0.8

151 21 2
                                    


iştahı çok olmadığından çok az yemişti beomgyu. diğerlerinin yemeklerini bitirmesini beklerken tabağında bulunan yemeklere bakıyor çatalını ileri geri oynatıyordu.

iki prensin de yemekleri bitince masadan ilk kalkan yeonjun oldu. beomgyu yeonjun'un peşinden ayağa kalkarak kral ve kraliçenin önünde eğilip çoktan kapıya ulaşmış çocuğun peşinden resmen koştu.

arkasındaki kişileri beklememe huyu olduğunu biliyordu. içinden önündeki çocuğa küfür edip aralarındaki mesafeyi bir adıma indirdi.

hafta içleri yeonjun'un programı genellikle kahvaltı, kahvaltıdan sonra kai'nin eğitimi ve ardından da odasına kapanma şeklindeydi.

beomgyu yeonjun'a sadece bu konuda minnettardı. çok fazla bir şey yapması gerekmiyordu ama bu demek değildi ki sıkıntıdan patlamıyor.

yeonjun merdivenlere geldiğinde yukarı çıkmak yerine soldan giderek bahçeye açılan kapıya doğru ilerledi.

beomgyu ani değişiklik karşısında afallamıs olsa da takip ettiği çocuğun peşinden ilerlemeye devam etti.

"neden buraya geldik?"

"gelemez miyiz?"

"kai'nin eğitimi yok mu? o yüzden soruyorum."

"kardeşime neden adı ile ifade ediyorsun?"

"kendisi öyle istedi."

"kral sana bana ismimle hitap et dese yine de eder miydin?"

"hayır."

"o zaman kardeşime de ismi ile hitap etmek yerine usulüne göre davran. sende o arkadaşın da."

yeonjun'un ukala tavrı beomgyu'nun kaşlarını çatmasına neden olmuştu. o da biliyordu kraliyet ailesine nasıl davranması gerektiğini. bunun eğitimini saraya geldiği ilk dönem almıştı zaten.

kollarını göğsünde birleştirirken yeonjun'un yanında aynı hizada onunla beraber yürümeye devam ederken mırıldandı.

"bunu isteyen kardeşinizdi. bizzat kardeşiniz bizden ona majesteleri dememizi onun yerine adını kullanmamızı ve kendisinden büyük olduğumuzu belirtti. hem bizim işimiz prenslerin verdiği emirlere uymak değil mi?"

"o zaman susmanı emrediyorum."

yeonjun'un dediği şey üzerine beomgyu yürümeyi kesmiş ve ağzı açık bir şekilde ilerlemeye devam eden çocuğa baka kalmıştı.

omzundaki el ile arkasını döndüğünde soobin ve kai'nin onlara yetişmiş olduğunu fark etti.

"niye öküzün trene baktığı gibi bakıyorsun?"

"bana resmen susmanı emrediyorum dedi."

"kim?"

"sence?'

"öyle demek istememiştir."

"kesin istememiştir."

beomgyu ellerini cebine koyup atış tahtalarının önünde dikilen yeonjun'a iletken yeonjun kardeşini beklemekten sıkılmış gibi görüyordu. en azından beomgyu bu şekilde düşünüyordu.

beomgyu yeonjun'un genel anlamda ne düşündüğünü ya da hissettiğini anlayamıyordu. bu da sadece tahmin yürütmesine neden oluyordu.

diğer ikili de hemen beomgyu'nun arkasından gelince soobin ve beomgyu ikilisi geriye doğru çekilip iki kardeşi izlemeye koyuldu.

lonely boy, yeongyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin