"Dönme dolaba binelim."
"Hayır atlı karınca."
"Çarpışan arabalara binelim."
"Sussanıza lan."
Geldiğimizden beri Luffy, Usopp ve Mikey neye bineceğimizi tartışıyorlardı. Baji olmasa asla susmadan devam ederlerdi. Başım ağrımaya başlamıştı artık. Biletleri alıp teker teker aletlere bindik. İlk, çarpışan araba sonra gondol ve şimdi de dönme dolabın önündeydik. Ben hız trenine binme taraftarıyım.
"Ee siz gidin ben burda bekliyim, hiç binesim yok şuan."
Luffy, Zoro'ya bakıp hayvan gibi gülerken Draken aklımdaki soruyu sordu.
"Neden?"
"Hiç ya." Kaşını hafifçe kaşıyarak devam etti. "Canım istemiyo siz binin."
Luffy, hâlâ gülmeye devam ederken az biraz anlamıştım. Yüzüme bi gülücük koyup konuştum.
"Yükseklik korkun mu var?"
Kafasını aşağı eğip yeşil saçlarını karıştırdı. Cevap belli olmuştu zaten. Luffy biraz sakinleşip ortaya atladı.
"Ulan bi kere bu küçükl-" Kafasına yediği darbe ve ağzına kapatılan Zoro'nun eliyle cümlesi yarıda kesildi. Ne anlatacağını merak etmiştim. Tüh bee.
"Lan oğlum ne olucak alt tarafı azcık yukarı çıkıcaz." Usopp'un söylediği şeyle Zoro göz devirince içimizde tek zekası olan -tabi benden sonra- kişi Draken konuştu.
"Zaten gruplar olarak çıkıcaz, eğer çok fazlaysa korkun hiç binmeyelim, fazla değilsede 4 kişi olacağız korkmana gerek kalmaz yani."
"Ya yok o kadar fazla değilde siz binin yinede ben beklerim aşağıda."
"Hayır olmaz öyle, gelmiyorsan bizde binmiyoruz."
"Off tamam, binelim hadi."
2 li gruplara bölünüp beklemeye başladık. Ben, Mikey, Draken ve Zoro bir grup Luffy, Usopp, Baji ve Chifuyu'da diğer grup olarak bindik. En tepeye çıkıp durduğumuzda bindiğimizden beri yanımda oturup sadece ayaklarına bakan Zoro'ya döndüm. Hâlâ pozisyonunu bozmamıştı ama kafasını kaldırmamaya yeminli gibiydi. Mikey onun tam tersine ayağa kalkıp kollarını iki yana açmış Titanikteki gibi duruyordu. Draken onu zorla oturtmaya çalışırken küçüklüğümüzden beri her dönme dolaba bindiğimizde aynı hareketi yaptığımız için bende ayağa kalktım. Donmuş gibi yerinden kıpırdamayan Zoro kalkınca kafasını alttan hafifçe kaldırıp bana bakmaya çalışmıştı. Mikey'in arkasına geçip sahneyi tamamlarken Draken elinin içini alnına koyup oflamıştı.
"Sanji bak otur şuraya düşüceksiniz bişey olucak."
"Ya asıl sen öyle kös kös oturma, baksana şuraya ne güzel duruyo."
Saat birazcık geçtiği için güneş batmak üzereydi ve hava morla pembe karışımlarından oluşan bir renk olmuştu.
Mikey'i bırakıp tekrar Zoro'nun yanına oturdum.
"Ya kaldırsana kafanı, hem aşağı bakmasan bişey olmaz ki."
Bana dönüp baktığında güven vermek istercesine gülümsedim. Kafasını birazcık daha kaldırıp yavaş yavaş o tarafa doğru döndürmeye başladı. Tam dönecekken hızlı bir şekilde tekrar bana dönüp elimi tuttu ve gözlerini tekrar kapatıp kafasını aşağı eğdi. Dolap bir kat aşağı inince korkusunu azıcıkta olsa azaltması için boşta kalan elimle kafasını kaldırdım.
"Lan bak valla bişey yok. Aşağı bakma, yüksekte olduğunu düşünme, hem bu kocaman yerde ne olabilir. Hadiiii."
Kafasını tutan elimi indirdim. Diğer elimi hâlâ tutarken derin bir nefes alıp kafasını çevirdi. Döndükçe elimi daha çok sıkarken en sonunda etrafına baktı. Gülümsediğimde o da bana döndü.