Üç - "Başarısız Plan"

204 29 80
                                    

Sinirlerim bozularak camdan tekrar baktım. Uyanalı baya bir olmuştu ama camdan gördüğüm manzara hiçte tanıdık gelmiyordu. Nerede olduğumu bilsem buradan kaçmak daha kolay olacağını için konumumu tespit etmeye karar vermiştim.

Büyük ve zengin bir semtte olduğumu anlamıştım. Camdan bakınca yer baya uzaktı. İki katlı ve bahçeli bir evdi burası. Karşıda başka evler de vardı. Tüm evler birbirine benziyordu.

Sokaklar oldukça temiz görünüyordu bu da bana evimden oldukça uzakta olduğunu düşündürttü. Bu ev bana çok tanıdık geliyordu ama yaşadığım küçük ilçede daha önce böyle bir yer görmediğime de emindim.

Buradan kurtulmak için yapmam gereken sadece kaçmaktı. Bir kolumu oynatamıyor olabilirdim. Üstümde ağır bir halsizlik olabilirdi ama bu kaçamayacağım anlamına kesinlikle gelmezdi.

Belki kaçmamda yardımcı olur diye tekrardan odaya baktım. Dolapta… şüpheli bir şekilde benim boyutlarımda olan kıyafetler; banyoda havlular, şampuanlar ve sabunlar...

İşe yarar ya da kesici hiçbir şey bulamadım. Olmadı gerekirse sandalyeyi kapıp onunla saldırı düzenlerim diye düşündüm ama kolumdaki sargı buna asla izin vermezdi.

Çaresizce kapana kısıldığımı kabul edip tekrar yatağa uzandım. Uykum olmadığı için camdan bakıp biraz daha etrafı inceleyerek plan yapmaya çalıştım.

Büyük ihtimalle kimsenin evde olmadığı ya da herkesin gece uykusunda olduğu bir vakitte ön kapıdan çıkar ilk gördüğüm kişiye nerede olduğumu sorardım.

İçten içe küçük ilçemde olmadığımı farketmiştim. Büyük ihtimalle yan ilçelerden birinde ya da yan illerden birindeydik.

Nerede olduğumu öğrenince aileme nasıl gideceğim ise benim için tam bir merak konusuydu. Param olmadığı için otobüse falan binemezdim. Evden kaçarken biraz para çalmak aklıma gelse de beni buraya getirdikleri için ana bacı sövdüğüm insanların parasıyla yola çıkmak hiç benlik değildi bu yüzden vazgeçtim.

Belki gördüğüm birinden telefonunu kullanmak için izin ister ve annemleri arayıp beni almaya gelmelerini söylerdim. Bu kesinlikle daha mantıklı ve ahlaklıydı.

Yavaş yavaş kararan sokakları cılız sokak lambalarının ve evlerden gelen ışıkların aydınlattığı saatlere girdiğimizde kapımın tıklatıldığını duydum.

Cevap vermeye gerek bile duymadım. Birkaç kez daha tıklatıldı sonra annem olduğunu iddia eden ama annem olmayan kadının yumuşak sesini duydum. "Layla, içeri geliyoruz."

Gözlerimi devirmeden edemedim. Önceden annem odama baskın yapar gibi girerdi ve bundan çok şikayetçiydim. Şimdi ise istediğim özel alan vardı ama bunu istemiyordum.

Kadınla adam odaya girdiler. İkisinin de ellerindeki tepsiler yemek doluydu. Karnım alarm vermeye başladı. Sahi ben ne kadar zamandır açtım?

"Akşam yemeği zamanı!" Kadın yine gülümsüyordu. Yemekleri masaya bıraktılar. Adam bana iki şişe gösterdi. "Yemekten sonra bunları iç olur mu? Kendini daha iyi hissedersin."

"Şuan nasıl hissediyorsun?" Kadının eli ateşimi ölçmek için anlıma doğru giderken başımı yan tarafa çevirdim. "Dokunma bana."

"Sadece ateşini ölçmek istemiştim Layla," morali bozulmuştu bile "Gerçekten kötü bir niyetim yoktu."

"Umurumda değil, beni rahat bırakın," Cama dönüp onları yok saymaya karar verdim. Bir süre benim iyiliğimi istedikleri ile ilgili boş sözler söylediler. Dinlemedim. Eğer gerçekten benim iyiliğimi istiyor olsalardı beni ailemden ayırmazlardı sonuçta.

"Belki yemekten sonra beraber tatlı yeriz?" Dedi adam ortamı yumuşatmaya çalışarak. Fikir kadının hoşuna gitmiş gibiydi. "Bence harika olur! Ne dersin Layla? En sevdiğin tatlı ne? Senin için yapabilirim."

"Beni mutlu etmek istiyorsanız sadece defolup gidin ve beni yalnız bırakın."

Adamla kadın birbirlerine üzüntüyle baktılar. "İlaçlarını içmeyi unutma," dedi adam kapıyı açarken. Kadın da çıkmadan önce hüzünle gülümsedi. "Eğer istediğin bir şey olursa seslenmen yeterli. Ve eğer istersen tatlı teklifi hala geçerli. Hep geçerli olacak."

Onlar çıkınca rahat bir nefes aldım. Karnım guruldadı. Hevesle yemeğe baktım. Orada beni bekleyen çeşit çeşit yemek vardı. Ama eğer bu yemeği yersen onların hakimiyetini kısmen kabul etmiş olurdum.

Hastanede karışmış olabilirdim ama bu beni ailemden ayırabilecekleri anlamında gelmezdi. Sonuçta ailem bana 15 yıl bakmışlardı. Şimdi ise onlara bir veda bile edememiştim. Beni kendi yanlarında durmaya zorlamasalar zaten ara sıra belki biyolojik ailemle görüşürdüm.

Onlara ait hiçbir şeyi yiyemezdim. Yatağıma uzandım ve yorgunca kaçışımı düşünmeye başladım. Bir yandan da yatağımın kenarında olan pencereden dışarı bakıyordum.

Evlerin ışıkları yavaş yavaş kapanıyordu. Belli ki saatler ilerliyordu. Planı riske atmamak için biraz daha bekledim. Tam karşıdaki evde yanan hiçbir ışık kalmayınca saatin yeterince geç olduğu kanısına vardım ve yatağımdan kalktım.

Kapıyı sessizce açtım. Kaçacağımı ima etmiştim ama onlar kapıyı bile kilitlememişlerdi. Belki de blöf yaptığımı düşünüyorlardı.

Dışarı çıkınca kendimi bir koridorda buldum. Kapalı kapılar vardı. Koridorun sonundaki merdivenden sessizce indim.

Bu sefer geniş bir holdeydim. Bazısı açık bazısı kapalı kapılar. Açık olan bir kapıdan bakınca oturma odası olduğunu gördüm. Ama ne oturma odası...

Ferah bir alandı. Koltuklardan tut duvarlara kadar her şeyin uyumu baya iyiydi ve... Şömine vardı! Ankara'da şömineli bir ev! Böylesini göreceğimi hiç düşünmemiştim. Zengin kişilerdi demek ki.

Bulduğum çıkış kapısına zaferle baktım. Tam kapıyı açmıştım ki bir kuvvet tekrar kapattı. Arkama dönüp biyolojik babam olan adamın sinirli suratına baktım. "İçeri geç Layla."

Şöyle bir güç orantısına bakınca benden hayli hayli güçlü olduğunu gördüm. İstese beni sürükleye sürükleye çıkarabilirdi. O gelmeden kendim çıkmam en iyisiydi.

Nereden geldiğini holden geçerken anladım. Az önce kapalı olan kapılardan biri, büyük ihtimalle mutfak kapısı, açıktı. İçeri göz atınca sıradan ama şık bir mutfaktı.

Mutfak masasının üstünde bir şişe alkol ve yanında da yarısı dolu kadeh vardı. İçiyordu demek. Acaba sarhoş muydu? Bana zarar verebilirdi.

Hemen bana zarar vermemesi için ona daha fazla fırsat vermeden merdivenleri tırmandım üst katta az önce çıktığım odaya girdim.

Yatağın üstüne oturdum. Hemen arkamdan geldi. "Cidden kaçıyor muydun Layla? İnanamıyorum sana. Ya gecenin bir yarısı başına bir şey gelseydi? Bir hayvan ya da kötü niyetli bir insan olabilirdi bu..."

Gece tek başına dışarı çıkmanın zararları hakkında uzun uzun konuştu. Bağırmıyordu ama sinirliydi. Cümlelerinden birini yarıda kesince ona baktım. Bakışları benim yemediğim yemek tabağındaydı. "Yemeğini yememişsin."

"Aç değildim." Omuz silktim. Katiyen yalandı. Açlıktan ölüyordum ama yemezdim. Sesi artık sakindi. "Senin için ısıtmamı ister misin? Ya da istediğin başka bir yemek var mı?"

"Senden hiçbir şey istemiyorum," dedim dik dik bakarak. Adamın gözü içmediğim ilaçlara döndü, "İlaçlarını da içmemişsin."

"İçerim birazdan," sırf başımdan gitsin diye öyle söylemiştim. Kesinlikle içmek gibi bir niyetim yoktu. Anlayışla başını salladı. Gitmek üzereyken duraksadı. "Lütfen bir daha böyle kendine zarar verebilecek şeyler yapma. İyi geceler,"

Hiçte iyi olmayan bir gecede, aç karnımla, umutsuzca uykuya daldım.

Biliyorum Layla çok agresif ama kendinizi onun yerine koyun. Bir anda üvey olduğunuzu öğreniyorsunuz ve aileniz olduğunu söyleyen kişiler size sormaya bile gerek duymadan sizi yanlarına alıyorlar...

Layla Potter ~ Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin