TanışalıM

15 0 1
                                    

Tesadüflere inanamayanlardandım. Tıpkı okuduğum  olasılıksız adlı kitapta yaşadığım mantıksal bağlamadan anladığım kadarıyla.
Anladığım kadarıyla dediğime bakmayın,  kitabı hala baş ucumda tutuyorum. Çünkü  müptelası oldum.
Bazen tekrar başlarım. Meslek icabı göremediğim detayları bulmak için başucu rehberim yapmıştım.

Üç ay öncesi

Yolu yarılamama birkaç ay kalmıştı. Hala bekarım. Bekarım diyorum çünkü nikahına altı saat kalana kadar nişanlı bir bayandım.
Merak mı ettiniz?  Biraz daha meraklanın.
Ruhumun yarası ve devası olan bu hikayemi başım boş oldukça anlatmaya devam edeceğim. İşim beni nefes almama müsaade edecek zamanlarada sahiptir nasıl olsa...

Rüzgar Aslan Demirkıran isimli bir bayanım. Savcıyım. Uzun boylu sarıya çalan kahvesi ve uzun dalgalı saçlarımla dikkat çeken bir tipim. Keskin dilli  kibar üsluplu birazcık da takıntıları olan bir insanım.  Ailenin tekne kazıntısıyım. En büyük ablamla aramda 36 yaş fark var.  Annem rahmetli doğumumdan  iki ay kadar sonra vefat etmiş....

Şu an bellekteki 45 linklere eşlik ederek gelmeye başlayan uykumu kaçırmaya uğraşıyorum. İstanbuldan Ankara ya uçmuş ve oradanda Diyarbakır a varmıştım. Kendimi öğretmenenevine atıp uyudum.  Yorgunluğum beni epey uyutmuştu. Neredeyse koca bir gün uyumuşum.

Kahvaltımı yaptım. Çarşı benzeri bir cadde üzeri dükkandan üzerime giyinebileceğim bir iki kıyafet ve ayakkabılar aldım.  Eşyaları çok daha sonra toparlamam gerekiyordu.

Kuaförün önünden geçerken birden içeri girip selam verdim. Biraz olsun değişiklik yapabilirdim. Saçlarımın uçlarını aldırdım. Dağınık bir topuz yaptırıp aldığım elbiseyi ve ona uyumlu olarak seçtiğim stilettoyuda giyinip aynanın karşısına geçtim. Beğenmiştim kendimi.  Kuaförleri severdim.  Dedikodu yuvalarıydı ve gerçek hayat hikayelerine ev sahipliği yapıyorlardı. 675 TL  bayıldım. Fazla uğramasamda ekonomik şartların fiyatları iyice oynatmış olmasını görüyordum. 

Öğretmenen evinden ödemeyi yaparak çıktığım için geri dönmem gerekmiyordu. Merkeze doğru gitmek için durağa  yöneldim ve taksiye bindim. İndiğimde biraz etrafıma göz gezdirdim. Aradığımı da bulmuştum. Adımlarımı serileştirerek içeriye girdim.  Topuk sesleri dikkatleri üstüme çekiyordu.  Araç kiralamak istediğimi belirttim.  Adam tipimi süzüp nasıl bir şey istediğimi ve ne için istediğimi sorunca huylanmaya başladım.  Aslında niyetimde olmamasına rağmen almayı düşündüm.  Nitekimde benim işime yaratabilecek olan iki seçenekten beyazına karar verdim.  İşlemlerin yapılması için kimliğimi vermemin ardından beklemeye başlamıştım. Aslında acıkmıştımda. Biraz atıştırsam fena olmazdı.  Dışarıya çıktım.  Dörde doğru gelirim demiştim galeridekilere.  İlk iş kendime küçük bir bavul almak oldu. Elimdekileri içine koyup rahatça taşıyabilirdim. Dikkat çekme konusunda daha az göze batardım.

Lahmacunları afiyetle yerken telefonumdan bir şeylere bakınıyordum. Genelde güney Kore dizisi ve şu meşhur lakornları takip ederdim. Saçma bulduklarımı eler müsaitsem sonuna kadar izlerdim.
Meşhur tuba ya 😅 girecekken ismi lazım değilsin mesajlarını gördüm bildirim çubuğunda okumadım bile. Engelledim. Aslında yeni bir hatta alabilirdim.  Kendime özel.  Neyse diyerek tuba da gezinmeye başladım.
Karnım doymuştu. Saate bakındım dördü geçiyordu.  Galeriye doğru gittim.  Arabayı aldım. Eşantiyon olarak karpuz süsü vermişlerdi.  E tabi anlamlıydı.  Burası diyar bekird di. 

Bavulu arka tarafa koyup bismillah çektim. Navigasyona basıp yönlendirme işlemini bekledim ve belleği taktım. Şarzıda telefona takıp yola koyuldum. Uzun olmasada biraz yolum vardı gidilecek.

Asla modası geçmeyen 45liklerle ilerliyordum. Uykumun kaçmasını istiyordum. Tenha yerleri değilde biraz medeniyet olan bir yerde mola vermek istiyordum.  İlçeye yaklaştığımı gösteren tabelalardan sağa doğru döndüm. Telefonla kalabileceğim bir pansiyon araştırmaya başladım. Karnımda sinyal veriyordu. Keşke aklıma gelseydide markete uğrayıp yiyecek şeyler alsaydım.  Üç saattir araç kullanıyordum.

İşte buldum diyerek telefonu ve cüzdanımı alarak aracı parkettim.
Dışarısının soğuğunu bacaklarıma çarpan rüzgarla farkettim.  Artık eylüldeydik kış yaklaşıyordu.

İçerisine göz gezdirirken dışarıda oturmaya karar verdim.  Küçük yapay havuzun çaprazındaki masaya oturdum.  Kendime kebap söyledim hafif acılı olsun diyede belirttim ve bolca ayran. Dışarısını seyre daldım.
Çalan telefonu cevaplayıp konuşmaya başladım. İşimle alakalı olduğu için ara ara sesim yükseliyordu. Dikkatleri çekmiştim yine üstüme. Hala konuşuyordum. Yan taraftan birilerinin geldiğini gördüm. Tedirginleştim. Konuşmaya ara vermek için birazdan arayacağım diyerek kapattım.  Araçların orada durmuş bekliyorlardı. Plakayı göremiyordum. Sadece içinden inen üç kişinin yakınımda olan masanın birine oturup birseyler sipariş ettiğini görmüştüm. Sürücü kapıyı açıp sigarasını yakınca araçta dördünün olduğunu anladım. İşte meslek hastalığı tedirginliğim arttı.  Hesabı isteyerek kalktım. Telefonum yine çaldı. Araca doğru ilerlerken etrafın sessizleştiğini farkettim. Arkamı döndüğümde masadaki üç kişiye doğrultulmuş silahı gördüm.
Konuşmalardan anladığım kadarıyla istenmeyen bu tiplerin dışkılardan olduklarını anladım.  Mağaranızdan inmeseydiniz demesiyle geriye dönüp araca bindim.
Tabi yan kapım açıldı ve şöför beni rehin aldı. Aldığını sandı. Kaçmasına yardım edecekmişim araca el koyacakmış geçici süre.  Gülmemek için uğraşmama rağmen başaramadım.  İlerliyordum.  Birazcık adrenalin olsa fena olmazdı. Beni zengin bir kadın sandı. Sonrasında bildiği dilde konuşmaya başlayınca sasırdı. Baska bir araba bulmasını söyledim.  İşin boyutu değişecekti.
Onunla savaşmaya başladım. Namussuz bacağıma dokunup imalı konuşmuştu. Aracın içinde resmen boğuşuyorduk. Silahını elinden almaya ve aracı kullanmaya calışırken kontrolü kaybettim.  Düşüyorduk. Bu nasıl dünya diyordum. Üç gün önce gelinlik provasındaydım, şimdi akşamın bir vakti teröristin tekiyle aynı anda ölüme gidiyordum. Küfürleri sıralamaya başladım.  Durdu. Ara.  Durdu. Adamdan ses gelmedi.  Biraz bekledim.  Hemen kapıyı açtım. Çıkmayı başardım.  Adam içerideydi.  Onun tarafına geçtim çıkarttım pisliği.

Telefonu buldum. 112 yi aradım.  Konumumu bir şekilde tarif edebildim. Gözüm baygın olan adamda elimde kendi silahım ve onunki ona doğru tutarak bekliyordum.  Pür dikkat olan biri olarak sessizleşen ortamın gerginliğini hissediyordum. Hedef tahtası yada av olabilirdim.  Acaba dört ayaklı mı iki ayaklı mı diye düşünürken adam uyanmaya başladı.

Neden bağlamadımki şu serseriyi diye söylendi. Fakat çook geç kalmıştı. Sol ve sağ omuzlarından iki kuruş rüzgara merhaba dedi.  Gelenlerin yandaşları olduğunu anladı. Allah tan vurulmamıştı. Durum  bir bakıma iyi sayılırdı.

.....

AslaN SavcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin