ARKADAŞLAR ÖNCELİKLE BU BİZİM İLK HİKAYEMİZ, BAŞLAYALI DAHA SADECE 2 GÜN OLDU VE OKUNMA SAYISI GÜNDEN GÜNE ARTIYOR, BU ÇOK GURUR VERİCİ BİR ŞEY AMA DEDİĞİMİZ GİBİ, İLK HİKAYEMİZ VE AMATÖRÜZ. LÜTFEN OY KULLANIN VE YORUM ATIN, NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜZÜ BİLMEK İSTİYORUZ, HİKAYENİN GİDİŞATI SİZİN BEĞENİ VE YORUMLARINIZA GÖRE İLERLEYECEK, SAYGILAR...
Siyah camlı Mercedes nihayet durduğunda ortalık ölümcül bir sessizliğe büründü.İnsan azmanı adamlar kafası çuvallı katili kollarından tutarak arabadan indirdiler.Soluk gözlü katile heyecandan asırlar gibi gelen beş dakikalık bir yürüyüşün ardından durdular. Nefes alış-verişi hızlanmıştı katilin, daha fazla beklemek istemiyordu. Acımasız elleri kırmızıyla kirlensin istiyordu bir an önce. Bir kaç dakikalık bekleyişin ardından, yavaşça yükselen ayak sesleri yankılandı. Sesler nihayet netleşince kana susamış adam bir kaç cümle duymayı bekliyordu."Çıkarın çuvalı." dedi emreden. Soluk mavi gözlü adamın geçmişinin, şuan ki zamanının ve geleceğinin gardiyanı. Ondan emir almayı pek önemsemiyordu katil. O sadece bir bahaneydi. İnsanları o emrediyor diye değil, kendi istediği için öldürüyordu. İnsan azmanları çuvalı çıkarında rahat bir nefes aldı katil, kafasını kaldırıp karanlık ömrünün gardiyanına baktı bir süre.Annesinden gelecek sütü bekleyen bebek misali gelecek emri bekliyordu. Aradaki fark ise onun süte susayan bir bebeğin aksine, kana susayan bir katil oluşuydu.
"Ate" dedi patronu. Bütün korumalar birden titremeye başladı çünkü kimse bu ölüm makinesine ismi ile hitap edemezdi. Ate kafasındaki çuval yüzünden oksijensiz kalmıştı, nefesini toparlamaya çalışırken birden adının söylenmesi ile irkildi, ilgilendiği her şeyi bırakıp bütün dikkatini bir anda adamın üzerinde topladı.Gözleri daha da soluklaştı, göz bebekleri büyüdü. Artık odak noktası tamamen bu adamdı.Korumalar neredeyse altlarına edeceklerdi, patronları nasıl bir adamdı ki ? Hem göz göze gelip hem de adı ile hitap edebiliyordu ? Gerçek adı tabii ki bu değildi fakat Ate günah tanrısının adıydı.Ve bu ölüm makinesi bu isme çok güzel uyuyordu, insanlar ona bu şekilde sesleniyordu, o da bu ismi benimsemişti. Bütün dikkatini bu adam üzerinde yoğunlaştırmış, adımlarını, hareketlerini, mimiklerini pür dikkat nefes bile almadan takip ediyordu, gözlerinin içine bakıyordu patronunun. Gözleri kan çanağı, öldürme arzusu ile yanıp tutuşurken patronu neredeyse tepki bile vermiyordu. Ate yerine mıhlanmış gibi hareket bile etmeden dikilip sadece gözleri ile onu takip ediyordu. "William Johnson." dedi patronu." İngiliz mafyası.Öldüreceğin kişi o, şu sıralar çok sık yoluma çıkmaya başladı. Canımı sıkmasını istemiyorum bu yüzden onu yok et.Birazdan adamlarım seni evine götürecek, ihtiyacın ne varsa al daha sonra o piç kurusunu ziyarete gideceksin. Buradan çıkarken sana sahte kartvizit ve kimlik ayarlayacaklar, ayrıca otelin adresinin yazılı olduğu bir kağıt.Adam çok sık malikanesinden çıkmıyor ve orası da askeri bir üs gibi korunuyor, yani herifi bu gece öldürmek zorundasın." Adamlarına döndü ve söyledi; " Götürün onu."
Katilin tek bir duyguyu bile barındırmaya izin vermeyen duygusuz mizacı yerini sinsi bir gülümsemeye bıraktı.İnsan azmanlarına döndü, pis bir gülümsemeyle " altınıza işemeyi bırakıp titreyen dizlerinizi çalıştırın, boğulmam gereken bir kan denizi var, haydi gidelim." Bu bir espri miydi yoksa ciddi mi söylemişti, adamlar bunu anlamaya çalışırken o hırıltılı bir kahkaha patlattı ve adamların arasından geçip hızlı , büyük adımlarla kapıya yöneldi.Bir an duraksadı, arkasını döndü, unuttuğu şeyi alıp kafasına geçirdikten sonra adamlara seslendi " haydi sizi koca götlü sürtükler, kaslı kıçınızı kaldırın ve beni arabaya götürün !"
Yol boyunca katilin aklında tek bir şey vardı; William Johnson.Düşünmeye devam ettikçe öldürme arzusuyla yanıp tutuşuyordu, sabırsızdı. Araba nihayet durduğunda adrenalin yüzünden hızla çarpmaya başladı kalbi. Yavaş yavaş her geçen saniye isteğine biraz daha yaklaşıyordu. Her insan gibi onunda hayati sıvısı kan'dı, fakat başkalarınınki. Ate, her birini öldürüşünde , ölenin aksine hayat buluyordu. Adamlardan biri kafasındaki eski çuvalı çıkardı.Ate derin bir nefes aldı ve çuvalı çıkaran adama sırıttı, adamın titrediğini fark ettiğinde sesli bir kahkaha patlattı.Adamın boynuna doğru eğildi, adam korkudan nefes bile alamıyordu. " Belki daha sonra seninle oynarım." Sabırsızdı, daha fazla vakit kaybetmeden kendini arabadan atıp evine fırladı, küçük dolabından bir kaç tane kesici alet aldı, en büyük tutkusu olan orağını da unutmadı. Saat gece yarısına varmak üzereydi. Hava tam da katilin sevdiği gibiydi. "Uğursuz, kuru ve soğuk." Otelin yolunu tuttu Ate sırtında taşıdığı insan büyüklüğündeki çantasıyla. Bir an önce oraya varmak, kurbanın kanını akıtmak istiyordu.Adımlarını hızlandırdı otele yaklaşırken.
Resepsiyon görevlisi kız onu gördüğü anda tüylerinin diken diken olduğunu hissetti, çok uğursuz bir hava çökmüştü otelin resepsiyonuna. "Yardımcı olabilir miyim efendim? " dedi titrek sesiyle. Ate kıza soğuk kanlılıkla yaklaştı. "Ben bir animatörüm, yarın programım olacak otelinizde bu yüzden buradayım." Kız az da olsa rahatlamıştı, çünkü adamın ona yaklaşması ile resmen burnuna kan kokusunun dolduğunu düşünmüştü, şimdi en azından onun ne için burada olduğunu biliyordu. Ate kıza sahte kimlik ve kartvizitini gösterdikten sonra kadın ürkek bir gülümseme ile " Pekala efendim, otelimize hoş geldiniz." dedi. Adama inanmıştı ve bunun nelere yol açacağından hiç haberi yoktu. Ate teşekkür edip hızlı ve uzun adımlarla otelin içerisine doğru yürüdü. 103 numaralı odaya gidecekti, ona verdikleri kağıtta böyle yazıyordu. Asansör uzun süre gelemese de Atenin enerjisini korumaya ihtiyacı vardı, William damdan düşüp mafya babası olmamıştı, onunda kendi numaraları vardı elbette. Bu yüzden merdivenlerden çıkmayı aklından çıkarıp asansörü bekledi. Asansörün kapısı açıldığı anda yaşlı bir adamla karşılaştı, demek ki asansörü bekleten aptal bu olmalıydı. Yaşlı adam ile göz göze geldiler. Ate onu aklına kazıyacakken sonradan adamın yeterince yaşlı olduğunu, zaten bir kaç aya kalmadan öleceğini düşünerek aklından çıkardı adamı. Şimdiki hedefi farklıydı nasıl olsa.