Hyunjin neredeyse iki hafta önce geldiği krallığa tekrar geldiğinde bu sefer içinde tamamen huzur vardı. Ailesi yanında olmadığı için mi böyleydi bilmiyordu.
At arabası direkt olarak saraya giderken Hyunjin yutkundu. Yine Jeongin'in yanına gelmişti ama bu sefer müstakbel eşiydi.
At arabası sarayın önünde durdu, ardından şoför inip prensin kapısını açtı. Hyunjin arabadan inip gözlerinin önündeki büyük saraya tekrar baktı. Artık burada yaşayacaktı ve tuhaf hissediyordu. Yıllardır yaşadığı ülkesinden, sarayından ayrılıp buraya gelmişti.
Jisung görevlilere önemli eşyaların hangi kutularda olduğunu söyleyerek dikkat etmelerini sağlıyordu.
"Jisung." Duyduğu sesle hemen arkasını döndü, eşini çok özlemişti. Her gece tek başına yatağa girmek zordu onun için.
"Minho..." Yaptığı işi bırakıp eşine sarıldı. Neredeyse ağlayacak gibiydi. Hyunjin ne kadar bir sorun olmayacak diye teselli etse de eşinin bambaşka bir ülkede olduğunu bilmek hiç yardımcı olmamıştı.
Hyunjin ikisinin tekrar bir arada olduğunu görerek rahat bir nefes aldı ve Jeongin'e döndü.
"Tekrar hoş geldin." Her zaman ki gibi eli sakince Hyunjin'in yüzüne dokundu. Yüzüne bakıp iç çekti. Sanki yüzüne bakmaya kıyamıyordu.
"Birlikte kalmak isteyeceğinizi düşündüm, bu yüzden ikinize birlikte oda ayarladım."
"Teşekkürler veliaht jeongin." Minho teşekkür ederken bir kolu Jisung'a sarılıydı.
"Jisung sen gidip dinlen istersen." Jisung gülümseyerek kafa salladıktan sonra eşi ile veliahtların ona ayarladığı odaya gitti.
"Ne yapmak istersin? Yorgun olmalısın gerçi." Hyunjin tam bir şey söyleyecek iken asker Changbin geldi ve veliahta yaklaşıp kulağına fısıldadı. Hyunjin merakla bekledi, buradan ne dediğini duyamıyordu.
"Tamam, gidelim." Changbin önden ilerlerken Jeongin de Hyunjin'in beline elini koyarak yönlendirdi.
"Ne oldu?"
"Bir tanıdık geldi. Bir prens onu selamlamaya gideceğiz."
"Anladım, prens hangi krallıktan?"
"Kim krallığı."
"Yoksa-"
"Hyunjin?" Prens Seungmin gözlerini kırpıştırdı. En yakın arkadaşını burada görmeyi bekleniyordu. Tabii birkaç aydır Seungmin seferde olduğu için haberleşememişlerdi. Dolayısıyla hiçbir şeyden haberi yoktu.
"Seungmin!" Hyunjin arkadaşına sıkıca sarıldı. Kaç aydır görüşemiyorlardı.
Veliaht ikisinin arasında gözlerini gezdirdi. Tamam belki biraz kıskanmıştı. Çok yakın duruyorlardı.
"Tanışıyor musunuz?"
"Şey, Kral Kim ve Kral Hwang uzun zamandır arkadaşlar. O yüzden bizde arkadaşız, çocukluktan beri." Hyunjin açıklama yaparken tekrar Jeongin'in yanına döndü.
"Peki sen neden buradasın?" Seungmin merakla sordu. Arkadaşı neden buradaydı ve Veliaht ile bu yakınlıkları neyin nesiydi?
Hyunjin ne diyeceğini bilemeyerek Jeongin'e baktı.
"Hyunjin burada çünkü evlenmeyi düşünüyoruz, yani o da isterse."
"Ne- yani anladım evet." Seungmin arkadaşına kaş göz yaptı. Sadece birkaç aydır görüşememişlerdi, nereden çıkmıştı bu evlilik?
Hyunjin omuz silkmekle yetindi.
