Son ders zili de çaldığında ağır adımlarla eşyalarımı topladım ve masadan kalkana kadar sınıf bomboş kalmıştı bile.Dersleri doğru düzgün dinleyememiştim düşünmekten.Hocaların bile azarını yemiştim ilk kez.
Okulun çıkışına doğru giderken tek başıma eve döneceğimi düşünüyordum babamın arabasıyla göz göze gelene kadar.Olduğum yerde sinirden tepinmek istiyordum,hapishanede hissediyordum resmen kendimi.En nefret ettiğim şeydi.Belki fark ettirmeden sıyrılıp yanından geçerim diye düşündüm ama o çoktan arabadan çıkmış,"Ekin."diye seslenmişti.Duymamazlıktan gelerek yürümeye devam ettim fakat bir kere daha "Ekin!"diye bağırdı.
Herkesin dikkatini çekmek mi istiyordu bu adam?
Göz devirip arkama döndüğüm gibi lacivert Mercedes'ine doğru yürüdüm ve arka kapıyı açıp oturdum.Hiçbir şekilde ses etmedi ve ön koltuğa oturup arabayı çalıştırdı.Boğulacak gibi hissediyorum,her şey üstüme üstüme geliyordu.Normalde de çok dışarı çıkan bi insan değildim ama bu bana fazla geliyordu,özellikle hep onlar tarafından rahat bırakıldığım için.
Evin önüne vardığımızda arabayı otoparka park etti,çıkmak için hamle yaptığımda kapıyı kilitledi."Napıyorsun?"diye soluğumda dikiz aynasından göz göze geldik."Dans kursuna gidebilirsin ama bittiği gibi eve geleceksin.Bir dakika geç kalırsan ya da kursa gitmediğinin haberini alırsam Deniz Bozdoğan'la görüşme yapmak zorunda kalacağım.Bilgin olsun,ona göre hareket et."dediğinde sadece göz devirdim.Ama bi yandan buna bile izin verdiği için seviniyordum,en azından dans kursuyla az da olsa kafamı dağıtabilecektim.
Kapı kilidini açtığında çantamı aldığım gibi çıktım.Sadece eve gidip uyumak istiyordum başım çatlıyordu ya çok düşünmekten ya da iki gündür hiçbir şey yemememden.Su bile içmiyordum doğru düzgün.
Deniz'i özlemiştim daha öğlen görüşmüştük ama yine de çok özlüyordum işte.Yanında bütün dertlerim son buluyordu sanki,başımı omzuna yasladığımda o yanımda olduğu sürece her şeyi atlatabileceğimi biliyordum.Korkuyordum,başına bir şey gelmesinden ve bunun sebebi ben olmaktan.
Kapı ziline bastığımda annem kapıyı açtı ve hemen arkamdaki babama gülümsedi,"Hoşgeldin."diyerek.Ben zaten yoktum.Ayakkabılarımı çıkartıp hiçbir şey demeden içeri girdim,annem de çok yüzüme bakmadı zaten.
Tam odama girecekken,"En sevdiğin yemeği yaptım Ekin."dediğinde arkamı dönüp anlamsız gözlerle baktım."Kremalı makarna.Mantar ve tavuk da koydum."dedi ve gülümsedi.Bi an yutkunamadığımı sandım,olduğum yerde ona baktım birkaç saniye ya ben öyle sanıyordum belki de 2,3 dakikayı bulmuştu.En sevdiğim yemeği bilmesinden ziyade gülümsemişti bana.Ağır geldi bana,annen tarafından düşünülmek normal gelmez miydi çocuğuna?Bana neden ağır gelmişti,boğazıma bir yumru oturmuştu sanki yutkunsam da geçmeyecek kocaman bi yumru.
Sadece başımı salladım,"Afiyet olsun o zaman size."dedim.Duygularımı belli etmeyeli bırakalı uzun zaman olmuştu."Yanında ice tea şeftali de aldım ama?"dediğinde yüzüne karşı bağırmak istiyordum artık.Şu an beni neden düşünüyordu?17 senedir düşünmemişti ne gereği vardı şimdi düşünmesinin?
"Hadi biraz otur ye lütfen."diye ekledi.
Kıramadım.Babam ve ben masaya oturmuştuk,annem ilk babamın tabağını aldı doldurdu sonra benimkini.Hiç yemek istemiyordum ama haklıydı en sevdiğim yemekti makarna.Elimdeki çatalı alıp yemekte gezdirdim,güzeldi evet ama yemek için hiç hevesim yoktu.Annemin yüzüme beklentiyle baktığını görünce mecburen çatala biraz makarna aldım ve ağzıma götürdüm.
Ve o an her şey sarpa sardı.O tabak bitti,bir tabak daha yedim kendimi durduramıyordum.Yediğimden hiçbir zevk almıyordum sadece ağzıma koyuyordum ama durduramıyordum kendimi,şu an tek düşündüğüm şey yemekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Empty! (boyxboy)
Teen FictionEkin yeme bozukluğu olan asosyal bir çocuk, Deniz ise basketbol takımındaki popüler çocuktu.