BÖLÜM 4: KAN

38 17 0
                                    

Fark etmeden girdiğimiz derinliklerde bir insanın söylediği sözcükleri zor duyarız çünkü o derinlikler bizi sağırlaşmıştır.

Bazen ise girdiğimiz derinlikler değil de, sevgiden yoksun, insanlardan uzak olmak ileride bizi hem kör hem sağır yapar. Karşımızdaki kişiyi kendimizin noktalarından vurayım derken onların hassas noktalarına denk getirir ve masum insanları yaralarız. İlk kurşunu sıkıp sonra dan kendi seçimlerimize göre ya o insanı her zaman kurşuna dizeriz yada o kurşunları çıkarmak için uğraşırız. Çünkü bazılarının önemsemediği noktalar bazılarının hassas noktasıdır. 

Peki ya ben?

Ben neydim? Sevgiden yoksun, insanlardan uzak olmak  beni sağırlaştırmış mıydı? Elbette evet ama ben kimsenin üzerine ne o mermileri boşalttım ne de ilk atışımı yaptım. Ben nasıl bir insandım? 

Kimseyi duymaz hale geliyordum. Hırsım her şeyin önüne geçip beni tutsak hale getirmişti. Gördüğüm odaları, krallıkları, önümde ne olursa olsun ölüm bile hemen atlıyordum. Bedenim o gizemli olan odaları krallıkları görmek için çırpınırken hemen atlıyordum.

Ama şimdi?

Kazmakov beni korkutmuştu, Her yanım ölüme gitmemek için şuan donmuştu. Canice eziyetlere maruz kalan insanlar vardı. Acıma denen duyguları yoktu, Kazmakov eyaleti insanları acımasızca öldürüyordu!

Az önce görüp o basamağı basmak istediğim merdivenin altında bir ruh vardı. Dans ediyordu. Bir ruh dans ediyordu! Neden pamir o basamağa basmamı istememişti, her adımımda beni durdurmuş basamağın dışına çekmişti

"Az önce dans eden şey... Bir ruh muydu?" Dedim ve anın şoku ile gülmeye başladım

"Komik olan bir gerçek mi söyledim. Gerçekler hiç bir zaman komik değildir. Ada" Bense gülmemi durdurdum. Ben ona neden her söylediği için inanıyordum? İçimden söylediklerine inanmak geliyordu

"Bir ruh niye dans etsin. Pamir sen bizi niye buraya getirdin. Ölümün kıyısında uzanıyoruz farkında mısın?" Dediğimde gözlerini kıstı ve bana biraz daha yaklaştı

"Ölümün kıyısında nefes alıyorum ama değil mi? Beni iten birisi olmadıkça ben o kıyıdan düşmeyeceğim. Sende düşmeyeceksin," diye fısıldadı güven vermek istercesine "Sana söz veriyorum ikimiz de kazmakovu yıkmış bir şekilde çıkacağız. Benim yanımda da ölüm falan deme her yetkiye sahibim onları durduracağım" Kafamı onaylarcasına sallayıp benden uzaklaşmasını bekledim. Düşüneceğim şey bu değildi, Pamire envariyi söylesem mi söylemesem mi diye beynimin yarısını bunu düşünmekle harcıyordum.

"Pamir." Dediğimde geriye doğru çekilip konuşmaya başladı

"Efendim" Dedi ve kaşlarını çattı. Ne yapacaktım? 

"Ya da boş versene" dediğimde kendi lafımı böldüm "Hayır ikimizinde canını boş veremeyiz fakat bir kızında canını boş veremeyiz! Biz ne yaparız o zaman?" 

"Şu ağzındaki baklayı çıkaracak mısın?" Kafamı olumsuz anlamda yavaşça salladım

"Bilmiyorum" Yüz ifadesi sertleşti, 

"Canını sıkacak bir durum mu yaptılar? Ne yaptılar Ada!" Sert sesi ve yüz ifadesinden dolayı tırsmıştım. Canımdan olmak istemiyordum

"Nasıl anlatayım ama... Sana güvenmiyorum, bunu sır olarak mümkün değil taşıyamazsın" Pamir yavaşça bana yaklaştığında doğrusu korkmuştum. Bana doğru gelirken ben arkaya doğru ilerliyordum. Çok sinirli gözüküyordu, Sanki koyu kahve gözlerinden az sonra ateş çıkacaktı

Geleceğim son radde kapıydı o ise çok yakınımdaydı. Bana ne yapacaktı?

"Güvenip güvenme men önemli değil. Söyle şunu kim ölecek kim kalacak hesabını yapalım Ada. İşimizi kolaylaştır." Bastıra bastıra söylediği şey ellerimin ayaklarımı etkisine alıp karıncalan dırmıştı

Taç SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin