Bu hikâye "Dating in the Dark" adlı eserin Türkçe çevirisidir.
Telefonumu cebimden çıkarıp parmaklarımı kısa süreliğine soğuk havaya maruz bırakarak "5 dakikaya oradayım" yazdım ve Irina'ya gönderdim. Bleecker Caddesi'ndeki kasaplar, pizzacılar ve peynir dükkânları hafta sonu alışveriş yapanlarla dolup taşıyordu. Arkadaşlarıyla brunch keyfi yapanlar da mekânları doldurmuştu.
Fena halde kahveye ihtiyacım vardı ve Gotham Grounds'a ulaşmak için sabırsızlanıyordum. İçeri adım atıp taze çekilmiş çekirdeklerin derin, topraksı kokusunu içime çekecek; tıslayarak ve nefis bir buhar yayarak sıcak içeceğimi seramik bir bardağa boşaltan kahve makinesine hayranlıkla bakacaktım.
Irina çoktan gelmiş, bir latte ile köşeye kıvrılmıştı. Bir kahve ve çikolatalı kruvasan alıp Irina'ya yöneldim. "N'aber Corinne?" diye ciyaklayarak bana sarılmak için oturduğu yerden fırlayıverdi.
"İyilik" derken gülümsedim, kalın paltomu fırlatıp Irina'nın karşısındaki koltuğa oturdum.
"Anlatsana kızım, ne var ne yok? Dün gece nasıl geçti?" diye sordu heyecanla.
"Boktan bir randevu yine. Bir şey olduğu yok." diye homurdandım.
"Öf be... Bak, sana tanıdığım bir adamı ayarlayayım en iyisi. Hem..."
"Ciddi misin ya? Ardı ardına başarısız mutluluk girişimlerimi görmek hoşuna mı gidiyor?" dedim sırıtarak. "Sen hastane teknolojilerinde devrim yaratan şirketin yakışıklı sahibiyle sevişirken benim bir boku becerememem seni eğlendiriyor mu?" Duygularımı yatıştırmak için sıcak kahveden derin bir yudum aldım.
"Çok tatlı bir köpeği de var." diye yanıtladı Irina sinsi bir sırıtışla.
"Neyse ne..." diye güldüm.
O sırada Irina'nın masadaki telefonu aydınlandı. "Patron mu?" diye sordum. "Evet." dedi Irina, telefonunu aldı, mesajı okuyup telefonu yerine koydu. "Akşam yemeği için rezervasyon yapmamı istiyor." Irina, Claire adında, genç ve geleceği parlak bir oyuncunun menajeriydi ve Claire daima ünlü gece kulüplerinde ve restoranlarda görülmek istiyordu.
"Sen ne zaman başkalarının hayatını ayarlamayı bırakıp kendi hayatına bir çekidüzen vereceksin?" diye sorarak lafı dokundurma fırsatını değerlendirdim.
Irina gülümsedi. "Cidden ama, sana birini bulmamız lazım. En son ne zaman doğru dürüst seviştin?"
Yan masaların kulak misafiri olabileceği bu soru beni utandırmıştı ama Irina onların varlığını umursamıyor gibiydi.
"Artık iş başa düştü. Sen bir bahane uydurmadan duramıyorsun. Yok yara izim, yok bilmem ne... Sanki insanların umurundaydı." Cevap vermeden Irina'ya baktım. Bundan utandığımı çok iyi biliyordu.
Yanımızdan geçen garsona "Bakar mısın?" diye seslendi Irina. "Bir şey soracağım. Sence şu küçük yara izi hoş mu değil mi?" diye sordu sol kulağımın arkasından aşağı doğru uzanan 2,5 cm'lik kabarık çizgiyi işaret ederek. Aniden yüzüm kızardı.
Garson bulunduğu yerden pek bir şey göremiyor olacaktı ki "Bakabilir miyim?" dedi hoş bir sırıtışla. Aslında istemiyordum ama evet anlamında başımı salladım. Saçlarımı özenle kulağımın arkasına götürüp orada olmaması gereken ince çizgiyi gözlemledi.
"Bence çok hoş." dedi garson. "Kulağınızın narin şeklini vurguluyor. İster istemez bir gizem de uyandırıyor." diyerek gülümsedi.
Irina ellerini masaya vurup öne doğru eğildi ve "Gördün mü?" diye bağırdı. Sonra genç adama dönüp gülümsedi. "Teşekkürler!"
"Rica ederim." diye yanıtlayan garson bize tekrar gülümseyip yanımızdan uzaklaştı.
"Siktir git." diye söylendim alçak sesle.
"Ne var be? Hem eski sevgilin de dememiş miydi seni belalı biri gibi gösteriyor diye."
"Evet ama nasıl yaralandığımı anlatınca havam sönmüştü."
Gerçek şu ki, lise mezuniyet törenimde sahneye çıkarken tökezlemiş ve tüm okulun önünde yüz üstü yere çakılmıştım. Her yer kan olmuştu. Ama lise arkadaşlarım bunu komik bulmuş olacaklar ki hâlâ zaman zaman hatırlatırlar.
"Neyse..." diye devam etti Irina. "Telefonuna bir çöpçatanlık uygulaması kurmuştun ya, oradan bir şey çıkmadı mı?"
"Oradan bir sürü mesaj geliyor ama konuştuğum adamların hepsi ya sıkıcı ya da geri zekâlı. Ne mal oldukları yükledikleri fotoğraflardan falan belli zaten. Uğraşmaya değecek biri çıkmadı henüz."
"Ama öyle sırf fotoğraflara bakarak yargılamak olmaz. Birileriyle buluşup şansını denesene."
"Bilmiyorum. Bakarız."
"Şu ana kadar yaptıkların işe yaramadığına göre biraz da tersini yapmayı denesen iyi olacak. Normalde birlikte olacağın birinden tamamen farklı birileriyle tanış. Hatta görücü usulü bile tanışabilirsin. Bence..." Aniden Irina'nın ağzı kapandı ve gözleri kocaman açıldı. Bu bakışı biliyordum ve beni korkutuyordu. "Ne oldu?" diye sordum tereddütle.
"Dur bir saniye..." Irina telefonunu alıp hızlıca bir şeyler aramaya başladı. "Claire'in davet edildiği tuhaf bir şey vardı. O hayatta gitmez tabii. Hah, buldum!" Ekrana bakıp davetiyeyi tekrar okudu. "Mükemmel... Tam sana göre." diye kıkırdadı. "Kesin gitmen lazım."
"Hiç anlatmasan mı acaba?"
"Bana güvenmiyor musun? Neyse dur, cevap verme buna. Sen sadece dediğimi yap. Tuhaf bir flört aktivitesi var. Seni de davetli listesine yazdırıyorum."
"Anlamadım?"
"Günahkâr Kolektif diye bir grup var, onlar düzenliyor. Acayip riskli şeyler yapıyorlar. Bu aktivite tam sana göre çünkü birlikte olduğun adamı göremiyorsun bile. Önyargı yok."
"Ne diyorsun kızım sen?" diye fısıldadım yakındaki müşterilerin dinliyor olabileceğinden utanarak.
"Karanlıkta Randevu diyorlar buna. Şehir merkezinde bir yere gidiyorsun. Sana bir numara veriyorlar. Soyunup zifiri karanlık bir odaya giriyorsun ve oradaki erkeklerle tanışıyorsun. Dokunmak serbest. Hoşuna giden birisi olursa numaranı söylüyorsun. Gecenin sonunda o da senin numaranla ilgilendiğini kayıt masasına söylerse ikinci bir randevu ayarlayıp yüz yüze görüşebiliyorsunuz."
Şok içinde arkama yaslandım ve inanmaz gözlerle Irina'ya bakakaldım. Irina ise yerlerinde donakalmış ve kızarmakta olan yan masadaki çifti süzüyordu. Belli ki kulak misafiri olmuşlardı.
"Böyle bir şeye gitmemi mi istiyorsun?!" Gülüyordum ama öteki tarafımızdaki başka bir çiftin ani sessizliğinin de farkına varmıştım ve bakışlarını hissedebiliyordum. "Saçmalama!" dedim sonunda.
"O zaman sana e-posta adresini vereyim, kendin kayıt yaptırırsın." dedi Irina.
"Yapamam öyle bir şey!"
"Başka seçeneğin yok! En iyi arkadaşın olarak bunu reddetmeni veto ediyorum."
Etrafımızın gözleri kocaman açılmış, kahkahalarını bastırmaya çalışarak kahve içen müşterilerle dolu olduğunu hissedebiliyordum. Azımsanamayacak bir seyirci kitlesine ulaşmıştık. Irina'nın yapmam için ısrar ettiği şey herkesi heyecanlandırmışa benziyordu. Bense utanç içinde sessizliğe bürünmüştüm.
Ancak birkaç dakika sonra ve alçak sesle cevap verebildim: "Çırılçıplak olmak zorunda mıyım?" Irina sırıtarak başını evet anlamında salladı. "Peki, kimsenin göremediğine kesinlikle emin misin?" Tekrar başını salladı.
Irina'nın ağzı kulaklarına varmak üzereydi, bense bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor ama bulamıyordum. Görünen o ki kaçış yoktu. Irina her zaman istediğini elde ederdi, ben de mal gibi onun çılgın fikirlerine her zaman uyardım. Daha sonra ondan intikam almanın bir yolunu bulmam gerekecekti.
Kahvesinden bir yudum aldığında keyfi daha da yerine gelmişti ama bu kahveden miydi yoksa müstehcen planlarıyla beni yine köşeye kıstırmış olmanın verdiği zevkten mi, emin değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Randevu
Romance"Karanlıkta Randevu diyorlar buna. Şehir merkezinde bir yere gidiyorsun. Sana bir numara veriyorlar. Soyunup zifiri karanlık bir odaya giriyorsun ve oradaki erkeklerle tanışıyorsun. Dokunmak serbest. Hoşuna giden birisi olursa numaranı söylüyorsun...