Bir kapıdan girdik. Aman Allah'ım gözlerime inanamıyorum. Bu benim hırsız kızım ve...Yanında dayak yemekten bayılmış bir adam...
Sandalyeye kollarından ve ayaklarından bağlanmış bir durumdaydı. Ağzında da beyaz bir bez parcaşı vardı. Kaşından ve burnundan akan kanlar yüzünden kırmızıya boyanmış gibi duruyordu.
"Hey bunlarda kim?" Evet işte kalbimi heyecanlandıran ve peşinden buralara kadar sürükleyen o ses. Yine aynı heyecanla doldu bedenim.
Güzelliği resmen gözlerimi kamaştırıyordu. Yırtık kotunun üzerine siyah deri bir mont gitmişti. Saçlarını omuzundan arkaya doğru atmıştı. Yüzü inanılmaz derecede kusursuzdu. Gözüne çektiği kalemle fazla seksi görünüyordu.
"Aramıza girmek istiyormuş bu." dediğinde Sedat'a döndüm benimle alay ediyordu resmen.
"Süt kuzusuna benziyor bu." Hırsız kızımın kahkahası karşısında kendimi utançla yerin dibine girmiş gibi hissettim.
Ne yani temiz aile çocuğu olmak ne zamandır süt kuzusu olarak kabul ediliyordu. Ah ergenler gibi "Hey sen dostum bana ters bakmanın nedenini hemen açıkla yoksa yumruğumla tanışıcaksın." gibi nedenlerle kavga çıkarmadığımdan böyle olmalıydı. Ya da hiç kavga etmediğimden. Tanrım utanç vericiydi!
"Ama yakışıklıymış süt kuzumuz." Ahh resmen karnıma kramplar giriyordu. Dalga geçtiğinden mi yoksa beni beğendiğinden mi bilemedim açıkçası.
"Adın ne senin süt kuzusu? Buralar senin için tehlikeli sanki." Evet evet krampların nedenini buldum benimle alay ediyordu.
"Batu" dediğim de çıkan ses tonumdan dolayı kendime lanetler okudum. Resmen kırıldığım için adım ağzımdan cılız bir sesle çıkmıştı.
Bu defa daha yüksek sesle attı kahkahasını hırsız kızım. Hadi ama yapma böyle senin için katlanıyorum tüm bunlara. Şimdiye yüz defa arkama bakmadan tabanları yağlamış olurdum.
"Memnun oldum Batu, ben Hazan. Buranın eli, kolu, ayağı, gözü yani kısacası herşeyiyim."
Demek adı Hazandı ha.. Aslında görüntüsüyle de son derece uyumluydu. Sonbahar aylarında bir ağacın dallarında kalan tek yaprak kadar güzel ve anlamlıydı.
"Nerede oturuyorsun?" diye bu defa Sedat sormuştu. Tolga araya girerek "Buraya yeni taşındı. Önceden benimle kalıyordu." dedi gayet kendinden emin bir tavırla.
Gözlerim tekrardan sandalyede kanlar içinde oturan yarı baygın adama takıldığında korkudan bayılmak üzereydim. Onu bu hale Hazan mı getirmişti. Allah'ım güzel ama tehlikeli öyle mi? İkisi bir arada fazla değil mi? Bence öyle.
"Bu hale gelecek ne yaptı bu adam?" kendi sesimi duyduğumda etrafa şaşkın bir şekilde göz gezdirdim. Allah'ım duymamış olsunlar ve ben içimden düşünmüş olayım. Bana ters ters baktıklarında korkuyla irkildim. Kahretsin onu içimden düşünüyordum. Bu konuya acilen bir çözüm bulmalıyım. Kendi kendime konuşmayı öğrenmeliyim..
Hazan dudaklarını yukarı doğru büzüp tek kaşını kaldırıp beni bir kez daha baştan aşağı süzdü.
"Bize yanlış yaptı. Sonuçlarına da katlanması gerek öyle değil mi? " dediğinde sesi hani şu iğrenç semt kızları var ya böyle torbacı tiplerle takılan onlar gibi çıkmıştı.
"Hak etmiş o zaman gavat." Bugünlük yeter bu kadar. Acilen susuyorsun Batu yoksa sende Hazan'ın ellerinde kalacaksın.
Porsuk beni işe almıştı almasına ama Tolga'nın dediği gibi gözü üzerimde olacakmış. Tolga gerçekten de bu işlerden anlıyordu. Benim gibi degildi. Yani şey... "SÜT KUZUSU" :(
* * *
Aradan bir hafta geçmişti. Porsuk hiç bir işinde kullanmıyordu beni. Zaten şikayetçi de değildim bu durumdan. Her gün bu iğrenç yere gelip gelip gidiyordum.
Hazan'ı en son iki gün önce görmüştüm. O gün bugündür ortalıklarda yoktu. Açıkçası endişelenmeye başlamıştım. Bugün en iyisi Sedat'a Hazan'ı sormaktı yoksa kafayı yiyebilirdim.
Çayıma iki şekerimi atıyordum ki "Süt kuzusu burada ne yapıyor böyle?" Hazan'ın sesini duymamla arkama dönmem bir oldu. Elimdeki çayı havaya kaldırarak "Kendime iyi bakmalıyım öyle değil mi? Yoksa buraya hiç bir faydam dokunmaz."
O muhteşem kahkahasından atmıştı gene. Oda bir anda Hazan'ın kahkasıyla yankılanmıştı. Değil iki şeker acı bir çay getirseler gene içerdim bu kahkaha eşliğinde.
"Öyleyse o kıçını hemen kaldır benimle geliyorsun." Nereye diye soramadan beline kadar uzanan saçlarını arkaya atıp odadan çıktı.
Refleks bir hateketle oturduğum sandalyeden kalkıp ona yetişmek için koşmaya başladım. Tam yanına varmıştım ki "Bugün o enerjine fazla ihtiyacın olacak bence bu gibi şeylerle ziyan etmemelisin."
Tamam işte itiraf ediyorum korktuğum başıma gelmişti. Tanrım katil mi olacaktım? Oysa çok gençtim ben daha. On dokuzumda genç kızların sevgilisiydim. Mapuslara düşmek için fazla yakışıklıyım. Bu düşüncelerle korkuyla karışık bir kahkaha attığımda Hazan gözlerini çevirdi.
"Komik olan ne?" diye sordu soğuk bir sesle.
"Şey aklıma komik bir fıkra geldi de ona güldüm." Hadi ama fazla klişeydi bu söz. Süt kuzusu muydu? Evet Hazancığım çok haklısın kuzunun da kuzusuyum ben.
"Fıkra yaşını geçtin sanıyordum. Neyse şimdilik o süt kuzusu halinden kurtulsan iyi edersin kendi sağlığın için."
Harika..! Hazan'a karşı bir kez daha rezil olmuştum. Bir dakika kendi sağlığın için mi? Ne kadar da temiz kalpliyim ben öyle! Resmen beni katil olmaya götürüyordu...
Şimdilik süt kuzusu fikri hiç de kötü durmuyordu katil olmaktansa. Anneciğim yardım et kuzuna...