[bu bölüm cinsellik içermektedir. rahatsız olanlar atlayabilir.]
ceketten dolayı mı bilmiyorum fakat ben de sıcaklamaya başlamıştım. tatlı mı? ben mi? sanırım şirketteki halimi bilmediğinden yorum yapıyordu. beni tatlı buluyor olduğundan olamazdı, sonuçta?
dolgun dudakları hafif aralanmış, sanki benim söylediklerime itiraz edecekmişçesine beklerken, ben daha fazla bekleyemedim.
onu yakasından aniden çekip araladığı dudaklarını, kendi dudaklarımla birleştirdim.
--
before it's too late to do it.
han jisung's pov
havanın serin olduğuna emindim, sadece dudaklarımda olan bu baskı bu kadar çok yakabilir miydi? vücudum beni dinlemiyordu, sıcaklığın yükseldiğine emindim.
ellerime engel olamıyordum. bay lee'ye dokunmak için sabırsız olan ellerim onun belini kavrarken dudaklarımı ona ayak uyduracak bir biçimde hareket ettirmeye çalıştım.
doğru mu yapıyordum, hiçbir fikrim yoktu! zevk alıyor muydu, beni neden öpmüştü-
"siktir, ne yapıyorum ben böyle?" nefes nefese mırıldanarak benden sıcak dudaklarını ayırdı. gözlerim kocaman açıldı.
ben ne yapmıştım?! bay lee'yi öpmüştüm. han jisung, kesinlikle aklını kaçırdın. bu derecede olan bir insana nasıl dokunursun?
biraz geri çekildim. ne demeliydim? gözlerimi kaçırdım, onun gözleriyse beni izliyordu. kahretsin ne yapmalıydım-
"han jisung, yat benimle."
huh, ne?
--
yarım saat sonra, jisung'un evinde
minho's pov
lee minho, aptal ben. öylece söylenir mi? aptal, aptal, aptal...
"ı-ı bay lee? kahve falan ister misiniz? ayıldız mı bilmiyorum ama isterseniz yiyecek bir şeyler de hazırlayabilirim," gözümün içine bile bakamayan bu çocuk, ona 'benimle yat' dediğimde sarhoş olduğumu düşünüp evine getirmişti.
tabii ki, herhangi bir itirazda bulunmamam bu durumu kabul ettiğim anlamına gelmiyordu.
"otur, han jisung." sert koltuğu rahatsız edici olsa da bundan şikayet edecek pozisyonda değildim. gözleri yanımı buldu ve koltuğun en uç köşesine oturdu.
"bay lee, b-bana sadece jisung diyebilirsiniz, tabi isterseniz kesinlikle zoraki-" daha ne kadar kızarabilirdi acaba? yanaklarının şişmesi de onu tam bir sincaba benzetiyordu.
"öyleyse sana 'sungie' diyeceğim." diyerek dudaklarımı kıvırdım. yüzünü bana dönerken o kadar komik gözüküyordu ki gülmemek için zor durdum. "s-sungie mi?"
"hm, evet..." diyerek koltuktaki yanına yaklaştım. "yoksa bunu da mı istemiyorsun, sungie?" benimle yatmasını istemiştim, ne kadar saçma bir soru olsa bile bir cevap alamamıştım.
onu öpmem bile bir anda olup bitmişti, bu çocuk cidden beni plansız durumlara itiyordu.
"bay lee? çok mu yakınsınız, tabii rahatsız olmakla alakası yok ama-" daha fazla konuşmasına izin vermeden üstüne doğru hızla eğildim.
siyah sert koltukta yatar pozisyona düşen oyken, üstünde bir kafes görevi gören bendim. saçlarım alnıma düşerken han jisung'un yüzüne doğru eğildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boss bitch •minsung
Fanfiction"parlatıcılar gibi parlayan da benim. sürtük ve patron olan da." top! jisung bottom! minho -minsung.