En azından gözünü tekrar açtığında öyle düşünmüştü, bir süre beyaz tavana baktı ve kalkmaya çalıştı ama bedeni sağa sola dönmekten başka bir şey yapamıyordu. Elini havaya kaldırdığında gözleri büyüdü, elleri neden bu kadar küçük ve tombuldu?
"Benim miniğim uyanmış." duyduğu sesle dondu, şefkatli ve sıcacık sesiyle konuşan kumral adama baktı. Gözleri parlayarak ona bakan bu adam, onun babasıydı. Babası James Potter, onu kolları arasına aldığında burnuna dolan kokuyla gözleri doldu ve odayı bebek ağlama sesi doldurdu.
"Jamie, Harry ağlıyor mu?" şaşkın bir yüz ifadesiyle odaya giren kişiyle Harry sustu, dili küçük olmasa şaşkınlıktan yutabilirdi bile. Severus Snape, oldukça genç bir şekilde karşısında duruyordu. Neler oluyordu böyle?
"Sev, oğlumuz ilk defa ağladı." dedi babası büyük bir sevinçle.
Oğlumuz mu dedi?
"Harry, sorun ne?" dedi Severus onu babasından alırken, sonrasında ona sıkıca sarıldığında Harry üzerindeki gömleği küçük avucuna sıkıştırıp başını boynuna gömdü.
Ne oluyor ne oluyor, bu mümkün mü? Bu nasıl mümkün olabilir? Neden şuan iki babam var? Annem nerede?
"Karnını yeni doyurdu, belki de kabus gördü."
Kabusların en kötüsüydü.
"O halde, hadi seni çalışma odama götüreyim de beraber kafa dağıtalım bebeğim." Severus uçak gibi onu havada süzdürerek evin koridorlarında dolaşırken Harry şaşkınlığını üzerinden atamamıştı, burası kendisini öldürdüğü evdi, iki babası vardı ve biri de Severus Snape'di. Neler oluyordu? Zaman mı değişmişti?
"Ben yemeği hazırlamaya iniyorum." diye seslendi James, sonrasında iksir şişeleriyle dolu olan bir yere girdiler, Harry etrafını inceledi, burası Snape'in Hogwarts'taki ofisinden çok daha büyüktü.
"Harry, neden bu kadar durgunsun? Bak seni ofisime getirdim, bayılırsın sen buraya bebeğim." kömür rengi gözlerindeki sevgi parıltılarıyla ona bakan adama baktı, minik elini yanağına koyup soluk tende gezdirdi bir süre, rüya mı görüyordu? Rüyalar bu kadar gerçekçi olur muydu?
"Ağuva vava." Severus gözlerini kırpıştırdıktan sonra gülüp ona sarıldı.
"Burada olduğuma inanamıyormuş gibi bakmayı bırakmalısın." dediğinde Harry tatlı tatlı güldü. "Sonunda minik bebeğim gülüyor." neşeyle mırıldanıp Harry'le kazanın yanındaki tabureye oturdu Severus.
"Senin için bir iksir hazırlıyorum, bağışıklığını güçlendirmesi için." kucağındaki bebeğin karnını yavaş yavaş okşayıp iksiri dikkatle karıştırırken Harry de Severus'u dinliyordu.
Severus onun babasıydı, James da onun babasıydı, Lily Evans neredeydi o zaman? Peki ya Voldemort? Ailesini yine öldürecek miydi? Severus, Lucius Malfoy ile sıkı dosttu, eğer hala öyleyse kesinlikle Voldemort'un adamlarındandı, bakışları Severus'un kollarına gitti. Bebekti, konuşup da kolunu aç diyemiyordu ki. Sıkıntılı bir nefes alıp öne eğildi ve Severus'un kolunu tutup kendine çekiştirdi.
"Ne, dövmemle mi oynamak istiyorsun yine?" Harry'nin kalbi korkuyla doldu, Severus ölüm yiyen miydi? "İşte, al bakalım." dedi Severus açtığı kol düğmelerinden açığa çıkan kolunu Harry'e uzatarak, Harry gördüğü şeyle gözlerini kırpıştırdı ve burnunu çekti. Severus kolunda minik bir aslan ve onun etrafını gevşekçe sarmış bir yılan taşıyordu, yılan'ın başına yanağını yaslamış aslan gülümsüyordu.
"Vavayaağuva" Severus güldü.
"Evet, bu aptal olan babanın eseri." Harry gözlerini kırpıştırdı, şuan neredeydi yani? Paralel evren mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In La Kesh | Tomarry
FantasíaO kahraman olmak istemiyordu, o sadece sıcak bir aile ve huzurlu bir yaşam istiyordu. Harry insanları kurtarmıştı ama kahraman olduğuna inanmıyordu, kendisini kurtaramadığı bu acı bataklığında hiç de kahraman gibi hissetmiyordu. "Düşünürsen yapamaz...