Saçlarımın üzerine konulan ve durmak bilmeyen öpücüklerle uyandım güne. Gözlerimi açmadan daha çok sokulurken göğsüne tekrar uykuya dalmaya çalıştım ama öpücükler dikkatimi ve uykumu kaçırırken sinirlenir gibi yapıp sırtımı döndüm ona.
Dünden sonra gece birlikte uyumuştuk ve şuan beni uyandırmaya çalışıyordu.
Bu seferde arkamdan sarılıp öpücüklerini kondurmaya devam ederken kollarını belimden çözüp biraz daha uzaklaştım ondan. Tekrar yaklaşıp devam edince bu sefer sinirle kafamı kaldırıp kaşlarımı çatarak baktım ona.
"Ya rahat bıraksana uyiyim!"
"Çok güzelsin ama napiyim?" İlk defa söylediği iltifatla hızlanan kalbim ve bulanan midemle göz devirdim.
"Uykum vardı ama." O da yatakta doğrulup bakarken bir anda kendimi altında buldum onun.
Ellerini iki yanımdan yatağa bastırıp üstümde duruyordu. Eğilip sırasıyla alnıma, yanaklarıma ve dudağımın kenarına öpücük bıraktıktan sonra dudağımı öpeceğini düşünürken sadece dudaklarını üzerine sürtüp tekrar doğruldu.
İstediği şeker alınmamış bir çocuk gibi ona bakarken, o bu ifademe bakıp gülmüştü. Hiçbir yerden destek almadığı için zaten üzerimde olan alt tarafını daha çok bastırınca alt dudağımı dişleyip kafamı geriye attım.
"Bence henüz cezanı tam çekmedin."
O sürtmeye devam ederken daha çok yastığa bastırdım kafamı. Ağzımdan ufak bir inilti dökülürken ona baktım.
Gözlerini bir saniye bile benden ayırmazken boynuma eğilip dün akşam bıraktığı izlerin üzerinden geçti.
"Ahh çok fenasın."
Kasıklarımın karıncalandığını hissederken bu sefer ben kendimi ona ittirdim. Boynuma kapattığı dudaklarından çıkan boğuk sesle gülümseyip elimi ensesindeki saçlara götürdüm. Boynumdan yukarı çıkıp dudaklarımı öpmeye başladı.
Dudaklarımızı ayırıp nefes nefese tekrar yanıma uzanınca ona doğru döndüm. Hızlı nefeslerim arasında ona bakıp konuştum.
"Bence cezam bitti artık?" Tek kaşımı kaldırarak sorduğum soruya kaşlarını çatarak cevap verdi.
"O kadar kolay mı sence? O bir hafta boyunca ölüp ölüp dirildim resmen." Olanları tekrar hatırlayınca düşen yüzüme engel olamayıp gözlerimi kaçırdım ondan.
Aklıma yine annem gelince gözlerim dolmuştu. Bilerek ihanet ediyordum ona, şuan bile.
"Şşşşttt üzül diye söylemedim. Baksana bana, ağlamaaaa."
Kendine çekip sarılınca kendimi tutamayıp ağladım. Hıçkırıklarım odayı doldururken daha sıkı sarıldı. Saçlarıma minik öpücüklerini kondururken bir yandan da sakinleşmem için bir şeyler söylüyordu.
Hıçkırıklarım azalıp biraz sakinleşince sarılışına karşılık verdim. Yüzümü kendine çevirip yanaklarımdaki ıslaklıkları silerken güldü.
"Hadi kalk kahvaltı yiyelim, eski haline geri dönmen lazım. O kadar küçülmüşsün ki kollarım etrafında iki tur dönüyor." Kafamı aşağı yukarı onaylar anlamda sallayıp doğruldum.
Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerleyecekken bi anda ayaklarım yerden kesilince ufak çaplı bir çığlık döküldü dudaklarımdan. Kollarımı boynuna dolayıp ayaklarımı çırparken inatla konuştum.
"Ya bıraksana beni, kendim yürüyebiliyorum ben."
"Yo, görmeden inanmam."
"Bırakta gör o zaman." Omzunu silkip odadan çıkarken ne kadar inatlaşsamda indirmeyeceğini anlayınca tepinmeyi bırakıp mutfağa gitmesini bekledim.