(Ari'nin anlatımıyla)
Akademi'nin son günüydü ve bundan sonra bir Genin olacağımızı bilmek beni heyecanlandırıyordu. Sınıfta Naruto'nun yanına geçmek istesemde Pamuk Şeker kafalı Sasuke'nin yanına oturmak istediğimi sanıp bana -sözde- bir kavga idda ederek oraya oturdu. Ben ise kafamı ona yormak yerine Naruto'nun arkasına oturmuştum. Iruka-Sensei'nin gelmesine az kaldı diye düşünmeme kalmadan içeri girmişti. Ortamda heyecanlı bir hava vardı.
Iruka-Sensei dinlemediğim sıkıcı konuşmasından sonra elindeki kağıtlardan isimleri sıralıyor takımları oluşturuyordu.
"Uzumaki Naruto" işte. Kuzenimle aynı gurupta olmak için Iruka-Sensei'ye yalvarabilirdim fakat sonrasını dinlem gerektiğini düşünüp ses çıkarmadım "Haruna Sakura"... tamam vaz geçtim Naruto'yu alın şu guruptan kurtarın çocuğu o pamuk şeker beyinli ile aynı gurupta olmak tam bir eziyet olmalı. "Uchiha Sasuke." Sinirle dişlerimi sıktım. O iki aptal sınıftaki tek kendime yakın gördüğüm kişi olan Naruto ile aynı takımdayken ben hâla takımsızdım. Akademinin en başarılı öğrencisiydim, normalde 9 yaşında mezun edilecekken annem hazır olmadığımı söyleyip beni bekletmişti. Şu an ise 12 yaşında diğer mezun olucaklardan 1 yaş küçüktüm. Bu senede mezun olamazsam annemi asla affetmeyecektim...Herkesin gurubu belirlenmişti, benim ki hariç. İsmimi söylenmemişti ve sınıftaki sessiz fısıldaşmalar benle alay geçen seslere dönüşmüş kalbimde daha derin bir kırığa sebep olmuştu. Iruka-Sensei fısıldaşmaları susturduktan sonra gözlerimin içine baktı. Gördüğü şeyin hayal kırıklığı olması normaldi çünkü yine dışlanmıştım.
"Yui Arikatatsu Mika, sen ise Akademinin en başarılı genç Genin'i olarak tek başına görev alıcaksın." Fısıldaşmalar her yerdeydi. Elimi masaya koyarak destek aldım, doğrulup ayağa kalktığım da tüm gözler üzerimdeydi. Ağlamadım. Gözlerimin derinliklerinde bile sadece Hayal Kırıklığı bırakmış hüznümü bir kenara atmıştım. Naruto-San ile göz göze geldiğimizde bana acırcasına, ya da belki anlarcasına bakıyordu ama bu hiç bir şeyi değiştirmezdi. Sınıftakiler hakkımda konuşurken bunun hiç olmadığını söyleyen kızlar benim hakkımda dedikodu yapmaya başlamıştı, Hinata dışında, o üzgündü. Naruto gibi, benim için üzülmüştü. Koşar adım sınıftan çıktım ve Iruka-Sensei'nin beni takip etmek istesede sınıftan ayrılamayışı gözlerimin önündeydi.Koridorda koştum ve çıkıştan fırladığımda kapıda veliler vardı, benimkiler dışında. Aralarından geçerken abim yada annemin neden gelmediğini biliyordum. Abim görevdeydi, annem ise meşguldü, her zaman ki gibi. Beni o halde görenler geri çekiliyor bani sert ve aşağılayan bakışlarla süzüyordu. Göz yaşlarım güçlü kız yeminimi bozarak dolmaya başladığında hissettiğim tek şey istenmememdi. Gözlerim yaşlardan buğlandığı için önümü zor görüyordum.
Saniyeler içerisinde birine çarptığımda afallayıp yere düşmüştüm. Akamayan göz yaşlarımı silerken çarptığım adamın abim olduğunu farketmiştim. "Abi?" bana gülümseyerek bakıyordu, beni belimden kavrayıp ayağa kaldırdıktan sonra tekrar ellerini çekip geri çıktı. "Sorun ne Mi'ka?" i'yi uzatarak kendine özgü bir şekilde adımı söylemesi hoşuma gidiyordu. Sorunum konusunda yalan söyleyecektim, her zamanki gibi. "Ha- yok hayır- yani bir sorun yok." Gülümsemeye çalışırken mezun olan çocuklar dışarı çıkmaya başlamış velilerine alın koruyucularını gösteriyorlardı. "Bilmem, hanım efendi Alın Koruyucusunu almadan çıkınca şaşırmamam gerekirdi belkide. Haklısın." İç çektim ve konuştum. "Gurupsuz bir Ninja daha önce hiç duymamıştım. Benim yaşımda herkes 3'lü guruplarla göreve gider hepsinin bir Sensei'si olurdu ama Iruka-Sensei bana tek başıma görevlere gideceğimi söyledi. Beni dışlamak için her şeyi yapıyorlar." Abim bana bakıyordu. Abimin geçmişinde de böyle olaylar yaşadığını duymuştum.Nerdeyse her gece o günlüğündeki eski bir bölümü kısık sesle okurken bende gizlice dinliyordum. Bana o nazik tebessümü ile bakarken abime sarıldım. Abim benden 3,5 yaş büyüktü ve boyuda benden çok uzundu. Ona sarıldığımda anca bel üstüne geliyordum. "Neden istenmiyoruz.." ben hayata gözlerimi açar açmaz bu duyguyu tanıdım, 'istenmemek' dünyanın en ama en acı veren duygusuydu. Abim saçlarımı okşarken her zaman olduğu gibi bana karşı sakin ve anlayışlı davranıyordu,"Bizi istiyorlar ama,.. biz dengesisiz Mi'ka. Biz ya hiç ya her şey olabiliriz. Bu bi üstünlük değil, bu bir farklılık ve onlar bizim farklılığımızdan korkuyorlar."
Duygu ifade etmeyen tebessümüm zaten bu sözü milyonuncuya duyduğumu belli ediyordu. Arkadan boynuma sarılan çocukla düşer gibi olsamda dengemi korudum. Bana sarılan çocuk Kuzenim Naruto'ydu. Onun ailesi yoktu, hikayesini kendisi bile bilmiyordu ve kimsede öğretmeyi düşünmüyordu. O benim tek yakın arkadaşım olabilirdi, onu seviyordum, o iyi bir arkadaştı. Naruto sınavı zar zor geçmişti, ona haftalardır yardım etmeye çalışmam bir işe yaramıştı. Bana alın koruyucumu takıyordu, "Al bakalım kızıl Ninja" herkes bana saç rengim yüzünden kızılla başlayan takma adlar koyuyordu. Fenada değildi hoşuma gitmiyordu da diyemem. Naruto'ya döndüğümde o alın koruyucusunu takmamış elinde tutuyordu. "Onu takmayacak mısın?" Diğer eli ile kendi saçını karıştırdı ve o tipik sırıtışıyla bana baktı. "Alın koruyucumu ilk görevimde takıcam." Garip düşüncesi tipik Naruto davranışlanırdan olduğu için bunu sorgulamaya değmeyeceğini düşündüm. Ona soğuk bir tebessümle bakıp abime döndüm. "Hadi eve gidelim." Naruto kolumdan tutup çekiştirdiğinde kaşlarımı çatıp Naruto'ya bundan hoşlanmadığımı belli eden bir bakış attım. "Ehğ- Üzgünüm" kolumu bırakıp mahçup bir gülümseme ile konuşmaya devam etti. "Mezun oluşumuzu Ramenle kutlayalım mı?" Ramen. Naruto'nun ramen aşkına karşı çıkmak istemediğimden kabul ettim.
~☆~
Ramenleri yedikten sonra abim ödemeyi yapmıştı ve benim duygusuzluğumun yanında onlar çok neşeliydi. Bazen Naruto ve Abim Takeo'nun öz, benim ise gerçek kuzen olduğumu düşünmemek elde değildi.
Bir süre sonra eve gelmiştik. Naruto bizle kalıyordu ve üçümüz aynı odada kalıyorduk. Eve girdiğim gibi içeri koştum ve etrafta annemi aramaya başladım. "Anne!" Anneme seslenirken abim bir parmağını dudağının üzerine koyup bana sus işareti yaptığında sesimi kestim. Bana salondaki koltuğu gösterdiğinde neden sessiz olmam gerektiğini anlamıştım. Annem uyuya kalmıştı. İçeriden yastık ve örtü getirdim ve annemin başının altına yastığı bırakıp üzerinide örttüm. Sehpanın üzerine baktım sonrasında bir çok yere baktım. Abim ve Naruto ne aradığımı bildiğinden beni takmayıp odaya çıkmışlardı. Aradığım şey bir mektuptu. Böyle özel zamanlarda babam tanıdığı ninjalarla eve mektup yollardı. Babam Kayujin ben küçükken köyü terk etmişti, ara sıra mektup yollardı işte özel günlerde. Annem biz biraz daha büyüdüğümüzde her şeyi anlatacağını söylemişti, bende bek irdelememiştim fakat köyü terk etme amacı çocuklarından ne kadar önemli olabilirdi ki?
En sonunda pes etmişken anneme bakmak için salona döndüm. Koltuğun kenarında düşmek üzere olan mektubu gördüğümde gözlerimin parladığına emindim. Hemen annemi uyandırmadan mektubu alıp bahçeye çıktım. Mektubun bana olduğuna emin olmak için üstündeki yazılara bakmak istesemde hiç bir yazı yoktu. Bana olduğunu düşünerek mektubu açtım ve içindeki notu elime aldım. Bahçenin çimlik bir köşesine oturdum ve notun katlanmış bölümlerini açıp yazılarda göz gezdirdim.
"Sevgili Kızılıma,
Artık her şeyi öğrenme vaktin geldi. Annenin size anlatmadığı gerçekleri öğrenme vaktin. Sen 13, abin 15 yaşına girdiğinde, yani 1,5 ay sonra (14 ve 22 Temmuz) anneniz size bem hakkımda yalanlarla dolu olaylar anlatıcak, ona inanma, çünkü ben masumum. K.."
annem elimden mektubug çekip aldığında dona kalmıştım. Ürkek bakışlarım onun irice açılmış öfkeyle bakan gözleri ile buluşunca zayıf bedenim titreyeme başlamıştı, bu duygunun adı korkuydu, ne yapıcağını bilemem ve olduğun yere kapana kısılmak gibiydi. "Sana kaç kere söyleyeceğim, şu mektupları okumaktan vazgeç diye!"..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Kızıl / Naruto Fan Hikâye
Fanfiction"Ben Arikatatsu Mika Yui. Sadece Ari diyebilirsin, zaten hiç kimse gerisini merak etmiyor." Kızıl Uzumaki Klanına özgü saç rengi onu hep farklı gösterdi. Güçlü olmak onu yalnız yaptı. Yalnızlık abisindeki gibi onun kaderinde vardı.Güç için bedeller...