³-tanışma

4 0 0
                                    

"Hanımefendi bakar mısınız? İki saattir peşinizden sesleniyorum "

"İki dakika yanınıza oturdum diye beni beni takip etme gereksinimi mi duydunuz?"

"Hayır ne münasebet. Ben sa-"

"Az önce kendi ağzınızla itiraf ettiniz bey efendi"

"Ben sadece telefonuzu"

"Telefonumu isteyeceksiniz size telefonumu neden vereyim? Sizi nereden tanımıyorum"

"Siz değil ben verecektim ama"

Bu çocuk kendini ne sanıyordu sadece Yanına oturmuştum. Serra zaten beni etmişti. Arkamı dönüp ilerlediğimde omzumda bir el hissettim.

"Bana bakın beyefendi eğer peşimden gelirseniz sapık var diye tüm Avm yi başımıza toplarım."

Elindeki telefonu bana uzattı.

"Telefonunuzu unutmuşsunuz, olayı büyütmeye gerek yoktu." telefonu elime alıp arkamı dönüp yürüdüm. Acaba fazla mı çıkışmıştım. Teşekkür bile etmemiştim.

Ona doğru dönüp yanına kadar koştum.

"Teşekkür ederim"

Etrafa bakındım hafif bir tebessüm ile "Bana mı dediniz? İnsan bir sapığa teşekkür etmez çünkü"

"Aslında Teşekkür etmek yerine özür dilemem gerekir"

"Önemli değil"

"İzin verirseniz kendimi affettireyim. Avm'nin arka sokağında çok sevdiğim kafe var size orda bir şeyler ısmarlayım ister misiniz?"

"Hiç gerek yok teşekkür ederim."

"Lütfen özürümü kabul edin, son zamanlarda kafam biraz dalgın."

"Kafeye geliyorum ana bu özürünüzü kabul ettiğim anlamına gelmiyor. Gayette haklısınız son yirmi yılda kadınların başına gelen korkunç olaylar dört kat arttı. Siz de haklısınız. Sadece sizi kırmamak için geleceğim o kafeye."

"Hayhay"

Kafeye doğru yürürken bir yandanda sohbet ediyorduk . Kafeye vardığımızda dahi sohbetimiz devam etti.

"İşte sonra bana dedi ki ''sen kimsin'' "

"Ne ciddi misin?" Dedim gülerek. Milkshekimden bir yudum aldım.

Oda gülmeye devam etti. "Hiç olmadığım kadar ciddiyim" dedi gülerek garson elinde mozeik pasta ile masaya geldi.

"Geeençliğğğk çook öneeeemliğğğ"

"Ya yapma" duraksadı "bu arada isimlerimizi öğrenmedik"

"Ben Minel" dedim gülümseyerek .

"Bende" Tam adını söyleyecekken telefon çaldı "bir dakika açmam lazım" dedim ve kaltım masadan.

Telefondan aldığım haber ile beynimden vurumuşa döndüm. Telefonu kapatır kapatmaz masaya döndüm.

Apar topar masadaki eşyalarımı çantama koyuyor bir yandan da adını öğrenemediğim turuncu marul'un ard arda gelen sorularını algılamaya çalışıyordum.

Çantamı topladıktan sonra apar topar kafeden çıktım. Taksiyi beklemeye başladım. Şimdi dizide olsak beş dakikaya taksi gelirdi hatta çıkar çıkmaz gelirdi o taksi.

Taksiyi çağıralı 20 dakika olmuştu ama hala gelmemişti. Etrafta dolanıyordum. Elimdeki telefonun saatine bakıyor ve aynı şekilde dükkanın önünde dolanıyordum.

Taksi geldiğinde hemen bidim.

"Akyuva hastanesi"

Takside oturmuş hayatı sorgulamaya başladım. Daha dün gülüp konuştuğumuz. Her şeyi yaptığım kişi şimdi hastane de makineye bağlıydı.

Dedikodular yapardık onla. Birbirimizin saçını yapardık. Küçükken ne evcilikler oynamıştık oysa.

"Yedi yüz seksen dört TL elli kuruş abla"

"Abi ben Türk'üm yalnız"

"Bende Türküm abim"

"Şuradan şurası nasıl okadar tutar"

"Şuradan şurası ile yürüseydin abla"

Çantamdan cüzdanımı çıkarttım ve adama Yedi yüz seksen beş TL "Üstü kalsın"

Hastanenin danışmasına doğru adımlarımı attım "Serra Yılmaz"

*********
~duman

Üst üste iki bölüm benden geldiğine göre nasılsınız?

Bölümü beğendiniz mi?

Sizce o çocuğun adı ne?

Serra'ya noldu?

İlk bölümler kısa evet ama sonrasında bölümler uzun olacak.

Sağlık ve mutlulukla kalın :)


gizli adım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin