TANITIM

106 10 38
                                    


01

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

01.01.2019...

Bir Ankara günüydü. Saat akşam saatlerindeydi. Hava haddinden fazla karanlıktı. Sağanak halde yağan yağmur yeni dinmişti. Yollar, kaldırımlar her yer ıslaktı. Şehir sanki koca bir kova suyla yıkanmıştı.

Kötülüklerin, hislerin, duyguların, insanlığın yansıdığı, sarıp sarmaladığı bir akşamdı. Her zamanki gibi. Geceler her zamanki gibi ona fesatlığı, hissizliği, kötülüğü hissettiriyordu. Geceler, havalar, mevsimler herkese her zaman farklı şeyleri hissettirir. Çünkü hisler kişiseldir.

O kış mevsimini diğer mevsimlere göre her zaman daha çok severdi. Belki bu ona verilen azaptan hoşlanmak gibi bir şey olabilirdi. Belki de üşümekten aslında zevk alıyordu. Elmacık kemikleri soğuktan donacaktı resmen ama bu onu daha çok mutlu ediyordu.

Çarşıda hızlı adımlarla yürüyordu. Her bir adımında boyu yerdeki suları köşeye itiyordu. Ve bu da o çıkan seste ona huzur veriyordu. Azap çekmeyi veya azap etmeyi seviyor olabilirdi. Belki de sadece içindekileri bu şekilde dışarı vuruyordu. Belki de aslında bu huzur veriyordu.

Bir nedeni olmadan nedensizce çarşıda yürüyordu. Yetişmesi gereken veya onu evde bekleyen birileri yoktu. Olsalardı da muhtemelen umurunda olmayacaktı. İki üç güne de buradan gitmeyi planlıyordu. İstanbul onun şehriydi. Burası ona göre sıkıcıydı. Kendini kısıtlanmış hissediyordu. Bir mekanın kapısından girmemek için zor duruyordu. Hatta belki de sırf bu yüzden hızlı hızlı yürüyor ve ayağının altındaki suları sıçratıyordu.

Çarşıdaki dükkanların çoğu açıktı. Işıkları çarşının yoluna kadar vuruyordu. Dükkanlardan gelen müzik seslerinin hepsini saçma buluyordu. Hayattaki belki de her şeyi saçma buluyordu. İnsanları, müzikleri, aileleri, arkadaşları, aşkı...

Hiçbir şeye bağlı değildi. Sadece yaşıyordu. Hayatın bir anlamı yoktu onun için. Sadece azap vardı. Başkalarına kötülük, kendine zevk, arkadaşlarına dert getirecek o vardı. Kötü değildi, fakat iyi de değildi. O sadece kişilikleriyle savaşmaya çalışıyordu.

Hızlı adımlarla yürürken bir anda duraksadı. Sanki onu bir şey dürtmüş gibiydi. Başını sanki ses duymuş gibi bir tarafa çevirdi. Sanki bir ses ona o tarafa bakmasını söylemişti. Çok tuhaftı. Bunu hiç yaşamamıştı.

Bakışları, kocaman camından sarı ışığı yola uzanan dükkanlardan birinin içinde gezindi. Gördüğü şey sayesinde kalbini hissetmeye başlamıştı. Kalbinde bir hareketlenmeydi. Hayatında ilk kez böyle bir şey hissediyordu. Ona oynanan bir oyunda piyonmuş gibi hareket ediyordu. Ona oynanılanı yaparak dimdik camın içinden hedefine bakıyordu.

Bir iki adımda camın önüne yaklaştı. Cama temas etmeden buz kesen ifadesiyle, aptal bulduğu insanların tıpa tıp aynı görüntülerine sahip, mağazanın içinde kıyafet bakan bir kıza bakıyordu. Kocaman gülen yüzü. Muhtemelen yaşadığı basit bir kıyafet seçme olayına bile heyecan yapan, saf, küçük şeylerle mutlu olan bir tipti.

Sırtına uzanan ve durmadan başını çevirdiği için savrulan sarı saçları vardı. İri gözleri okyanus gibi masmaviydi. Küçük bir burnu vardı. Çok kalın olamayan normal bir dudağı vardı. Elmacık kemikleri çıkık, belirgindi. Boyu kısa sayılabilirdi. En fazla 1.65'ti tahminine göre. Fiziği abartılacak kadar güzel değildi. Zayıf bir kızdı ama kemikleri görünecek kadar da değildi. Kar gibi bembeyaz tenliydi. Üzerinde uzun kollu, çiçekli, boyu bileğine yaklaşan, bacak dekoltesi olan beyaz bir elbiseydi. Uzun kolları tüldendi. Fiziksel özellikleri tamamen böyleydi.

Duraksamıştı. Garip bir duraksama vardı. Bu kız her kimse veya her kimseyse onun için bir özeliği vardı. Olmalıydı. Onu böylece durdurup oraya döndürecek kadar kuvvetli bir hissi vardı. O ilk kez böyle bir duygu tatmıştı. Ne tepki vereceğini bile bilmiyordu. Sanki hiç bilmediği bir dünyaya ayak basmış gibiydi. O derecesinde duygularında bir afallama yaşıyordu.

İlk kez biri tarafından kalp atışı hızlandırılmıştı. Nutku tutulmuş bir şekilde mağazanın içindeki kızı izledi. Sarı saçları beline kadar uzanıyordu. O anda durmuş ve her duyguyu hisseder bir şekilde bulmuştu kendini. Hoşuna gitmişti. Ciddi bir şekilde hoşuna gittiğini düşünmüştü. Ve bu his çok garipti, onu tekrar afallatmıştı.

Ona çeken güç neydi? Hayatında ilk kez gördüğü bu kıza fena halde, mıknatıs gibi çekiyordu. Peki ya bu nasıl bir çekimdi? İyi miydi yoksa kötü mü? Bunu zaman gösterecekti.

Selamlar!

Yeni kurgumla tekrar geldim. Aslında yeni kurgum değil eski kurgularımdan biri. Zamanında yaklaşık bir on bölümünü yazıp yayımlamıştım. SMK'dan önce bunu yazıyordum, fakat bir süre ara verdim.

Tanıtımdan pek kitabın kurgusunu anlayamayabilirsiniz, zamanla anlayacaksınız, taşlar zamanla yerine oturacak. Karakterleri de zamanla tanımaya başlayacaksınız. Umarım seversiniz, umarım pişman olmazsınız. Açıkçası ben çok heyecanlıyım. Bir süre sonra Sanal Maske'yi tekrardan yazmak değişik hissettirecek gibi.

Sizin de düşüncelerinizi merak ediyorum, düşüncelerinizi bırakırsanız çok mutlu olurum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere🤍

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Instagram hesabım: dilek.wt

SANAL MASKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin