11. BÖLÜM

2K 311 23
                                    

Heyecanım içimdeki korkumdan fazlaydı, bacaklarım birbirlerine bağlanmıştı sanki. Ağır ağır arkama dönüp gerçekle yüzleştim Berk üzerinde siyah tişörtü ve bol kesim eşofman altıyla bana olduğundan daha öfkeli bakıyordu. Ben onun öfkesine çok az tanık olurdum, boğazımın kuruduğunu hissettim elim istemeden boğazıma gidip geldi. Annemleri uyandırırsa diye içim içimi yerken o hiç beklenmedik bir şey yapıp arkasına dönüp salona geçti. Onu takip etmem için önce kapıda biraz duraksadı.

"Konuşalım Nazlı" dedi sadece. Peşi sıra takıldım ama hala kızgın olduğunu bildiğim için de sesimi çıkarmıyordum. Önce terasın kapısı açtı hemen ardından sandalyenin üzerinde duran annemin kırmızı şalına uzanıp bana verdi.

"Bunu giy, dışarısı soğuk" dedi sadece, yüzünden fazla şey okunmuyordu ona bakmamaya özen göstererek şalı aldım. Gece bütün şehre çökmüş her yer karanlığa bürümüştü. Burnumun ucu dahi soğuktan üşüdü ve kızardığını hissettim. Salıncağa oturdum, soğuk kumaş birkaç saniyede içime işledi. O ise tam karşıma geçek şekilde sandalye çekti ve başını eğip ellerini önünde bağladı.

"Neden bunu yapıyorsun Nazlı?"

"Neyi neden yapıyorum?" dedim aynı tavırla, sabır diler gibi etrafına bakınıp sakince güldü.

"Neden sürekli Akın'la dip dibesin, ya ben değil annem kalksaydı ve seni görseydi"

"Annem biliyor" dedim aynı hızda, şaşkınlığı bir anda büyüdü. Koyu kahve gözlerinden binlerce his uyanıp öldü, dudaklarımı kemirme noktasında ona bakıyordum.

"Biliyor mu? Neyi biliyor?" Durumu açıklamak için sırtımı dikleştirip iç çektim.

"Ona anlattım, kafamın karışıklığı ve son olanları. Beni dinleyecek ve anlayacak tek insan o"

"Peki bana da anlatacak mısın? Akın'la neler yaşadığınızı?"

"Biz bir şey yaşamıyoruz Berk, kafam çok karışıktı ve bende Aslı teyzeyle anneme anlatmanın doğru bir karar olduğunu düşündüm." Gözlerinde ki parlaklık söndü ve yüzü her saniye daha çok karardı. Neden en başından beridir bu karmaşanın içindeydik ki. Bir şeyleri düzeltmek ve yoluna koymak için neden hep ben savaşırken beni yalnız bırakmıştı ki?

"Onun sana olan duyguları samimi değil" dedi birden, bunu beklememiştim. Berk asla birlerinin özel duyguları hakkında yorum yapmazdı, gözlerinde gördüğüm şey bunu söylerken nasıl rahatsız hissettiğiydi.

"Peki senin duyguların ne kadar samimi? Bu karışıklığın nedeni sadece ben değilim, sana hiçbir şey anlatamayacak kadar yabancılaşan sendin. Aramıza sınırları çeken sendin"

"Çekmek zorundaydım Nazlı! Biz biz seninle-"

"Kardeşiz" dedim gülümseyerek, yıllardır içimde tuttuğum en büyük sebebi ben dillendirmiştim. Akın'ın belki milyon kez siz kardeşsiniz muhabbetine şimdi ben bile kabullenmiştim. Başımı sallayıp onun değişmeyen ifadesine bakındım.

"Biliyor musun Berk, sana olan duygularımın hiçbirinde en ufak yanılmam yoktu. Ben emindim ama sen korkaktın, belki de en doğrusu bu olacağı için."

"Ben korkak değilim" diyerek beni engelledi, birden ellerimi kavrayıp sımsıkı tutup gözlerini benden bir saniye çekmeden konuştu.

"Ben yapılması gerekeni yaptım-"

"Gerçek duygularından kaçarak mı?" dedim onu engelleyerek, bana yenik bir şekilde baktı. Başımı işte bu der gibi sallayıp yüzümü sol tarafa doğru çevirdim.

"İşte sizin Akın'la ayıran şey bu Berk, o her koşulda da savaşırken sen savaşmadın. Yenildiğin şey bu karmaşa değil sendin." Usulca ayağa kalkıp hala karmaşık olan aklımı toparlamaya odama çekildim. Beni üç kez arayan ve beş kez mesaj atan Akın'a kısaca bir mesaj yollayıp telefonu tamamen kapattım.

LİMONLU KEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin