Jimin dün annesiyle konuştuktan sonra odasına çıkıp yatağına uzanmış tüm gece tavanı izleyerek öğrendiği şeyleri idrak etmeye çalışmıştı. Kafasında dönüp duran sorulara kendince cevap ararken tüm geceyi uykusuz geçirip başının ağrımasına sebep olmuştu. Ama Taehyung'un ona birçok şeyi eksik anlatmasını veya deyim yerindeyse saklamasını hala anlayamamıştı. Neden böyle yaptığını sorup sormamakta ise çok kararsızdı. Sabah okul için alarmının çalmasına 2 dakika olduğunu gören Jimin, alarmı erken kapatıp okul için hazırlanmaya başlamıştı. Tüm gece uykusuz kaldığı için gözlerinin altı mosmordu okul kıyafetlerini giydikten sonra saçlarını düzene sokmak için aynaya döndü.
"Tipe bak şeytan görse besmele çeker he."
Jimin saçına fön çektikten sonra gözlerinin altı içinde hafif bir kapatıcı kullanmıştı ama yüzüne bakan onun geceden kalma olduğunu hala anlayabilirdi. Jimin sonunda yüzüyle uğraşmayı bırakıp çantasını aldı ve aşağı indi.
" Annecim ben çıkıyorum. "
" Tamam oğlum dikkat et yemegini ye aç kalma derslerini güzelce dinle."
"Merak etme annecim görüşürüz."
Jimin annesini öptükten sonra ayakkabılarını giydi çantasını aldı ve evden çıkıp okula doğru yürümeye başladı. Dünden beri Jungkook'un gizemli erkek kardeşinin kim olabileceğini düşünüyordu ama tabiki bu konuda hiçbir fikri yoktu. Okula gittiği zaman bu konuyu Taehyung ile konuşmaya karar vermişti tüm olanları neden kendisine anlatmadigini merak ediyordu. Tabii Jungkook'un gizemli erkek kardeşini de biliyor olabilirdi bu yuzden Tae'e bunuda sormayı ihmal etmeyecekti. Annesinin ise Jungkook hakkında dedikleri aklından çıkmıyordu. Onun dediğine göre Jungkook tehlikeli ve hastalıklı birisiydi belkide Jimin'e eziyet etmesi de bunu kanıtlıyor olabilirdi. Jimin aklındaki düşüncelerle okula nasıl vardığını bile anlamamıştı kapıdan içeri girer girmez gözleri Tae'i aradı ama kafası mavi olan birini görmemişti hala.
Jimin etrafı gözleriyle tararken arkadan iki çift el gözünü kapatmıştı."Bil bakalım ben kimim?"
"Umm, tabiki benim bok suratım TaeTae!"
"Evet bildin! Bok surat falan ayıp oluyo ama."
"Ya TaeTae buna mı takıldın cidden kkk."
"Yok buna değil orda 'Benim' sahiplik kelimesi var ona takildim."
Jimin Taehyung'un söylediklerine minik bi kıkırtı ile tepki vermişti
"Senin miyim gerçekten Jiminshi"
Taehyung yüzündeki ciddi tavrıyla Jiminin üstüne doğru yürümeye başlayınca Jimin, şaşırıp geriye doğru adimlaya başlamıştı. Sonunda sırtı duvarla buluşan Jimin dudaklarını aralayacagi sirada Taehyung onu susturmustu.
"Senin olmayı isterim Jiminshi, peki sen benim olmak istermiydin?"
Taehyung'un anlık değişimi ile şok geçiren Jimin o şeklini alan ağzı ile Tae'in suratına şaşkın bir şekilde bakmaya başladı. Taehyung ise karşısında ki sevimliliğe daha fazla dayanamayıp yavaşça Jimin'e yaklaşmaya başlamıştı bile. O sırada arkadan gelen bir ses tüm herseyi bozdu.
"Selam gençler nabersiniz"
"Jungkook hemen git burdan"
"Ben istediğim zaman giderim Tae buna sen karışamazsın."
Tae, Jungkook'un alaycı hareketlerine sinirlenmiş olacak ki üstüne yürümeye yeltenmisti fakat Jimin onu kolundan tutarak engelledi.
"Taehyung lütfen birsey yapma. Jungkook, neden geldin?"
Taehyung ise jimini dinleyerek geri çekilmişti.
"Aslında seninle konuşmak istedim Jimin vaktin varsa tabii."
"Jimini senin yanina ve yalnız başına göndereceğimi mi sandın?"
"Taehyung o senin bebeğin değil kendi kararını verebileceğini düşünüyorum."
"Bu seni hiç ilgilendirmez ve konuşacak hiçbir şeyin yok rahat bırak onu defol git."
"Jimin, fazla vaktini almam merak etme zaten bahçede konuşacağız insan içinde yani yemem seni."
"Tamam peki."
Taehyung, Jiminin kabul etmesine karşılık fevri bi hareketle ona döndü.
"Jimin nasıl bö-"
"Taehyung lütfen, kısa sürecek yanına geleceğim hemen merak etme."
"Pekala."
Jimin ve Jungkook uzaklaşırken Taehyung ise çatık kaşları ile arkalarından onları izledi.
"Evet Jungkook seni dinliyorum, yine ne ile tehdit edeceksin beni?"
"Ne alaka şimdi?"
"Nasıl ne alaka ne zorbalık yapacaksın merak ediyorum poz kesme bana."
"Zorbalık falan yapmicam Jimin sakın olur musun?"
"Nasıl ya kafana taş falan mı düştü senin noldu sana?"
"Hayir Jimin kafam yerinde gayet normal şekilde sohbet etmek istedim seninle."
"Benimle mi? Sohbet mi? gerçekten sasirmaktan kendimi alıkoyamıyorum."
"Artık idrak etsende konuşsak diyorum."
"Tamam tamam ne konuşacağız ki?"
"Öncelikle sana birdaha zarar vermicem bundan emin olabilirsin."
Jimin kendini tutamayıp bu sözlere kahkaha atınca Jungkook hafiften sinirlenmişti.
"Jimin beni dinler misin artık?!"
"Özür dilerim ama komik geldi. Pekala dinliyorum."
"Beni biliyorsun yapmicam diyorsam yapmam bu yuzden kuşkun olmasın. Yaptığım şeyler çocukça şeylerdi belkide ama eminim bir yerde beni de anlayabiliyorsundur. Son günlerde çok düşündüm bu saçma olayların bitmesini istedim."
"Benim seninle bir sorunum yok Jungkook fakat 3 yıldır bana yaptığın şeyler can yakıcıydı. Bazı şeyleri unutabilir miyim bilmiyorum."
"Birseyleri düzeltirmi bilmiyorum ama Özür dilerim Jimin sana yaşattığım hersey için gözyaşlarının sebebi olduğum için üzgünüm."
Jimin, o an Jungkook'un yüzüne baktığında gerçekten de suratındaki pişmanlığı görmüştü Ve içinden bir ses onu affetmesi gerektiğini söylüyordu.
" Pekala seni affediyorum Kook. "
Jungkook, Jiminin bu kadar çabuk affedecegini düşünmediği için şaşkınlık dolu ifadesi ile iri gözlerini jiminin üstüne dikmişti.
"Ne bakıyorsun Jungkook far görmüş tavşan gibi ."
"Sadece şaşırdım."
"Sasirma faslin bittiyse artık sınıfa girelim mi? dersin başlamasına az bir süre kaldı çünkü."
"A evet, evet gidelim hadi."
Jimin ve jungkook yanyana yürürken sessizliği Jungkook bozmuştu.
"Jimin, biz şimdi neyiz?"
"Arkadaşız Kook."
Jungkook, Jiminin dediğine gizlice gülümseyerek yürümeye devam etti içinden ise "şimdilik öyleyiz" demeyi de ihmal etmedi tabii...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OBLIVION
Fanfiction"-Önüne baksana aptal!" -"Ö-Özür d-d-dilerim birdaha olmaz." -Olamaz zaten. Aksi halde, neler yapabileceğimi biliyorsun değil mi civcivim." Park Jimin Seoul Lisesin de Güzel Sanatlar bölümünde okuyordu. Jimin öğretmenlerinin gözdesi ve okul birincis...