"Ne zaman geldin? Niye haber vermedin? Gelip alırdım en azından seni."
"Ay bi sakin ol oğlum, şoför getirecekti zaten o yüzden birşey söylemedim sana."
Kapıda annemi gördüğümde ilk şaşırmıştım. Haber vermeden gelmişti. Şimdide annem, ben ve Zoro salonda oturup konuşuyorduk.
"Birşey istiyor musun? Aç mısın, yemek falan yapiyim mi?"
"Yok yok, tokum ben susadım biraz ama." Koltuktan kalkıp mutfağa girdim. Annemde Zoro'yla konuşma başlatmıştı. Yazık, soru yağmuruna tutulacak şimdi çocuk.
Dolaptan bardak çıkarıp içine su doldurduktan sonra mutfaktan çıktım. Salona girince annemin konuşmasıyla olduğum yerde kaldım.
"Benim oğlum kendine çok güzel bir gelin bulacak. Aynı anda bulunda çifte düğün yapalım size." Beni görünce gülmeye devam edip konuştu. "Gel oğlum gel, çok güzel bir kız bul tamam mı? Böyle gören herkes hayran kalsın, Sora'nın gelini çok güzel desinler."
Zorla yutkundum. Elimdeki bardağı sertçe sıkarken gülmeye çalıştım. Zoro'ya baktığımda hiç tepki vermediğini gördüm. Kendimi toparlayıp annemin yanına yürüdüm. Elimdeki bardağı ona uzatıp yerime oturdum tekrar.
Her anne gibi o da bir gelin istiyordu ve ben onu bunun için suçlayamazdım. Düşündüm de şu zamana kadar annemin eşcinseller hakkındaki düşüncelerini hiç duymamıştım, hiçbir yerde denk gelmemiştim.
Annemin söyledikleri zihnimde tekrarlanırken bakışlarımı yere diktim. Annemle Zoro koyu bir sohbete dalmışken onları hiç duymuyordum bile.
Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Zoro'nun ayağa kalktığını görünce dikkatimi oraya verdim.
"Ben kalkayım artık, geç oldu zaten. Tanıştığımıza memnun oldum efendim."
Annemle vedalaşırken bende ayağa kalktım.
"Geçiriyim ben seni." Kafasını salladı. Kapının önüne gelince hava almak istediğimi düşündüğüm için askılıktan hırkamı alıp üzerime geçirdim.
"Sen nereye?"
"Hava alıcam biraz." Kafamı içeri doğru uzatıp anneme haber verdim. "Anne hava almaya çıkıyorum ben."
"Tamam oğlum."
Kapıyı kapatıp bahçeye çıkınca bir sigara yakıp ellerimi cebime koydum.
"Dalgın duruyordun biraz, birşey mi oldu?" Sigarayı ağzımdan çekmeyip kenara kaydırarak cevap verdim.
"Yok, olmadı birşey. Aklım biraz doluydu, birşeyler düşünüyordum o yüzdendir."
"Anladım." Bahçe kapısının önüne geldiğimizde durdu. Bende onunla birlikte durup ne yapacağına bakarken ensesini kaşıyıp kafasını eğdi.
"Bak şimdi... offf nasıl desem... şey yani..." kesik kesik konuşurken ne dediğini anlamaya çalıştım. Biraz daha saçmalayıp aniden kafasını kaldırdı.
"Yok olmuyo böyle." Dedikten hemen sonra ağzımdaki sigara çekilip yerine baskı yapan dudaklar alınca şaşkınlıka gözlerimi sonuna kadar açtım. Belimi saran eller kendine doğru çekti bedenimi.
O gözlerini kapatmış, bir elini yanağıma koyarken ben olduğum gibi duruyordum. Tam geri çekilecekken zar zor şaşkınlığımı üzerimden attım. Hızlanan kalbimle dudaklarımı aralayıp gözlerimi kapattım. Ellerim ensesindeki saçlara giderken güldüğünü hissettim. Öpüşüne devam edip ağzımın içini turlarken sadece ona karşılık verip anın keyfini çıkartıyordum.