"Gelmişken sizi görmeden gitmeyeyim istemiştim veliaht ama güzel tesadüf oldu en yakın arkadaşımı da gördüm, ne mutlu bana."
"Eğer istersen birkaç gün burada kalabilirsin, hatta istediğin kadar."
"Cidden kalabilir mi?" Hyunjin'in heyecanlı sorusuna gülerek kafa salladı. Onun her zaman mutlu olmasını istiyordu. İçinde kısa bir sürede büyüyen bu sevgi, kendisini de korkutuyordu.
Seungmin kararsızca baktı, işleri vardı ve buraya tatile gelmemişti. Yine de birkaç günden zarar gelmeyeceğini düşündü. Arkadaşını eskisi kadar sık görmüyordu sonuç olarak.
"Changbin, Prens Seungmin'e bir oda ayarla."
"Tamam, beni takip edin prens seungmin." Seungmin afallayarak karşısındaki askere baktı. Bu asker fazla iyi görünüyodu. Ardından kafasını iki yana sallayarak askeri takip etti.
"Jeongin bizde biraz konuşabilir miyiz?" Hyunjin'in çekingen sesiyle kötü bir şey mi oldu diye düşünmeye başlamıştı.
"Olur, arka bahçe şimdi sıcak değildir. Oraya gidelim." Hyunjin ile bahçeye geldiklerinde burası da ön bahçe kadar güzeldi. Prens etrafına baktı, bu saray eski sarayından çok daha güzeldi.
"Sorun ne? Bir şey mi oldu?" Hyunjin kafasını salladı ve etrafta gözlerini gezdirirken konuşmak için derin bir nefes aldı.
"Hemen evlenecek miyiz?"
"Ben aceleye getirmek istemiyorum. Sen ne düşünüyorsun?"
"Bende istemiyorum, sanmıştım ki hemen evlenmek istersin. Ben biraz daha birbirimizi tanıyalım istiyorum. Olur değil mi?"
"Olur tabii, diğerleri yüzünden üzerinde baskı hissetme, muhtemelen annem de bir an önce evlenmemiz için uğraşacak ama bu karar senin ile beni aramda. Yani sen ne zaman istersen o zaman düğünü yapabiliriz."
"Teşekkür ederim." Hyunjin rahat bir nefes verdi. Kendisini şanslı hissediyordu. Başka birisi olsaydı onu böyle dinleyip, kararlarına saygı duyar mıydı? Muhtemelen hayır.
"Ne için teşekkür ediyorsun."
"Beni dinliyorsun, fikirlerimi önemsiyorsun" Jeongin oturduğu yerden kalkıp Hyunjin'in yanına geçti. Hafifçe kayarak ona yaklaştı ve elini yanağına getirdi. Hyunjin bu dokunuşla gözlerini kapatıp, yanağını tamamen Jeongin'in eline yasladı.
Veliaht onun kedi gibi davranmasına güldü, ardından ciddileşip cevap vermek için toparlandı.
"Dediğin gibi senin fikirlerini önemsiyorum bu yüzden rahatsız olduğun bir şey olursa söylemelisin." Hyunjin sakince kafa salladı.
"Tanrım... o kadar güzelsin ki gözlerimi senden çekemiyorum. Oturup saatlerce saçlarını okşayıp, yüzünü izlemek istiyorum."
"Jeongin..." Hyunjin diyecek bir şey bulamadı, sadece ismini söyledi ve devamı gelmedi.
Kendilerini öylece birbirlerine bakarken buldular. Bir şeyleri itiraf edemeyecekleri kadar erkendi belki de ama gözleri birbirlerine bakarken parlıyordu.
Seungminin daha erken dahil olması gerekiyordu ama ben unutmusum...
geç olsun güç olmasin diyelim😔🤟🏻of ya veliaht jeongin gibi sevenimiz de yok hayat cok zor ardslr
-Jae
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kingdom, hyunin. ✓
Fanfic★ Veliaht Prens Jeongin ve güzel Prens Hyunjin. [Seme Jeongin!] 01082022 28102022