Şafak vakti güneşin doğudan doğması ile birlikte Greenarrow'da bulunan kraliyet malikanesinde konaklayan Kral Schian yapacağı kahvaltının ardından Müker'i ziyaret etmeyi umuyordu. Schian kahvaltısının ardından Vali Köşküne doğru ilerlemeye başladı. Halk Schian'ı gördüğü anda şaşkınlıktan donakalmıştı çünkü kimse Müker'in yokluğunu nasıl izah edeceğini bilmiyordu. Genç kral Vali Köşküne doğru giderken çevresindeki muhafız sayısının azaldığını fark etti. İçine şüphenin tohumları ekilmeye başlamıştı. Vali Köşküne vardığı sırada içeri girmek için kapıya doğru ilerlediği sırada arkasından bir ses yükseldi; "Majesteleri, majesteleri! Lordumuz köşkünde değildir." diye bağırdı sokak ortasında. Bağıran kişi köşkün muhafız şefi aynı zamanda ilk kadın muhafız şefi olan Scarlett Fireflag idi. Schian kadının yanına yaklaşarak; "Lordun nereye gitti?" diye sordu gergin bir şekilde. Scarlett kelimelerini hizalamakta güçlük çekerek; "Güney sınırına..." derken genç kral hemen araya girdi ve; "Kesin Brad'i aramaya gitmiştir tekrar. Lakin şehirdeki muhafız sayısı neden az." Scarlett yutkundu ve derin bir nefes aldı ardından anlatmaya başladı; "Lordumuz güneye birkaç binlik bir güçle yeni yapılan kaleye gitti." "Ne için?" dedi Schian, Scarlett biraz daha ciddileşerek; "Lordumuz ve Komutan Finn güneyden bir ordunun kuzeye yani topraklarımıza doğru ilerlediklerine dair bir haber aldı. Bu sebeptendir ki yanına birkaç bin asker götürdü." genç kral düşüncelere daldı, biraz da sinirlenmişti.
Vali Köşkü şehir meydanının karşısındaydı şehir meydanı ise şehrin tam ortasıydı ve işlek bir mekandı. Şehir meydanında 2 adet kule bulunurdu. Bu kuleler hem emniyeti ikili şekilde sağlamakta hemde yapılacak olan duyuruları daha kolay yapmaktaydı. Schian Scarlett ile birlikte Meydana doğru ilerlediler. Beklenmedik bir şekilde kule çanları çalmaya başladı. Sınırdan gönderilen ulak Greenarrow'a yetşimiş haberi çoktan verip Orion'a doğru yola çıkmıştı bile. Ardından şehir muhafızlarından biri meydana koşarak; "Güneyliler sınırlarımıza dayandı, şehirlerdeki giriş ve çıkışlar kapatıldı surların ötesine varmak ve içeri girmek kesinlikle yasaktır." dediği anda asker başını sağa çevirdi ve Muhafız Şefi Scarlett'i selamladı ve tam gidecekken "Asker buraya gel!" dedi şef. Muhafız yanına yaklaşır; "Buyrun leydim." der. Scarlett Schian'ı göstererek; "Bu beyi tanır mısınız?" muhafız Genç kralı hiç fark etmemişti. Kafasını çevirdi ve boydan boya süzerken önce Kralın kılıcını sonra Kraliyet amblemini ardından kralın kendisini gördükten sonra asker aşırı tedirgin olmuş bir şekilde kralının önünde diz çöktü. Genç Kralın tanınmamasının sebebi Orion dışında bir yere gittiği zaman göze çarpan şeyler giymemesi, pelerini de dahil hep siyah olduğu içindi. Muhafızları da aynen öyleydi, dördü de adeta kasaba ve köy milislerine benziyordu. En azından halkı Schian'ın yüzünü tanıyordu yaptığı gezilerden ötürü. Muhafız diz çöktükten sonra "Çok çok ama çok özürlerimi sunarım majesteleri, bu onursuz davranışımı lütfen affedin." dedi Schian ayağa kalkmasını ve olanları en ince detayına kadar anlatmasını istedi.
Albert Redbow denilince insanların aklına; katliam, köle ticareti, krallıktan izinsiz paralı askerlik ve benzeri bir sürü illegal işleri gelirdi. Zalim ve zeki kişiliği onu adeta ölüm meleği yapmıştı. Hatta Lotya ve Garamenos İmparatorluğu'nun doğusunda ve güneyinde gerçekten de ölüm meleği diyorlardı. Albert'in böyle bir kişiliğe sahip olmasının nedeni elbette geçmişte yaşadıklarından kaynaklıydı. Zartya'nın henüz İmparatorluk olduğu dönemlerde yani yaklaşık 25 yıl önce Rendamos'un da şehir devleti olarak Zartya'dan ayrılmasıyla birlikte imparatorluk yerini merkezi krallığa bırakmıştı. Ancak bir kraliyet ailesi yoktu. Çoğusu ya kaçmıştı ya da öldürülmüştü isyan sırasında. Bu sebeptendir ki soylu haneler kendi aralarında çatışmaya başladı yönetimde söz sahibi olabilmek için. Kraliyet hanedanından yani Greysword hanesinden kalan pek az kişi vardı. Az kalan kişiler, farklı soylu aileleri taraflarına çekerek taht için mücadele etmeye başlamışlardı. Bu soylu hanelerden biri ise Redbow hanesiydi. Son imparatorun ikinci karısından olma çocuğu Colin Greysword Redbow hanesini de yanına alarak taht için mücadele etmiş ve en nihayetinde hak ettiği tahtı ele geçirmişti. 32 yaşında tahta oturmuş olan Kral Colin 57 yaşında halen daha tahtında oturmaktadır. Albert'in babası yani hanedanın reisi kral ile beraber yönetimi almak için her yola başvurmuşlardır. Bu sebeptendir ki hem kralın namı soy katiline çıkmıştır hemde Redbow hanesinin. Albert ise bunları görerek ve duyarak, babasının izinden gitmek isteyerek "Zafere giden her yol mübahtır." sözünün gereksinimleri dahilinde bazı zalimce yöntemleri öğrenmişti. Zamanla güçlendi ve güç, gözlerini kör etmişti. Babasının vefatının ardından kardeşlerini bir bir öldürerek hanedanın yeni reisi oldu. Ancak güç gözünü fazlasıyla boyamıştı ve tıpkı şımarık bir çocuk gibi her şeyi istemeye, onları elde edemeyince söylenmeye ve oraya buraya saldırmaya başlamıştı. Para ve maddi değeri olan her şeye ilgisi çok yüksekti. Artık güç için değil maddiyat için yaşamaya devam etti. Bu yaşam tarzı onu iyice zalim yaptı ve işgal ettiği her yerden esir aldığı insanları köle yaptı veya keyfi olarak katletti. Gittikçe haddini aşmaya başladı ve çevre krallıkların kasabalarına ufak çaplı baskınlar yaparak hem insanları kaçırmaya hemde yağma yapmaya başlamıştı. Bu yaptıklarından lejyonerlerden başka kimsenin haberi olmuyordu. Ancak bu sefer durum farklıydı. Hem güç hemde maddiyat isteği, onu boğmuştu ve orjinal kişiliği artık yoktu. Kral ile pek anlaşamazdı çünkü Albert Longdale valiliğini istemişti lakin kral bunu onaylamamıştı. Albert ısrar etmesine rağmen kral yine kabul etmedi. Bunun üzerine Albert, gözünü komşu krallıklarına dikti. Kuzeybatısında Garamenos imparatorluğu vardı gücünün oraya yeteceğini düşünmüyordu ardından batıya yani Rendamos'u aklından geçirdi ancak maliyeti aşırı pahalıya patlardı ve Rendamos genel itibariyle arazisi engebeliydi, bu ilerleyişini yavaşlatacağından hemen vazgeçti. Aklına sadece 2 ülke gelmişti. Güneydoğusundaki Devroc ve kuzeyinde bulunan Yeşildal. Doğusunda bulunan Ejderha Yuvası çorak ve ıssız toprakları nedeniyle hiç düşünmemişti bile. Böylece düşünceleri kendisine yanıt verdi ve Yeşildal'ın güneyinde bulunan Greenarrow'u ele geçirip kendi şehir devletini kurmak için harekete geçti. Karşı tarafı tahrik etmek için sınırları ihlal etti ve tacizde bulundu. En sonunda vaktinin geldiğini anladı ve bütün gücüyle güney sınırına dayandı.
Greenarrow'da ve Yeşildal genelinde büyük bir telaş hakimdi. Kral Schian 3 şehirden askerlerin toplanması emrini verdi. Askerler ayrıldıkları kale ve şehirlere garnizon bırakarak sefere çıkmışlardı. Greenarrow'a doğru... Krala doğru... Güneye doğru... Schian kara kara düşünüyor olduğu yerde sürekli gidip geliyordu. Çünkü asker sayıları azdı ancak hepsi nitelikliydi. Krallığın askeri anlamda zayıf olmasının nedeni yarım asır boyunca hiçbir savaşa girmemesiydi. Böylelikle demirin pas tuttuğu gibi savunma zayıflamıştı. Genç Kral Müker'in tam olarak kaç askerle gittiğini, Finn'in elinde kaç asker bulunduğunu kestiremiyor, tahmin edemiyordu.
Greenarrow'un kapıkule ilerisinde, Şehrin çevresinde bulunan kalelerden gelenler ve şehirde bulunan askerler toplanmaya başladılar. En az 3 bin kişi toplanmıştı. Schian bu sayıdan daha az bir sayı bekliyordu bu sebeple biraz şaşırmış ve kaygıları biraz da olsa azalmıştı. Toplanan asker ülkenin diğer bölgelerinden gelmekte olan askerleri beklemek için kapıkule önünde ordugah kuruldu. Schian iyice sabırsızlanmıştı, hemen gidip Albert'in kellesini almayı arzu ediyordu. Biraz düşündükten sonra Zartya kralına bir elçi göndermeye karar verdi. Elçiye verilen mesajda; "Yaptığınız hatadan (saldırıdan) hemen dönmenizi talep ediyorum. Aksi takdirde Mitra'nın da emri ve kudretiyle kaba kuvvet kullanılacak, topraklarınız şahsımca ilhak edilecektir." Elçi Lotya üzerinden Zartya'ya doğru yola çıktı, güneyde bir kuşatma söz konusu olduğundan batıdan gitmek zorunda kaldı. Başkent Gordo'ya neredeyse 2 ya da 3 günlük yol vardı. Genç kralın amacı kendi Zartya'yı az da olsa caydırmaktı çünkü herkes Yeşildal halkının geçmişte de cesur olduğunu şuanda da cesur olduğunu çok iyi biliyordu. Yani bu da demek oluyor ki, inançları ve halkları adına bu insanlar her şeyi göze alabilirdi. Çocuğundan yaşlısına kadar... Bir süre sonra borular ötmeye başladı, ardından "Kapıları açın!" diye ses yükseldi. Gelenler Yaprak Ormanı'nın sakinleriydi. Yaklaşık 2 bin kişi ile kralın yanında çarpışmaya geldiler. Bu ordunun başında Menas Greensoil idi. Menas krala; "Sizlere tekrardan sonsuz sadakatimi sunuyorum majesteleri. Sizinle beraber çarpışmak hepimize onur ve şeref bahşedecektir. Müteşekkiriz." der ve Muhafız Şefi, Scarlett'i de selamladıktan sonra oradan ayrılır ve ordugaha döner.
Savaş denen saçmalık, sadece insanların kendi çıkarlarından ötürü birbirlerine kıyım yapma, işkence yapma ve yok etmekten geçmez. Güneş dininde anavatanı sonsuza dek koruma şartıyla; tüm dünya, inançlı insanlar için bahsedilmiştir. İnanç dahilinde savaş haktır!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Kale:Yuva
FantasiaKederli topraklar üzerinde kaosa giden adımlarla huzuru aramak gibiydi sevgi denen his.