4.Bölüm:Tek başına...

17 3 0
                                    

Yeşil çağın 1308. yılının 15. Nisan gününde dünyaya Yeşil toprakların varisi gelmişti. Bu şahsiyet Maestro'nun ve Layla'nın ilk erkek çocuğu idi. Bu erkek çocuk doğumunda diğer bebeklere göre daha zayıf doğmuştu, insanlar bunun Meyreman'ın laneti ya da Mitra'nın muhafızlarından olduğuna inanıyorlardı. Herhangi bir insan değildi, babası 3 şehrin lordu ve koruyucusu aynı zamanda yeşil toprakların sahibiydi. Bir evladın bu görevlere sahip babası olunca, doğan evlatta aynı şekilde bu sorumluluklarla yükümlüdür. Doğan çocuğun adı kabiliyet anlamına gelen Şiyan idi.

Maestro Şiyan doğduğu anda ona son derece bağlanır ve kendisinin bir parçası gibi hisseder, artık onun için oğlunun mutluluğu onun mutluluğuydu. Ancak her ne kadar Maestro Şiyan'ı çok sevse de ona neyi öğreteceğini, nasıl öğreteceğini hakkında hiçbir fikri yoktu. Açıkçası biraz da pişmandı, Şiyan tam anlamıyla Maestronun boşluğuna denk gelmiştir. Maestronun oğlundan istediği; kendisinin yapamadığı ve yapmak istediği şeyleri oğlunun yapması idi. Şiyan ilerde; nice ordular yönetecek, nice kaleler fethedecek, nice kötülüklere kök söktürecekti. Babası siyandan bunları bekliyordu.

Maestro bir gün Ölüm Denizinin kumsalında, Mitra'nın güneşi indirmesini seyrederken aynı zamanda ne yapacağı konusunda düşünür. Bir anda birkaç metre ilerisinde kaplumbağa yumurtalarının çatırdayıp kırılmaya başladığını gördü. Yakınlaşıp daha dikkatli bir şekilde izlemeye başladı, yumurtasından çıkan denize yani hayata doğru ilerliyordu. Sadece güçlü, zeki ve az da olsa şanslı olan, deniz karanlığından kurtulup bir yaşama kavuşacaktı. O an aklına kardeşi Brego geldi, o da tıpkı yavru kaplumbağa gibi bilmediği bir yerde tek başınaydı. Ancak tek başına olduğu sürece güçlü biri olmaya mecbur bırakılmıştı, etrafta bilinmeyen tehlikelere karşı insanın kendisini savunması gerekir. Böylece aklına için yakan bir fikir gelir sonra kumsaldan ayrılıp Windshire'a döner ve orda da biraz bu konuyu düşündükten sonra kararını verir ve Orion'a gider. Başkent işlevinde bulunan şehre vardığında eşinin yanına gider ve fikrinden bahseder, bahsi geçen fikri şudur; Şiyan 2 yaşına geldikten sonra bir daha oğlunu görmemek üzere Zincir Dağlarına kardeşinin yanına gidip oğlunu yaşayacağı hayatla kendini geliştirmesi için yalnız bırakmak istiyordu. Layla buna çok sert tepki verdi: "Bu çocuk kendi başına nasıl gelişebilir, onun bir yol gösterene ihtiyacı var. Ayrıca tahtını boşta bırakamazsın." diyerek içindekileri dile getirir. Bunun üzerine Maestro'nun cevabı gecikmedi: "Öncelikle bu çocuk yalnız değil, sen varsın. Ona doğru yolu ve bir lord olmayı sen öğreteceksin. Tahta gelecek olursak, Şiyan 18 yaşına gelene kadar senin en büyük kuzenin Brad naip Rose ünvanıyla 16 yıl boyunca bu toprakları idare edecek ardından Şiyan yaşını doldurduğunda tahtı ona geri verecek." Layla endişeli bir şekilde: "Peki halkına ne diyeceksin." dedi. Maestro tebessüm ederek: "O iş kolay. ava çıkarmış gibi yapıcam yanıma güvendiğim yedi adamımla beraber, ardından ava çıkıldıktan iki gün sonra birisi ağaçların arasından kente gelerek 'lordumuz ve diğer altı adamı vahşi havyanlar tarafından katledilip inlerine götürüldü' diye bütün ahaliye haber verecek ve bizde o iki gün içerisinde güneydoğuya doğru Lion geçidinden doğuya saparak zincir dağlarına ulaşmış olucaz ve böylece kimsenin ruhu duymayacak benim hayatta olduğumdan." Maestro içten içe o vaktin asla gelmemesini istiyordu, çünkü oğluna düşkündü ve "ya eğer yapamazsa." düşüncesi kafasının içinde sürekli yankılanıyordu ama kalbi ona bunun üstesinden geleceğinin haberlerini veriyordu. Maestro kalbini dinledi, vakti gelince böyle bir şey yapacağına kendine söz verdi.

Maestro bu konuyu Brad ile konuşmaya gitti ve olacakları anlattı. Brad aynı şekilde kuzeni Layla gibi düşünüyordu, ancak Brego'nun tek başına nerelere geldiğini görünce içindeki umutlar az da olsa yeşeriyordu Şiyan'a karşı. Maestro Brad'in omzuna dokunarak: "Benim yokluğumda buraları sen yöneteceksin ve sen koruyacaksın, bunun sorumluluğunu alabilecek misin?" dedi, Brad göğsünü şişirerek: "Elbette lordum, bu topraklara sefil runumu bile verebilirim." dedi tüm samimiyetiyle. Maestro o an gözünün arkada kalmayacağını anladı ve kağıda onun yokluğunda varis 18 yaşına girene kadar Brad'in Yeşildal'ı yöneteceğine dair bir bildiri yazdı ve imzaladı. Kağıdı rulo yaparak: "Ben ortadan kaybolduktan 5 gün sonra bu bildiriyi halka oku ki sana itaat etsinler." Brad onaylar bir şekilde kafasını salladı, ardından Maestroyu kendi hanesinin kapısından uğurladı.

Yedi ay sonra Garamenos İmparatorluğundan Yaprak Ormanlarına çapulcular gelip ağaçları keser ve ortalığı talan edip geri dönerler. Bunun üzerine Maestro batıdaki sınırını aynen babasının Lila Ormanlarına yaptığı gibi ormanlık alanları tuzaklarla, ağaların yüksek kesimlerini okçu birlikleri için siperlerle doldurdu. Ormandan da batısına Windshire'e kadar uzanan bir sur inşa ettirmeye başlamıştı. Yılanın başının küçükken ezilmesi gerektiğini ve erken davranması gerektiğini biliyordu.

Bir gece vakti Maestro uyurken rüyasında, yeşil tepelerin ardından güneşin doğduğunu, güneş ışığının vurduğu yerlerde ağaçlar bir anda bitiverdiğini, ardından Rose Hanedanının armasını taşıyan siyah zırhlı onlarca askerin önünde lider eşliğinde güneş ışığının ulaşamadığı yerlere doğru ilerlerken gördü. Ertesi sabah uyandığında vaktinin yaklaştığını, birkaç ay sonra Şiyan'ın 2 yaşına gireceğini fark etti. Ancak gördüğü rüya onu umutlandırdı, rüyayı Gök Toprakları sakinlerinden ona bir mesaj olarak gönderildiğini düşündü. Maestro rüyasından aldığı gaz ile aylarca gideceği anı bekledi. Günler, haftalar ve ayların ardından lord zamanının geldiğini anladı, ve bir öğle vakti her zamanki gibi adamlarıyla ava çıktı ancak bu seferki çıkışları av değildi. Maestro ve adamları 2 gündür ortadan kaybolunca insanlar merak eder, tam o anda sur nöbetçilerinden gür bir ses yükseldi: "Çabuk kapıyı açın!" kapı büyük bir gürültü ve hızla açıldı. Gelen kişi Maestro'nun en yakın adamlarından olan ve ava beraber çıktıkları şahsiyet idi Peter Leaf. Yaralar içinde sur kapısından içeriye atıyla alındığında güçlük ile atından indirilmişti ve hemen şifahanelere gönderildi. Yaraları tedavi edilirken şifacılar: "Ayı saldırısı mı yoksa insan mı, bunlar pençe yaralarına benzemiyor." Peter yaralarının verdiği acıyla inleyerek: "Ben, bize ayı saldırdı dedim mi?" Şifacı sordu: "O halde size neler oldu?" Peter yerinden hafif doğrularak: "Kurtlar ve ayılar, sadece ayılar değil." dedi ve gülmeye çalıştı ama gülemedi, ağrısı onun kahkaha atmasını engelledi. Şifacı olayı fazla derinleştirmeden tedavisini bitirdi ve Peter'in yanından ayrıldı.

O sırada Maestro ve adamları Lion geçidine doğru ilerlediler ve yaklaştılar. Ancak hesaba katmadıkları bir şey vardı, o da Maselisya sınır birlikleriydi. Onlar yüzünden firarilerin yolu uzamıştı. Güneye inerek daha güvenli bir şekilde Ejderha Yuvası topraklarına girerek ikametlerine doğru yol aldılar. Günler sonra Maestro Zincir Dağlarına ulaşmıştı, dağ altı şehrinin askerleri kapılar açıldıktan sonra bir bir öne çıkarak hazır oldular, ardından Brego çıkageldi, kollarını açarak Maestroya doğru ilerlerken: "Hoşgeldin kardeşim, adımların şerden uzak olsun." Maestro kardeşine tebessüm ederek kardeşçe sarılır ve şöyle der: "Hoşbuldum kardeşim, gelişim kaderin ve tanrıların isteğidir." dedi. Maestro daha önceden kardeşine bu konuyu anlatmıştı. Brego diğer herkes gibi karşı çıkmamıştı, çünkü en iyi örneğin kendisi olduğunu biliyordu ve ,ben yaptıysam o kesin yapar, düşüncesi içerisindeydi. O da kardeşi gibi yeğenine güveniyordu.

Maestro Zincir dağlarına geldiği sırada ismini Sirdo Chainbreaker olarak değiştirdi ve Zincir Dağlarının ikinci lordu olarak hayatına başladı. Dağ insanları seslerini çıkarmadılar çünkü Brego diğer lordu devirip yeni bir hanedanı yönetime geçirmişti,bu sebeple Maestro yani Sirdo yönetimde söz sahibi olabilme hakkını elde etti. Dağ insanları sık sık Maselisya askerlerinin tacizlerine uğruyordu ve aralarında sürekli bir gerilim hattı oluşmuştu, Sirdo bu hattı düzeltmeden yanaydı ancak bir saldırıda gerekeni sonuna dek yapmakta da kararlıydı. Yeni lord, artık Kheal hanesinde artık bir gelenek haline gelmiş gibi yönetime geçtiğinde ilk işi sınırları güçledirmek olmuştu, asırlar önce atası Kheal Rose'dan başlayıp babası Logan'a, Logan'dan oğlu Maestroya geçmişti. Aslında yaptıklarında haklılardı, Kheal hanesi savaşçı bir haneydi kimse onların güçlenmesine göz yumamazdı sebebi ise Kıyamet Savaşının tekrarlanmasından korkulması idi. Bu savaştan korkulmasının sebebi Maselisyada ki Güneş Havarilerinin gördüğü bazı kehanetlerde ve inanışlarında gizliydi. Bu tahminleri sadece Maselisyada görmüyoruz, Güneş dininin diğer kolu olan kızıl mezhepliler bu kehanetlere ve tahminlere inanırlardı. Alacakaranlık mezhepliler asırlar önceki Kıyamet Savaşından daha büyük bir savaş olacağını, ancak bu savaşın diğer kolunun sadece insanlarla sınırlı kalmayacağına inanırlardı. Ay dininden önce bile olan Güneş dininin kadim mezhebi Morlar ise en büyük savaşın gri çağlarda yaşanan Yeryüzü Tanrıları Savaşından daha büyük bir savaş olamayacağını Kıyamet Savaşının o kadar abartılacak bir savaş olmadığına inanırlardı. Diyardan diyara değişen inançlar ışığında insanların yorumlamaları, kehanetleri ve ilahi yazıtları asırlar sonra bazı kısımları değiştirilerek bugünlere gelmişti. Eğer ki Kızıl kehanetler haklı çıkarsa bu yıkımdan hiçbir ölümlü varlık sağ kurtulamazdı, bunun olup olmayacağını güneşin ta kendisinden başka kimse bilemezdi...

Son Kale:YuvaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin