"Jeongin! Hadii! Çabuk, sok şu lanet şeyi! Bir anda bastırr!"
"Ama Hyung! yapamam ki canın çok acır, buna dayanamam!"
Jeongin'in gözleri dolarak söylediği bu cümle Jisung'un umrunda bile değildi. Jeongin'in sadece dediğini yapmasını istiyordu. Çünkü kendisi de dayanamıyordu.
"Hadi Jeong! Bebeğim, canım hadi yaparsın sen, ben güveniyorum. Bak! Ben taş gibiyim, sağlam herifin tekiyim! Bana hiçbir şey olmaz! Bana acıdan bahsetme, hadi bebeğim yap şunu da kurtulalım!"
Sağ kolunu kaldırmış yumruklarını sıkmış ve pazularını meydana çıkararak üstündeki adama gösteriyordu. Biraz da olsa afallayarak gülümserken "hadi bebeğim" dedi. Jeong, artık tutamadığı gözyaşlarını altındaki adamın göğsüne akıtmıştı. Ve gözlerini sımsıkı kapatıp, sağ elini sol eliyle tutan adamla birlikte ona bastırdı.
Jisung kendini susturmak için sağ elini ağzına götürdü ve avucunun bileğiyle birleşim olan yeri ısırmaya başladı. Isırdı, ısırdı, sanki elini ve dişlerini koparmak istercesine ısırdı. En sonunda ısırdığı yer kanamaya başladı. Ve o minik minik akan kanlar öyle sıcak ve tazeydi ki dilinin ucunda hissederek oraları temizlemek adına yaladı ve kanlarını yuttu. Ve bunu asla iğrenerek yapmadı. Ama bunu yaparken de bir yandan acıdan dolayı küçük küçük iniltiler bırakıyordu.
Jeong gözünü açtı, altındaki adama baktı ve onun ne kadar güçlü olduğuna bir kere daha kanaat getirdi. Kendisine gülümseyerek bakan gözlere baktı. Sonra bakışları eline düştü. Kanatmıştı ve bundan acı duymuyordu bile hatta zevk alıyordu ki kendi kanını emiyordu. Jeong kesinlikle bu adamı idol olarak seçmeliydi. Kendisi de bu kadar güçlü ve acıdan korkmayan birisi olmak istiyordu. Yüzünde buruk bir gülümsemeyle Jisung'a baktı. Yanağına buse kondurdu. Ve geri çekildi. "Seni seviyorum Hyung" Bu Jisung'u biraz daha rahatlatmış olacak ki elini ağzından çekti ve Jeongin'e gülümsedi. Ama Jeong'a göre bu gülümseme miydi yoksa bir vampir gülüşü müydü bilemedi. Kendisini gülmemeye zorlayarak hafifçe kalktı adamın üstünden ve yanına çömeldi.
--------------------
Minho olduğu odanın içinde mekik döşerken bir anda durdu, karşısındaki adamlara baktı.
"Sizce Jisung başarabilecek mi? Sağ salim kurtulabilecek mi o lanet yerden?"
Sorusu tabii ki cevapsız kalmıştı. Karşılarındaki adamlar oldukları yerde kafalarını kurcalayan düşüncelerle birlikte ifadesiz bir şekilde Minho'ya bakıyorlardı. Minho en son dayanamayıp kendini yere çökerken buldu. Ellerini başının üstünde birleştirip kafasını yere eğdi. Sorduğu soruların olumsuz olarak gerçekleşmemesi umuduyla gözlerini kapatıp bir süre düşündü ve bebek olarak gördükleri adamdan cevap gelmesini bekledi.
--------------
Jeong yerde yatan adama baktı bir süre sonra ona bastırdığı bıçağı geri çekmeye koyuldu. Jisung kendisine bakarak "Bir anda çek Jeong! Korkma! Bana bir şey olmaz! İnanıyorsun değil mi bana? Hımm?"
"E-evet Hyung!" içini çekti ve tüm odağını bıçağa yönlendirdi.
Elbette bunu hesaplamışlardı. O yüzden en az riskli bölgeye bıçağı saplayıp geri çekeceklerdi. Ve Jisung'a zararı olmayacaktı. Hiçbir organına zarar gelmeyecekti. Bundan eminlerdi. Bu yüzden omzunun ve boynunun ortasında bir bölgeye saplamışlardı bıçağı.
Sol omzundan akan kanlara bir de adamın yüzüne baktı. Jisung ona yalvarır bakışlar atıyordu. Kendi kendine 'hızlıca çek ve sadece dümdüz tut, dümdüz.. dümdüz çek Jeong! Bir şey olmayacak Jeong. O güçlü çok güçlü. Hem bizi, beni bırakmayacak! Söz verdi!' diye motivasyon konuşması yapıyordu. Jisung sağ elindeki donmuş kanları umursamadan bıçağın sapını tuttu ve
ŞİMDİ OKUDUĞUN
be Ordinary or be Oddinary?
FanfictionSiyah, hiç bu kadar korkutucu, çaresiz, yalnız ve zavallı hissettirmemişti. Seni bir hiçliğin içine çekiyor, çekiyor ve çekiyordu bu siyahlık. Karanlık ve siyahlık kelimesi iki farklı kelimeler gibi hissettirse de bizim gözümüze görünüşü, beynimize...