bu bölüm jisung pov, önümüzdeki bölümlerde yine minho pov gelebilir. biraz karmaşık olabilir ama böyle seviyorum...
***
"Kral, prensi Lord Minho ile evlendirmek istiyormuş." dedi Changbin, her zamanki gecelerimizin birinde. Ben uyumak için hazırlanıyor, çıplak bedenimi ketenden geceliğimle örtüyorken o çalışma masasında oturmakta ve önündeki belgelerle ilgilenmekteydi. "Öyle mi?" diyiverdim, bozguna uğramış ifademin aksine diri tutmak için çabaladığım sesim, sarf ettiğim kısacık kelimelerimle gücünü yitirmek üzereydi.
Göğsüm, sebebini bilmediğim bir sancıyla kıvranıyorken usulca oturdum aynanın karşısına. Dağılmış saçlarımı hafifçe tarayarak düzeltmiştim, kulaklarımdan sarkan kıymetli inci küpelerimi kutusuna yerleştirdim, her zamanki sahte tebessümlerimden birini dudaklarıma iliştirdim.
"Minho'ya yakın zamanda bahsetmek istiyorum bu durumdan ancak, evlilikten öyle uzak ki aklı, ikna edememekten korkuyorum." demişti masasından ayrıldığı sırada. Attığı birkaç adımla aralık olan cama ulaşıp kapamış, ardından yanıma gelişiyle saçlarıma ufacık bir öpücük kondurmuştu. Yanımda öylece dikiliyordu, telaşlı elleri gömleğinin düğmelerini açmaktaydı. Oturduğum sandalyeden ayaklanışımla karşısına geçerek uzandım yakalarına, dudakları hınzır gülüşüyle aralanmışken ağır ağır çözdüm düğümlerini. Hemen ardından ince kumaşı omuzlarından iteleyerek yere düşürmüş ve beni çıplak kalan göğsüne çekişine izin vermiştim. Kılıç savurmaktan nasır tutmuş elleri hoyratça belimi kavramıştı, tenimi okşuyor ve usul usul kalçama doğru sürükleniyordu.
"Changbin..." diye itiraz edercesine mırıldandım, tenime örtündüğüm kumaşın altından çıplaklığıma erişmişken onun bu sıkı kavrayışı altında ezilircesine kıvranıyordum.
"Jisung..." dedi o da, dudakları şakaklarımdan yol alıp yüzümde gezintiye çıkmıştı, yanaklarıma uğradığı kısacık bir anın ardındansa dudaklarıma kapanmıştı. Soluksuz bir öpücüğü başlattığı sırada gözlerimi kapayarak eşlik ettim ona fakat bana kalırsa bu gece hemencecik uyumak ya da o uykuya daldıktan sonra gizlice bahçeye kaçmak, bu ikisinden birini isterdim. Döndüğünden beri her gece sürdürdüğümüz bu sevişmeleri değil.
"Yorgunum." diyerek geri çekildim, öpüşmekten soluksuz kaldığımız o kısacık anı fırsat bilerek ayrı koymuştum bedenlerimizi. Hemen ardından, Changbin henüz karşı koymayı akıl edememişken yöneldim yatağımıza. "Günlerdir baloya hazırlıkla uğraşıyorum, biliyorsun." dedim ardından, çoktan yastığıma koymuştum başımı.
"Pekala."
Huysuzca homurdanışı çalındı kulaklarıma, hemen ardından pantolonunu da çıkartarak o da yatağa girmiş, aceleyle yanıma sokulmuştu. Elleri bedenimi bir türlü terk edemiyorken sıkıca belime dolandı kavrayışı, sonrasında kendimi yine sıcacık göğsünde yaslanıyorken bulmuştum.
"Güzeller güzeli eşime sarılarak uyuyacağım o zaman bu gece." dedi. Bu dediğine karşın gülümsemeden edemiyordum, usulca doğrularak dudaklarına ufacık bir öpücük kondurdum.
"Yine de, bu balodan sonra benden kurtuluşun yok."
Fısıldarcasına konuşmuştu, dudaklarını kulağıma yaslamış sıcak soluklarıyla ısıtıyordu tenimi. Ellerim koluna sıkıca tutunmuşken içimde büyüyen korkuya rağmen güç bela gülümseyişimi sundum beni seyreden gözlerine. "Küçük Jisung'lar istiyorum bu şatoda..." demişti, "Ve onların peşinden koşturan küçük Changbin'ler."
"Ben de." oldu tek diyebildiğim, koca bir yalandan ibaretti bu söylediğim.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
child of the omen | minsung
Fanfic"Düşündüm, o yanı başımda sana geri dönmenin hayaline tutunmuş kılıç savuruyorken ben neden yaşamak için bu kadar direniyorum dedim kendime. Fakat ne zaman ölümün kıyısına savrulsam, senin gülümseyen yüzün çekip çıkardı beni, yaptığım her şey, seni...