tuvalete girdi ve Chan'a Hina'nın oraya doğru geldiğini bildirdiği bir mesaj attı.
Chan, saklandığı yerden görünmeyeceğine emin oldu ve ilerden gelen Hina ile hazırlandı. Hina, sınıfa adımını attığı an koşup kapıyı hızla kapattı ve kitledi.
İçeride her şeyden habersiz Minho ve Hina, birbirlerine bakakaldılar.
"Ne oluyor be?"
Kapının kitlendiğini fark eden Hina, bir kaç kere kapıyı zorladı. Sonra buraya neden geldiğini düşünerek olayı çakmıştı.
"Ulan Ryujin! Bir çıkayım kelleni uçuracağım!"
"Onlar bizi kitlediler değil mi?" Diye sordu Minho.
"Evet."
Minho, gevşekçe güldü ve elindeki bestelerle dolu kağıtları masaya bırakıp Hina'ya ilerledi.
"Fena olmadı aslında." Dedi ve Hina'yı kapı ile arasına aldı.
"Yavşak seni."
"Çıkma teklifimi reddettikten sonra ben ne düşünmeliyim? Benimle oynadın resmen!"
"Sende benim duygularımla oynamıştın." Dedi ve Minho'yu geçerek koltuğa oturdu.
Minho bu laflar üzerine bir şey söylemedi ve Hina'nın karşısına oturdu. Kafasını geri attı, gözlerini kapattı ve içinden gelerek bir şarkı mırıldandı.
"Kırk gün ve kırk gece. Senin gibi bir kızın gelmesini ve hayatımı kurtarmasını bekledim. Her gün seni bekledim, asla senin gibi birini bulamayacağımı söyleyenlerin olduğunu biliyorsun..."
"Çünkü beni aşıyordun. İnandığım şeylerin hepsi,
Sen sadece doğru olandın.""Evet, sen bir rüyadan daha fazlasısın. Beni aşıyordun, kalbimi hızlandırıyordun. Ve eğer ölürsem beni uyandırma, çünkü sen bir rüyadan daha fazlasısın."
Hina, dolan gözleri ile Minho'yu izliyordu. Şarkının bitmesiyle kafasını kaldırıp gözlerini buluşturdu, Minho.
"Tanrım! neden ağlıyorsun?"
"Ağlamıyorum." Dedi Hina, ve gözlerini art arda kırparak yaşları göndermeye çalıştı.
Minho tebessüm etti.
"Neden her şeyi içinde yaşıyorsun?"Omuz silkti Hina.
"Annem bana bunu öğretti.""Eğer annen sana bunu öğretmeseydi, hikayemiz daha erken başlayabilirdi."
"Ne?"
"Lisenin ilk senesi senden hoşlanıyordum. Sana yakınlaşmak için Yeji ile arkadaş olmuştum, ama Yeji'de okul değiştirince pek muhabbet kuramadık."
Hina, şok ile ağzını açtı.
"Kendin gelip konuşabilirdin aptal!""İlk sene olduğu için abaza gibi gözükmek istemedim."
"Tanrım...her neyse, geçti zaten."
Minho kıkırdadı.
"Pek geçmemiş aslında. Bana aşık olduğunu öğrendiğimde çıldırmıştım.""Ayrıca beni reddettin."
Elini ensesine attı.
"Öyle oldu biraz."Hina güldü.
"Neyse ki ödeştik."Minho aklına gelen şey ile bir anda ayaklanıp Hina'nın yanına geçti ve ellerini tuttu. Hina heyecanlanıp gözlerini hızlı hızlı kırpmaya başladı.
"Hina, ödeşmeyi falan bıraksak ve artık sadece biz olsak?"
Hina tebessüm etti.
"Biz mi?"Minho karşılık olarak kıkırdadı.
"Evet, biz."Yüzünü Hina'ya yaklaştırdı ve dudaklarının üstüne doğru fısıldadı.
"Benimle çıkar mısın Jung Hina?"
Hina da yaklaştı ve fısıldadı.
"Evet, seninle çıkarım Lee Minho."Heyecandan yanan vücutlar ve birbirleriyle bütünleşen dudaklar...
Çalan zil ve içeriye dalan Ryujin ile Chan.
"Zil çaldı amına koyayım-"
"Ay çok pardon! Çok yanlış zaman oldu!"
"Oooo! Afied!"
Kafaya atılan bir defter ve korkarak kaçan ikili...
Birbirlerine dönen bakışlar, utangaç gülümsemeler ve tekrar birleşen dudaklar...
「SON」
Buraya kadar okuyup destekleyen herkese çok teşekkür ederim!
Hepinizi çok seviyorum<3
Diğer kitaplarda buluşmak üzereee...