Dışarda kulakları sağır eden ambulans sesiyle yeni günün ilk saatlerine gözlerini açtı Ate. Kafasını kaldırıp saate baktı. Henüz 5.30'du, içinden dışarıdaki ambulansa bir küfür savurdu. Usulca yerinden kalkıp pencereye doğru yürüdü, hava yeni aydınlanıyordu. Trafik yüzünden olduğu yerden bir milim bile uzaklaşamayan ve kulakları sağır edecek şekilde siren çalan ambulansa baktı. ''Sabahın köründe bu ne trafik'' diye düşündü. Kafasında dönüp dolaşan düşüncelerine birden ambulansın içindeki insan yerleşti. Acaba erkek miydi yoksa kadın mı? Genç miydi yoksa yaşlı mı? Onu daha da meraklandıran kısmı ise; ne sebeple orda olduğuydu. Ambulansta yaralanmış bir insan canlandırdı zihninde, her yanı kan revan içinde. Acı yüzünden çığlıklar atan bir kadın.
Bir insan nasıl bu denli hasta ruhlu olabilirdi? Nasıl bir insanın ölümünün hayalini kurabilirdi? Bunları bir insan yapamazdı belki, fakat Ate insanlıktan emekli olalı uzun zaman olmuştu. O, sanki artık ölüm meleğinin somut haliydi, gerçi bir melek olamayacak kadar günahkardı Ate. Tam olarak tanımlanamazdı kişiliği, benliği. Kendini insanları vahşice katletmeye adamış bir psikopattı.
Zihnindeki düşünceleri savuşturup günün aydınlanmasıyla perdelerini kapadı odasının. Gecenin karanlığına aşıktı Ate, bu yüzden geceleri perdesini kapatmazdı. Odasına girip küçük dolabından eski telefonunu aldı. Hızlıca patronunun numarasını tuşladı, bugünkü görevini öğrenmek istiyordu bir an önce. Kısa bir çalışın ardından telefon açıldı. ''Kimi öldüreceğim?'' İlk cümlesi buydu Ate'nin, konuşmayı pek sevmiyordu telefonda. ''Çok erkencisin bugün.'' dedi karşıdaki ses. Kısa bir kahkahanın ardından devam etti. '' Bugün sana herhangi bir iş vermeyeceğim, ortadan kaldırılmasını istediğim adam yarın gelecek şehre. Yani yarına kadar dinlen.'' Telefonu hiçbir şey demeden dolaba geri fırlattı Ate. Dinlenmek mi? Bu gülünç sözcüğü duymak sinirlendirmişti onu. Ate insanları kendisi için öldürüyordu, bu yüzden dinlenmesini gerektirecek bir sebep yoktu.
''O halde kendi kurbanımı kendim bulurum.'' dedi sinsice sırıtarak. Yatağın üzerindeki kıyafetlerini alıp üzerini değiştirdi hızlıca. Küçük dolabından bir miktar parayla birlikte birkaç kesici alet aldı. Paraları cebine, bıçakları ise küçük bir çantaya koyup hızla çıktı evden.
Saat sabahın 7'siydi, bu saatlerde açık olacağını bildiği birkaç barın olduğu bir ara sokak vardı. Oraya gidecekti, hem genelde ıssız olurdu orası. Hızlıca ara sokağın yolunu tuttu. Yolda mümkün olduğu kadar insanlarla göz teması kurmaktan kaçındı. İnsanlar onun gözlerine baktığında, Ate'nin içini kaplayan öldürme içgüdüsü canlanıyordu. Kalabalık yerlerde bu aşık olduğu şeyi rahatça yapamayacağını bildiğinden insanlarla göz teması kurmamayı tercih ediyordu. 20 dakikalık yürüyüşün ardından ara sokağa varmıştı Ate. Sokakta yürüdükçe yükselen müzik sesini duyuyordu. Sokakta üç kişilik bir arkadaş grubundan başka kimse görünmüyordu. Şimdilik onları es geçmek istedi, ilerleyip az ilerdeki bardan içeriye girdi.
Gözüne ilk çarpan uzun kızıl saçları olan beyaz tenli bir kız olmuştu. Kesinlikle kurbanı o olacaktı. Hemen bara gidip kızın yanında bulunan taburelerden birine oturdu. Barmeni el işaretiyle çağırıp ''Hanımefendinin içtiğinden.'' dedi. Sonra kendisine dikkatle bakan kızıl saçlı kızı gördü, ''Merhaba, seni buralarda hiç görmemiştim.'' dedi. Kız iyice Ate'ye döndü. ''Birkaç hafta önce taşındım bu şehre. Evim bu civarlarda, keşfetmek istedim.'' Kocaman tebessüm vardı kızın yüzünde. Ate'nin soluk mavi gözleri ilgisini çekmişti.
Birkaç dakikalık sessiz bekleyişin ardından sordu Ate. ''Dışarıya çıkmak ister misin? Sana etrafı gösteririm biraz.'' Böyle bir şey duymayı beklemediği açıktı kızılın, şaşırdı birden. Fakat hayır diyemedi, fazlasıyla etkilenmişti bu ölü bakışlı adamdan. Halbuki bu ölü bakışlı adamın, ölü gözleriyle baktığı herkesi tereddüt etmeden vahşice öldürdüğünü bilmiyordu. Peşine takıldı Ate'nin. Dar ve ıssız sokakta sessizce yürüdüler bir süre. Bu sessizliği bozan kızıl oldu. ''İsmin nedir?'' diye sordu. Ate'nin hayatındaki en nefret ettiği sorulardan biriydi. Yine de cevap verdi. ''Arkadaşlarım Ate derler.'' Çarpık bir gülümsemeyle baktı kızıl saçlıya. ''Sana neden böyle diyorlar?'' diye tekrar sordu kız. Lafı değiştirdi Ate. ''Bak! Şu depoyu görüyor musun? Eskiden bir müzik grubum vardı, orada provalar yapardık. Gel seni gezdireyim.'' Bir cevap vermesini beklemeden kızın elinden tutup çekmeye başladı. Kız bu ani hareketi karşısında bir tepki veremedi. Ate'ye ayak uydurdu sadece. Depoya vardıklarında kızı ani bir hareketle içeri çekip kapıyı kapattı Ate. Kız korku ve şaşkınlık ile çevrelenmişti, eli ayağına dolanmıştı. ''Saf kız... Annen sana yabancılarla konuşma demedi mi?'' Yavaşça kızın üzerine yürümeye başladı pis sırıtışıyla. Kız adım adım gerilerken ''Yaklaşma bana!'' diye bağırdı. Sesi titremişti. Onun korkudan titreyen sesi gözlerinin alev almasına neden olmuştu Ate'nin. Kızın korkusu onu daha da istekli kılmıştı. '' Yaklaşma mı? Sana nasıl yaklaşmayayım söylesene bana. Kızıl saçların, bana kanı hatırlatırken sana nasıl olur da yaklaşmam. Biliyor musun, şuan kendimi kırmızı bayrak görmüş boğa gibi hissediyorum. Ama benim boğalar gibi oraya buraya savurabileceğim boynuzlarım yok, göğsüne saplayabileceğim bıçaklarım var.'' Psikopatça kahkaha atmaya başladı, fazlasyla zevk alıyordu o an. Kızın gözleri doldu Ate'ye bakarken. Yapabileceği tek şey yalvarmaktı, öyle de yaptı. ''Yalvarıyorum beni bırak, lütfen bana zarar verme. Para mı istiyorsun? Ailem zengindir, ne kadar istersen veririm, lütfen bırak beni!''
Bir daha kahkaha attı Ate. ''Aptal kız! Para istediğimi mi sanıyorsun? Para sadece karın doyurur güzelim. Benimse ruhumun doymaya ihtiyacı var, bunun içinse başka insanların ruhuna. Saçların gibi kızıl olan kanına ihtiyacım var. Şimdi anlıyor musun beni?'' Kız dehşete düşmüştü bu sözcüklerin karşısında. Bir türlü anlam veremiyordu duyduklarına. Nasıl bir belaya bulaşmıştı böyle?
Birden aklına gelen fikirle Ate'nin bacak arasına sertçe bir tekme savurdu. Ate buna hazırlıksız yakalanmıştı, fakat çok etkilendiği söylenemezdi. Kızın bu hareketine sinirlenip el çantasındaki bıçağı seri bir hareketle alıp kızın bacağına sapladı. Kız acı içinde yere düştükten sonra tekrar yalvarmaya başladı. ''Lütfen! Yalvarıyorum, bırak beni!'' Ate suratına doğru eğildi kızın. ''Susmazsan daha kötüsünü yapacağım.'' Kızın bacağındaki acı ona işkence gibi geliyordu, susamadı. Acı acı inlemeleri devam etti. Bıçağı biraz daha derine bastırıp, bacağın içinde döndürdü Ate. Kız ses telleri koparcasına bağırdı. '' Susmadığın sürece daha kötüsü olacağını söylemiştim, neden hala susmuyorsun?'' Kız bacağında hissettiği acı yüzünden ne dediğini dahi anlayamıyordu Ate'nin. Ağlamayla karışık inlemeleri devam etti. Ate yavaşça çantasından bir bıçak daha çıkardı.Bir süre kızı izledi, acı çekişini, yalvarışını. Kızın bağırması deli ediyordu onu, dayanamadı ve elindeki bıçağı ani bir hareketle kızın boğazına sapladı. Bir anda ağzından kanlar fırlayıvermişti kızın. Tiz çığlıkları yerini hırıltılara bırakmıştı. Kızın yüzünü yakından inceledi Ate. Bembeyaz teni üzerinde bıçakla bir yara açtı yüzüne. Güzel yüzünden kanlar süzülürken kızın, yüzünü yaklaştırdı Ate. Dilini yavaşça kesiğin üzerinde gezdirdi. Sıcak kan nasıl da iyi gelmişti sadist ruhuna. Son bir darbe yaparak kızın sol göğsüne sapladı bacağından çıkardığı bıçağı.Artık cansızdı kız. Kızıl saçlı kızın bedeninden akan kızıllıkla ellerini yıkadı Ate. İşte bir insanın daha ruhunu almıştı kendi ruhuna katmak için.