Tehlike Çanları

341 80 15
                                    

Polisleri atlatmayı başarmıştım ama Hırsız Kıza nasıl ulaşacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. İtiraf etmeliyim ki Tolga'yla gittiğimiz yer tekrardan gözümün önüne gelince kalbimin korkudan göğüs kafesimi daralttığını hissettim. Gerçekten de Tolga'nın dediği gibi olabilir miydi? Hani şu kimseye acımaz kısmından bahsediyorum.

Bu düşüncelerle kendimi yatağa doğru fırlattım. Sanırım biraz dinlenmeliydim. Bundan sonra beni zorlu bir süreç bekliyordu. Ne tür bir belayla dans ediyordum acaba?

Güneşin yüzüme haydi uyan artık diye vurmasıyla gözlerimi araladım. Sabah mı olmuş? Ama daha beş dakika oldu uyuyalı, hangi ara?

Odamın kapısının vurulmasıyla başımı kapıya doğru çevirdim. İçeriye giren annemdi. "Günaydın bebeğim." dedi. Perdeyi sonuna kadar çekerken "Günaydın güneşim" diye mırıldandım.

"Haklıydın Batuhan, daha şimdiden nasıl duyduysa Ferda Teyze'n beni aradı. Onu inandırmak gerçekten zor oldu. Tam bir dedikodu kazanı..."

Ferda Teyze annemin dernekten arkadaşıydı. Sık sık bize gelir anneme bol bol milletin dedikodusunu yapardı. Hani şu sinirleri bozan, kapıdan girer girmez "Ay kız duydun mu?" diyen teyzeler vardı ya sanırım başı Ferda Teyze olmalıydı.

Anneme "Bir şey değil." diye gülümserken onunda bana gülümsemesi uzun sürmedi.

Bu yaptığımla annemin hayatını da kurtarmış olmama çok sevindim. Bir taşta üç kuş, fazla sevindiriciydi.

Kahvaltıdan sonra her zaman gittiğim kafeye gittim. Kendime bir filtre kahve söyledikten sonra hırsız kızı nasıl bulacağımı düşündüm uzun uzun.

Türk kahvesi gerçekten de harika birşey. Atalarıma bir kez daha bu güzel damak zevkleri için teşekkür ettim.

Artık bu işe dönmeliydim. İç güdülerim sürekli o kızı bulmamı söylüyordu. Çok şaşırıyordum doğrusu. O kızı bulunca ne yapacaktım ki? Belki de kolundan tuttuğum gibi polise teslim edecektim.

Başka bir ihtimale yer vermemek için sesli bir şekilde kendimi onayladım. "Tabi ya! Bu işi ben halledeceğim. Zengin piçi laflarını ona yedireceğim."

Tamam kendimi kandırmaya çalışıyorum farkındayım ama belki de başarabilirim derken duyduğum bir sesle çin işkencesine maruz kalmış gibi hissettim.

"Ahh gözlerime inanamıyorum Batuhan, seni her yerde arıyordum. Burda olacağını bilseydim daha önceden gelirdim. Hmm... Filtre kahve mi bende alayım. Hey, bakar mısınız? Bir filtre kahve ve yanında bol kahveli tiramisu."

Hızını alamıyordu resmen. "Batu duydun mu Merveyle Onur Londra'ya tatile gitmişler hemde sadece ikisi. Ay ne romantik değil mi? " daha devam ediyordu ki

"Hande sen nefes almak nedir bilmez misin? Bir sus ya!" dediğim de bunu umursamayarak gözlerini etrafta gezdirdi.

Handeyle yıllar önce tanışmıştık. Aşırı derece konuştuğundan millet ondan vebalıymış gibi kaçardı. En güzeli de bu kız bana fena derecede takıktı.

Nereye gitsem gelir, hangi kızla konuşsam onu benden kaçırmayı başarırdı. Ne hoş değil mi? Teslim olmuş olacağım ki uzun süredir kimseyle takılmıyordum.

"Geçen kızlar konuşurken duydum. Senle beni.. Şey.. aramızda birşey var sanıyorlar." dedi bundan umut bağlamış gibi duruyordu.

O anda mideme kramplar girdi. Handeyle birlikte olma düsüncesi sanırım kusacaktım. Onun bu derece yüzsüz olmasına hayret ediyordum doğrusu.

"Acelem var Hande. Sonra görüşürüz." diyerek ayağa kalktım daha fazla buna dayanamayacaktım çünkü. Arkamdan üzgün bir sesle "Pekala, görüşürüz. Ben seni ararım." dediğini duydum.

Şuan gerçekten uzaya felan taşınabilirdim. Bu kadarı da.. Pes artık. Dışarıya çıkıp derin bir nefes aldım. Artık kolları sıvama zamanıydı.

Ona nasıl yaklaşacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. Hande sağolsun tüm ciddiyetimi alt üst etmeyi başarmıştı. Bu kızda pes etme diye bir kavram olmadığına karar vermiştim ki telefonumun çalmasıyla kendime geldim.

Kim olduğuna bakmadan telefonu açtım. "Batu iyi haberlerim var. Hemen bana gel." bu Tolga'nın sesiydi. "Tamam on beş dakikaya ordayım." derken çoktan arabama bitmiştim. Çalıştırdım ve son gaz Tolga'ya gittim.

Tolga kapıda karşıladı beni heyecanlı gibiydi. Neler olduğuna anlam vermeye çalışırken "Porsuk'un kendine yeni eleman aradığını duydum. Belki dikkatini çeker." derken sesi fazla imalı gibiydi.

Harika eleman derken neyden bahsediyordu. Azılı bir katil mi arıyordu kendine ya da yasa dışı işler yapacak birini. Bu düşüncelerle vücudumun bir anda korkuyla titrediğini farkettim.

Aralarına girmek için bundan başka bir yol yok muydu? Zira hayatımda gördüğüm tek tabanca büyük babamın bana beş yaşımdayken aldığı su tabancasıydı.

Tehlike çanlarını duyabiliyordum. Süpper. Şimdiden işler sarpa sarmış gibi duruyor.

Çat Kapı AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin