S ネ ölüm tehlikesi

204 50 71
                                    

mitski-shoul've been me

.・✫・゜・。.

❝Arkadaş listeme baktım ve öğrendim ki; bu apaçık kahredici duyguyu, garip huzuru anlatabileceğim kimsem yokmuş.❞

Ben de kim olduğunu hatırlamak uğruna beynimdeki dosyalar ülkesinden onun dosyasını bulmak üzere uçtum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ben de kim olduğunu hatırlamak uğruna beynimdeki dosyalar ülkesinden onun dosyasını bulmak üzere uçtum.

Elbette bulamamıştım.

Kendimi koltuğa attığımda gözlerimi kapattım. Burada uyuyabilirdim. Eğer uyursam Mina kızacaktı ama yorgundum. Myoui Mina; ev arkadaşım, ablam, doktorum. Kısacası her şeyim. Onunla tesadüfen karşılaşmış ve ev arkadaşı olmuştuk. Birbirimize daha ilk günden alışmıştık. Ve şimdi o her şeyimi bilirdi, ben de onun.

Telefonumun çalmasıyla gözlerimi açtığımda küfür ettim. Ayağa kalkıp çantamdan telefonumu buluğumda bilmediğim bir numaranın aradığını görmemle kapatacaktım fakat sonra bundan vazgeçip açtım. En fazla ne olabilirdi ki?

"Alo? Myoui Mina'nın ev arkadaşıyla görüşüyorum değil mi?"

Mina dediğinde içimdeki endişe kaybolmuştu fakat şimdi yerine korku geçmişti. "Evet, benim." dedim.

"Gangnam Şehir Hastanesine gelebilir misiniz? Arkadaşınız bir trafik kazası geçirdi."

Bacaklarım titriyordu. "O iyi mi?"

"Bir saat içinde ameliyata girecek. Üzgünüm kapatmalıyım, konuşmam gereken aileler var. Ayrıca televizyonu açarsanız kazayı görebilirsiniz."

"T-teşekkürler."

Telefon kapandığında üzerime ceketimi giydim. Televizyonu açtığımda Gangnam'da olan zincirleme trafik kazasının görüntüleri vardı. Mina eğer hastanede olmasaydı şu anda pembe motoruyla burada olurdu. Bunu düşünmek kalbimi sızlatırken evden çıktım. 

Çelik kapıyı kapattığımda kendime küfür ettim. Yanıma cüzdanımı ve anahtarımı almayı unutmuştum. "Siktir."

Oraya nasıl gideceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Arkadaşım da yoktu ki arayıp beni oraya götürmesini söyleyecektim. Merdivenlerden hızlıca indim. Haritalardan hastanenin konumunu açtıktan sonra yürüme mesafesiyle kaç dakika sürdüğüne baktım. Elli dakika.

Oha.

Ben de koştum. Sağ elimdeki telefonuma ara sıra bakarak caddeye çıktım. Bildiğim kestirme yollardan koşarken nefes nefese kalmıştım.

Hayatımda hiçbir zaman birini kaybetmedim ve o acıyı tatmadım. Onun yokluğuna alışmaya çabalamadım. Ama şu anda insanların kahkahalarının dışarı taştığı kafelerle dolu sokaktan geçerken bu düşünce beynimde yankı yapıp duruyordu.

Defalarca bir şeylere geç kaldım. Ödev teslim tarihine, sınavlara, sunumlara, konferanslara. Ama şimdi ya geç kalırsam ve ben oraya gittiğimde her şey biterse diye çok korkuyorum. Yine de iyi düşünmeye çalışıyorum fakat çoktan gücünü yitiren bacaklarımla bu mümkün değildi.

First Love Late SpringHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin