Veee yeni bölüüüm baya bekledim yazmak için ama yarım yamalak olsun istemiyordum umarım beğenirsiniz yorumlarınızı bekliyorum.
Adamın sözlerini istemsiz olarak tekrarlamıştım tanrılar gözyaşı dökerken yağmuru tanımlamak için kullanılan bir söz olmalı diye düşünmeden edemedim. Adama bir kez daha baktığımda ben çıkarken kafeye giren kucağında kedi olan kişi olduğundan bir kez daha emin oldum. Doğru söylüyordu öğlen kafede karşılaşmıştık hayatın tesadüflerle dolu olduğunu bir kez daha görmek beni gülümsetmiş. Semih olayı anlamlandırmadığını belli edercesine bana doğru baktı böylece konuşmam gerektiğini fark ettim. Bir İlham'a bir Semih'e doğru sırasıyla bakıp konuşmaya başladım. "Sabah kafede ben çıkarken siz içeriye giriyordunuz sanırsam. Memnun oldum İlham bey ben de Destina tanıştığımıza memnun oldum." diyerek elimi adama doğru uzattım. İlham oldukça uzun boylu, kumral kıvırcık saçlı bir adamdı. İnsanın içine işleyen tuhaf huzur saçan bir gülümsemeye sahipti. İlham yavaşça elimi sıktı ardından elimi bırakmadan parmaklarımla dudaklarını buluşturdu. Bir süreliğine dünyadan uzaklaşmış gibiydim ama bu çok uzun sürmedi. Semih öksürerek dikkatleri kendi üzerine çekti ve ismini söyleyip İlhamla tokalaştı. Ardından bana doğru döndü elini belime yerleştirip narin bir hareketle beni masadaki yerime doğru yönlendirdi. İlham'ın tavrının onu sinir ettiğini anlamak çokta zor olmamıştı. Yüzündeki bütün kaslar gerilmiş ayrıca sinirlendiği zaman boynunda beliren damar çok hafif bir şekilde ortaya çıkmıştı. Onu sakinleştirmek istesem de sinir anlarında ona sakinleşene kadar ona bulaşmamanın doğru karar olduğunu uzun zaman önce öğrenmiştim. Bizim ardımızdan İlham da masaya oturmuştu. Bu kadar sıcakkanlı bir adamın bu kadar soğuk bir aileyle ne işi var diye düşünmeden edemedim. En sonunda sofradaki sessizliği Mustafa beyin sesi bozdu. "Bizi kırmayıp davetimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler çocuklar. Bizim geçmişte hatalarımız oldu özellikle sana karşı Destina kızım." duraksayıp gözlerimin içine baktı ama bakışlarına karşılık vermek yerine gözlerimi kaçırdım "Biz yaptığımız hatanın farkındayız ve sizden özür diliyoruz. Umuyoruz ki her şeyi düzeltilmeyecek kadar bozmamışızdır." Mustafa beyin sözlerine her ne kadar inanmak istesem de bana söyledikleri sözleri unutmam pek de kolay sayılmazdı. Her şeye rağmen onlar benim sevgilimin ailesiydi ve Semih ailesini her şeyden çok severdi bu yüzden inanmasam bile en azından onun için inanıyor gibi davranacaktım. Bu yüzden önce Semihe sonrasında sırasıyla babasına ve annesine bakıp gülümsemeye çalıştım. Ne kadar içten gözüktüğünden emin değildim ama elimden geleni yapmıştım en azından. Babası sözlerini bitirdiğinde solumda oturan Lale hanım kolumu sıvazladı. "Acı kaybına çok üzüldük emin ol kızım. İster inan ister inanma orası sana kalmış ama Harun beyin ölümü sadece seni değil herkesi etkiledi." Babamın adını duymak istemsizce gözlerimin dolmasına neden olmuştu.
Ölümüne bir türlü alışamadığım babam... Annem Eylül'ü çok küçük yaşta kaybetmiştim. Bu yüzden hayatımda uzun süre sadece babam ve bakıcılar olmuştu. Onu kaybettiğim gün dünyam resmen başıma yıkılmıştı. Babam da tıpkı benim gibi psikiyatristti. Kendisi psikiyatri bölümünü seçmemin en büyük nedeni olmuştu. Ölümü beklenilen bir ölüm değildi sağlık açısından sapasağlam bir adamdı babam. Düzenli spor yapar yediğine içtiğine her zaman dikkat ederdi. Ani bir trafik kazası onu benden alıp uzaklara götürmüştü. Babamın kendine ait bir psikiyatri kliniği vardı ben de ihtisasımı bitirince onun yanında çalışmaya başlamıştım. Son zamanlarda ikimizin de işi çok yoğundu bu yüzden klinikteki öğlen araları hariç fazla görüşemiyorduk. Ölüm haberini aldığım andan beri dünya benim için dönmeyi bırakmış mezarlıkla ev arasında yaşayan biri haline gelmiştim. Bütün bunları düşününce babamın bunu yaptığımı bilse bana ne kadar kızacağını fark etmeme yol açmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrılar Gözyaşı Dökerken
RomanceDestina uzun zamandır melankolik bir ruh haline sahipdi. Yaşadığı hayattan zevk almayı unutmuş sadece nefes almaya devam eden bir yaşam formu haline gelmişti. İnsanlarla konuşmuyor, işini yapmıyor mezarlık ve ev arasında yaşıyordu. Ailesinin çoğunu...