Uzaktan seviyorum seni,boynuna sarılamadan,yüzüne dokunamadan,sadece seviyorum.En çılgın kahkahalarına ortak olmadan,en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.Öyle uzaktan seviyorum seni.''Çok komiksin,eğlencelisin.'' diyordu.Ufak bir gülüşü için her türlü şebekliği yapabilirdim nede olsa. Ama bilmiyordu aslında çok ciddi bir kız olduğumu, laubaliliği sevmediğimi ve güldüğü vakit yüzünde ne denli büyüleyici bir manzara oluştuğunu bilmiyordu elbet, ki bilemezdi.Tam oluyor diyorsun , her şey yoluna girdi diyorsun sonra bir bakıyorsun hayatın yine tepetaklak, hiç bir şey yoluna girmemiş tam tersi yol bile yok. Böyle yaşıyoruz böyle eksiliyoruz, yaşadığımız her kırgınlık bir gün eksiltiyor ömrümüzden ve biz eksildikçe ölüyoruz, ölümü beklemek saçma, çünkü ben zaten ölüyorum nefes alarak, nefes almak benim için bir intihar etme biçimi, ateşte yanan bir kağıt parçası gibiyim, ya da rüzgarda savrulan bi yaprak, nereye eserse. Oynayan filmi izleyip, canımın yanması ile geçiyor ömrüm , aslında geçemiyor. Sanırım iyi değilim, ya da ben ben değilim. Yokum. Yine kelimeler düğümleniyor tam nefes aldığım yere, galiba yine canım yanıyor.rtık kuşlar getirmiyor senden bi' haber. Ve geceler böylesine sessiz geçerken, çınlamıyor kulaklarım sesinle. Ağır ağır geçen bir tren gibi geçiyor her gece, ben sabahı yeni umutlarımla uyanarak karşılıyorum. Sahi, nereye gittin yine? Bu kaçıncı gidiş, ardından yetişemeyip yarı yolda kaldığım... Soluğumu kesen yokluğundan bana bir şeyler bırakmalıydın, kendim avutabileceğim bir şeyler. En büyük yalan neydi biliyor muydun şu hayatta öğrendiğim? "Geleceğim" deyip gelemeyenler.. Ben hep bekledim burada. Güneş battı, yıldızlar belirginleşti meselâ, ama ben hep bekledim. Öylesine çok bekledim ki hatta bazen, öylesine çok umut biriktirdim ki ceketlerimin iç ceplerinde, hepsini tek tek yakıp bekledim, tek tek... Ardından gösterdiğim buğulu gözlerimde bir şeyler gizledim de diyemedim nedense her defasında. Sen hep gittin, fakat ben hep onunla yapacaklarımızı hayal ettim.Tabi ki haftalar geçti aptal gibi onu bekledim ama bir gün bile mesaj atmadı,okulda hareketleriyle samimi davranıyordu tabi ama hiç buluşmaktan konu açmıyordu.Sohbet bile etmiyorduk.Sanki o gün benim tüm acılarımı sarmış sonrada görevini yapmış unutmuştu.Sözlerini öylesine söylemişti anlaşılan.En kötüsü de sahip olmadığıma ait olmamdı.Nasıl oluyor şimdi böyle kendimi iyi hissetmek için direndikçe ayaklarımın kaymaya başlıyor oluşu ve nasıl oluyor sırtımı yaslayıp direndikçe içimdeki bütün hüzünlere; altında kalıyorum hepsinin.Kimseden verdiğim değerin karşılığını alamayacağım.Ya da kimse beni sevmeyecek biliyorum.Çok küçükken çeveremde başlayan ihanetler ve yalanlar silesinin içinde istemediğim kadar olgunlaştım.Bu yüzden inatla bu yönümü saklamaya çalışıyorum.Hala ayıcığıma sarılıp uyumam bu yüzden.Her geçen gün büyüdüğümü hissedip,büyümekten kaçıyorum.Kendi hayatımı toplamaktan yoruldum.Başkaları ele alsın istiyorum.İnsanların mutlu etmeyeceğini anladığım için,mutlu edecek şeylerle dağıtıyorum kendimi.Oysa yaşlanınca minik bir kitapçı açmak, insanlara umut veren yazılar yazmak gibi toz pembe hayallerim vardı
Ne oldu onlara sahi?Yarını göremediğim hayallerimi bıraktım.Çünkü hiçbir gün planladığım doğrultuda ilerlemiyor ve beni her seferinde olmak istemediğim noktalara sürüklüyor.Güneşin yorgun düştüğü karanlığı sever olmuşum, elimde avucumda boş hayallerim.Kendi kendime konuşur olmuşum denizin dalgalarına uyumlu ritimli.Sevemez olmuşum artık dünyalık muhabbetleri.Okulun son günü elimi sıkıp veda etmişti.Şimdi ise yaz tatilinin 4.haftasındaydım.Her pazar sahilde buluştuğumuz masaya tam saat 2'de gidip oturuyorum.Elimde kokulu defterim yaşamak istediklerimi ve hatırlamak istediğim her şeyi bu deftere yazıyorum.Bir bardak kahve alıyorum ayaklarımı yüksek duvardan aşağı sallandırıyorum.Sadece o varmış gibi davranıyorum belkide,onun yokluğuna böyle sarılıyorum.Ben franz kafka'nın milenası,nazım'ın vera'sı,piraye'si,cemal'in tomris'i;olmak istemedim ki,ben sadece senin beni sevmeni istedim ama hissiz bir adama denk geldim demek ki.
Dün bugün ve yarın ve de yarınların ötesi tam bir kısır döngü.Uyanıyorsun uyuyorsun uyanıyorsun.Hayat bir şekilde devam ediyor nasıl devam ettiğinin farkına bile varmıyorsun.Henüz hiçbir şey başlamamış, fakat her şey çoktan bitmiş gibi hissediyorum böyle sabahlarda. Yataktan kalkmak benim için belime bağlanmış bir halatla tepeleme dolu bir yük kamyonunu peşimden sürüklemeye çalışmaktan farksız, hatta belki daha bile güç bir eylem. Saatlerdir gözlerimi açmamak için yemin etmişcesine kendimi uykuya dönebileceğime ikna etme çabam da bundan sebep. Çoktan ihtiyaç duyduğu miktarda uykuyu almış bedenim ayaklanmaya hazır aslında; asıl uyanmamak için direnen ruhum. Ona kalsa benim vücudumu terk edip bir ayınınkini mesken tutacak, en azından kasvet yüklü kışı uykuda geçirebilecek. Zaten her soluk alıp verişimde burnumdan çıkıp firar edecek oluyor ama istemeye istemeye bir seferde geri çekiveriyorum onu. Bu yüzden de insanın oksijene olan bağımlılığına duyduğum kızgınlık hep böyle sabahlarda alevleniyor.''Sevdiğin çocuğa neler oldu,yaşıyor mu o ?'' diye espirili ama cevabını bir o kadar merak ettiği soruyu sormuştu annem.Bende olanları teker teker anlattım.Annem "Senin şansın."diyerek şanssızlığımı tasvir etmişti. Bu sabah karşılıklı kahve içerken. Anneler her zaman bir şekilde haklı olmayı nasıl başarıyorlar anlayamıyorum.Keşke o gün sahile gitmeseydim annem sonucunu biliyordu sanki,keşke dinleseydim onu ama keşkelerle ömür geçmiyor,o keşkeler dolu gibi çarpıyor yüzünüze keşke derken.Önemli olan ders çıkarmak ben onu da çıkaramadım gerçi.17 yılda bir birine aşık oldum olanlara bak,ne kadar acı çektim,eski eylül böyle miydi,eski beni geri istiyorum artık kendime gelmeliyim.Dünyam daralmıştı. İnsanlara görüşmeyi fazlalaştırmam gerek sanırım. Her şey yolunda. Bir ara şiir yazarım belki. Sarı el bezi tadında bir şiir.
Bir günü daha arkada bırakmıştım. Hoşuma gitti diyemem. Bazı akşamlar uyuduğumu zannediyorum. Zannediyorum diyorum çünkü bazen gerçekten rüya mı görüyorum ya da uyanık mıyım kestiremiyorum.Duvarımda asılı olan kendi yaptığım resimlere bakıp nasıl yaptım diye düşünüyordum. Yeteneğimi kaybetmiş yavaş yavaş tükeniyorum. Tek istediğim durmadan çalan şarkılarım ile yorganımın altında yok olmak. Umut kelimesini High Hopes dinlerken benimsemiştim.Herhangi bir ressamın çizdiği bir resim olmak isterdim ya da mutlu bir evliliği olan bir kadının sabah kahvaltı için kızarttığı tere yağlı bir ekmek. Endişeli bir babanın uyanır uyanmaz içtiği bir sigara. Hiçbiri değildim. Kendi hayatımın figüranıydım. Ve şimdi hedefi ıskalamış sonumu bekliyordum.
Hayatım bitmedi.
İzin verin bitireyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Sevdiğimi Biliyorsun
ChickLitNe zamandır tanıyamıyorum kimseyi. En çokta kendimi. Gecenin bir yarısı uyanıp soruyorum kendime “Kimsin sen?” diye. Tanıdığımı sandığım insanlar zamanla öyle çok değişiyor ki. İnsanları tanımakta bu kadar güçlük çektiğimde, bütün öfkem kendime yöne...